30 Kasım 2015 Pazartesi
beni yaralarım öldürmeyecek
vücuduma sapladığınız her ne varsa
saklamaya çalışacaksınız
sizi affetmem size yetmeyecek
tanrı vergisi asil yüreğiniz
kendinizi affetmenize izi vermeyecek
işte burada unutmak istiyorum her şeyi
yere düşmüş ıslak bir şeker gibiyim
beni tatmak için taşa toprağa rızkım diyeceksiniz
iyi bir uygulamaya benziyor
hem devlet hem hükümlü açısından
yanlış hesaplamadıysam
bir gün yani sekiz saatlik çalışma
cezaevinde dört gün yani doksanaltı saate karşılık geliyor
öğle tatilleri de işyerinden ayrılmazsan
iyi niyetli yöneticiler yemeğini karşılıyor sağolsunlar
devlet seninle dört gün dört gece uğraşmak yerine
sekiz saat çalıştırıp kanunun yerini bulmasını sağlıyor
sende akşam oldumu eve gidiyorsun
pıyızını yap türkünü dinle yat
hapisanede ışıklar kapatılmaz
evinde söndür lambanı yat
hapisanelerde yer kalmadı zaten
iyi bir uygulamaya benziyor
para yok para vermiyorlar
para cezasına çevirilmiş hapis cezanı çekiyorsun
sigorta yok hasta olmuyorsun
hasta olursan çalışmadığın günleri kaza ediyorsun
amaç hükümlüyü topluma kazandırmak deniyor
istismar edilebilir mi
belli olmaz
ölümü gösterip sıtmaya razı etmek isteyenler çıkabilir
hüküm giymiş biri bir anda semer giymiş birine evrilebilir
potansiyel suçlusun
birşeyler kaybolsa herkesin gözü bir anda sana çevirilebilir
sakat
biri bıçakla etrafında dolaşabilir
tepende dikilip şaka şaka diyebilir
hapisanede olsa çadır anında karışır
seni bir daha hapisaneye atamazlar
genelde işkence olur biraz
ama işyeri paranoyak olmak için uygun değildir
yoksa seni hapise atarlar
hapise atmadan önce belki işkence olur biraz
buna rağmen üzerine oynarlarsa ne yapılabilir
kaçamazsın yine hapise atarlar
yine de iyi olabilir
tüm kutucukları imzalamadan belli olmaz
28 Kasım 2015 Cumartesi
26 Kasım 2015 Perşembe
23 Kasım 2015 Pazartesi
14 Kasım 2015 Cumartesi
13 Kasım 2015 Cuma
12 Kasım 2015 Perşembe
bisiklet mavi olacak
kırmızı düşünme
son kahvaltını son kahvaltınmış gibi yapma
askerlerle o konuları konuşma
hükümeti ara sıra eleştirme
tehdit telefonlarını ciddiye alma
dış güçlerin oyunlarından bahsetme
terörü dert etme
vatanına değer verme
milletini önemseme
yaşlandığını hissetme
birazdan buz kesecek ayaklarına birden uzanıp
omuzunu acıtma
derdini söyleyip sevdiklerini üzme
her yer buz merdivenden hızlı inme
arabanın buz tutmuş camlarına bakma
çöpçülere günaydın demek isteme
bu soğukta sabahın ayazında
sokakta ekmek parası için çalıştıklarını zannetme
çöpçülerin durduğunu fark etme
sana doğru gelmelerini önemseme
elleri de tertemizmiş deme
silahları da simsiyahmış görme
bileğin kırılsa da çantanı düşürme
omuzunun ağrısını geçirse de o kurşunu sevme
ayak seslerinin kesilmesini bekleme
karsuyuna karışan kanını seyretme
içini kaplayan huzura teslim olma
kırmızı düşünme
bisiklet mavi olacak
ölme
10 Kasım 2015 Salı
tanrı günah işleyenleri sever vazgeçenleri af eder
tanrı günah işleyenleri sever vazgeçenleri af eder
sanki iki azrail duruyordu kapıda
siyah elmastan yapılmış gözleri
korkudan soluksuz kalmış bedenine
tüm parlaklığıyla bakıyordu
çok ölü görmüştü beyaz bezlere sarılı
siyah bezlere sarılı bu kaya gibi adamları
kim dikmişti sabahın köründe kapıya
türküler yeni başlamıştı radyoda çalmaya
sanki iki azrail dikilmişti kapıya
siyah elmastan yapılmış ayakkabıları ile
yaklaştılar ihtiyar bekçiye kararlılıkla
taşların anlamı vardı
mezarlık duvarından dökülen ölü taşların
yılların verdiği yorgunlukla
ölülere yaslanmaya çalışan başucu taşlarının
jilet gibi ütülenmiş elbiseleriyle üzerine gelen bu kayalıkların
ne bir anlamı vardı ne de sanki duracağı
sanki iki azrail dikilmişti karşısına
biri soluksuz kalmış bedenini tutarken
diğeri ruhunu çekip çıkaracaktı
buyrun dedi korkudan kısılmış sesiyle
sanki bedenini tutacak olan bir adım daha yaklaştı
elini cebine atarken
ihtiyar bekçi çay poşetini yere düşürmemek için
kalan son gücüyle tutmaya çalıştı
bir ölüm fermanı okuyordu
bir ismi olduğuna sevindi bir an
çünkü fermanda isim yazmıyordu
soluk almaya başlayan ihtiyar bekçinin aklına
ölüden önce mezarcılar geldi
kazma yürek vereceği işçiler neredeydi
sen kazacaksın bu mezarı dendi
isimsiz bir tarihin mezarını tek başına kazacaksın
ve karşılığını da fazlasıyla alacaksın
iyilerinden kazma ve kürek
genişlerinden yetecek kadar tahta
ve ölüyü mezara sarkıtacakları iple geri döndü
kapının yanındaki büyük siyah araba geldiği gibi sessizdi
parasızların yattığı bu mezarlıkta ne işi vardı bu adamların
mezarlık kapısından uzak
mezarlığın içindeki yola yakın
göze batmayan bir yer gösterdi
isimsiz bir tarih için idealdi
öğleye doğru badem ağacına yaslandı
ilk defa mezar kazmıştı
bir sigara yaktı
cevabı önce sessizlik olan soruyu sordu
gözleri siyah elmas olanlara
ölen kimdi
tamam sormadım dedi
bu gün hiç yaşanmadı
bu gün ne sizi
ne de kendimi gördüm burada
bu mezar da bir garibin olmalı
başka seçeneği kalmamıştı
telefonun kapağı kapandı
ikinci sigarasını söndürüp
ağrıyan omuzunu tutarak ayağa kalktı
toz bulutunun içinden çıkan azraillere baktı
sanki hepsi bir fabrikadan çıkmıştı
gözlerini görebildiği insanlar yaklaştı
biraz rahatladı imamı görünce fakat
onu da bu civarda ilk kez görmüştü
gözlerini görebildiği insanlar üzgündü
tabut yanlarındaki en gösterişsiz nesneydi
istisnasız herkes tabuta bakıyordu
biri mezara indi
iki iple sarkıtılan ölüyü sağına yatırdı
tahtalarla kapattı
ilk toprağı yaşlı kadın attı
sonra genç kadın aldı küreği
yaşlı kadının titreyen ellerinden
ve diğerleri
mezarı tamamen kapatıp
malzemeleri yerine götürdükten sonra
nihayet gelebilmişti kulübesine
yarım kalan çay demleme işine koyuldu
konvoy uzaklaştı
sanki iki hayalet duruyordu kapıda
biri az konuşan diğeri dilsiz
bu günü unutacağı
aklından çıkaracağı
ağızını sıkı tutacağı
şişkin bir zarf almıştı
az konuşan yine dağlar ardından seslendi
yolun ortasında durup ihtiyar bekçiye dönerek
burada neler olduğunu duyacak olursak etraftan
buraya kimlerin geldiğini
ki bizim kulağımız deliktir
seni tekrar ziyarete geliriz
bu sefer sana zahmet vermez
mezarını biz kazarız
hava mı sıcaktı
ürperdiği için miydi
sırtından ter aktı ihtiyar bekçinin
8 Kasım 2015 Pazar
6 Kasım 2015 Cuma
günde beş vakit yatıp kalkınca
senede bir ay güzdüzleri beslenmeyip sevişmeyince
bir cümleyi seslice söylediğimde...
gücü her şeye yeten
ve bunları yapmama ihtiyacı olmayan varlığa borcunu ödersin deniyor
peki neden açlıktan ölmemek için
ölene kadar otoriteye hizmet etmek zorundayım
hiç çalışmasak
sadece patrona yönelip huzurunda yatıp kalksak
sigortamızı yatırsa kiramızı ödese
yağmuru yağdırıp ekini bitirse
ne güzel olurdu
4 Kasım 2015 Çarşamba
3 Kasım 2015 Salı
kanımı hiç kırılmayan bir kadehe doldurun
şarkı başladığında bitiverecek
ölüm gelecek el değmemiş haliyle
kurulacak çilingir sofrasına ömrümün
kalbimi hiç kırılmayan dostluklara koyun
solmaya başladığında bitiverecek
hayatım sonsuza kadar sürecek
benzemiyorsun işte hiç bir söze
zaman ne kakar da aciz
acizliğimi
hiç kurumayan bir gözyaşıyla akıtın
sanırım dinlerinin ilk ritüeli
yakılan ateşe bir parça odun atmaktı
böylece bir et kovuğundan yalnız çıkan insan
bir taş kovuğunda birlikte ısınıp düşünebiliyorlardı yaratıcıyı
yazmaya başladılar yaşadıklarını
okuması için gelecek nesillerin
ateşin etrafındaki bu toplantıya
bir parça odun getirmeyen tembel aristokratı sikeyim
ataları ateş yakmayı bulmuş
sizi odun gibi yakmayan ateşi sikeyim
1 Kasım 2015 Pazar
tanrı'm arzım geniş diyorsun
hiçbir şey kaçmak kadar korkutmuyor artık beni
bana izin versen de buradayım artık
benim için yaratmanı diliyorum senden
yurdunu seve seve ölmek isteyen bir kulun için
adını anıp yalan söyleyenlerin karşısında
en acımasız ölümü ben buradayım
gelirsen memleketime hoşgeldin
gelmezsen cehennem de olsa burası
memleketim yine benim memleketim
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)