30 Aralık 2014 Salı

iyiliğimi isteyen insanlarla
bana kötülük etmek istemen mümkün mü ?
mümkün olabilir ..
peki sana yakışır mı ?

28 Aralık 2014 Pazar

http://www.youtube.com/watch?v=D1I6ASLL21U
"Tanrı için kırık bir kalbi onarmak kolaydır. Yalnız insan onu bütün parçalarıyla O'na verirse."

25 Aralık 2014 Perşembe

terden ıslanmış saçları
siyaah şeytansı tırnakları
ne yaşıyorsa zevkli olmalı
ben bir an bakabildim
tanrı aramıza girdi
olan oldu yani
yine de yazdım
sigaramdan bir duman daha aldım
şarkı güzeldi sanırım
bir şey anlamadım
şarabımdan biraz daha içtim
kırmızıydı sanırım çalan şakının notaları
sigaram bitmişti söndürdüm
alkışları duyrum ve sessizlik
ardından gelen dünyanın boyun eğdiği ses
yıkanmak zorundayım
kirlenmek zorunda oluşumu sikeyim

20 Aralık 2014 Cumartesi

29 Kasım 2014 Cumartesi

tüm acılarına bir son
ve istediğin herşeyi sana veren varlık ile
asla tanışamamak

28 Kasım 2014 Cuma

tanrı'nın evinde oturuyorsun
ne penceren var ayışığını görecek
ne gecenin kilidini açacak mumdan bir güneş
kapısını kapatınca kaldığın karanlığa
kara bir kalem ile yazdığın yazıdır yaşamak

19 Kasım 2014 Çarşamba














bir mermerin köşesi gibi kırılır kalbin
bir kenarından kesip düzeltir zaman
küçülerek yaşamaya devam eder
bir daha düşürmemeye çalışırsın elinden

karanlıkta çıktığın her basamak
seni nereye çıkaracacak
sonunda ilk feda ettiğin bir taş parçası kalır
avucunda düzeltilmez kırık bir taş parçası
ağlama
ağlatma gücü en yüksek oluverir
birde söyleyen sensen
soluğunda denizler boğulur
gözlerine çarpan çılgın dalgalar karşısında
bir balon gibi şişer gözyaşın
bir yaya dönüşür doğru görüşün
tam o anda ağlama dersin kendine
bir taşın bir damlaya dönüşütüğü o an
kızarmaması için göğün ne yaparsın ?

ağlama
sanırım hayat
o an hıçkıra hıçkıra ağlamak
kıçınıza şaplağı yediğiniz günü hatırlayınız
birine ağlama diyeceğinize
kimseyi ağlatmamaya çalışsanız
üç para etmez bir tebessüm için












10 Kasım 2014 Pazartesi

tanrı'nın intihar etme gücü















tam aşkın kısır bir çılgınlık olduğuna inanmak üzereyken
sessizliğim sensizliğimi düşürür kanlı bir topak toprak gibi
vururum gerçek dedikleri duvara kafamı kırılmaz
tuzla buz edilmiş yüreğim yaşım çok küçükken
tam küçücük bir yüreğim olduğunu haykıracakken
hep sen gelirsin aklıma
birini sadece sevmiş olmak bile
yeter anlamsız hayatına bekleyerek zulmetmeye
anlamaya çalışamasan iyi edersin aşkı
çünkü sevmez tanrı gücünden ayrı kalmayı
tam yok etmeyi dileyecekken kendini
aşk gelir aklına
kıyamaz birini delice seven kulu için
herşeye kadir canına
kavuşmak
tanrıyı çıldırtan bir seremonidir








9 Kasım 2014 Pazar







gözünü sevdiğim
ellerine bakmadan tutarım
kan da bir çamur da
ölüm de bir
ayrı kalmak da
üç noktasını sevdiğim cümle
beyaz bir sayfa gibi
kalem ile kirlenmek de
yazdığını sevdiğim
yazdığın ele sevdalıyım ,










3 Kasım 2014 Pazartesi








çaldırmak isteseydim kalbimi
başına bekçi dikmezdim hayallerimi
gerçek olduğun için asla
yalan olsaydın belki
,












2 Kasım 2014 Pazar









kafayı bulup iki kelam etmesem
apışık proflarsnız
siz öylesniz
ben böyle
söyleyin hancıya
şarabı getirirken
gülümsesin bayici gibi
:)
















her akşam şarabın doyurduğu bir karın
karınla sevişmeden uyumadığın bir gecen olmasın













-bunca yıldır ne yaptın
--geceleri erken yattım






30 Ekim 2014 Perşembe














senin siyah demirler arasından birini bekleyen gözlerin
benim aldığım onca cana karşılık su ile temizlendiğimi varsaymam
günlük birkaç iş ile unutmaya
hayır kaçmaya çalıştığım boktan bir hayat
ve sonra sevmem insandan aciz bir canlıyı
solan ve tekrar yeşeren bir yaprağı okşamam
su vermem hayatına katkıda bulunabilmek için
yüzündeki yarayı sakladığın saçların
arasından bakmayı sevdiğin saçların
yüzüne giysi yaptığın saçların
açık saçık görünsün isterdin bakışların
gözlerin siyah demirler arasında
benim gözlerim açık uyumama sebep senin çektiğin acın
söndür masa başındaki ışığı
ben sana karanlıkta da aşığım





29 Ekim 2014 Çarşamba















fotoğraflara bakıp yanılmak varken
gözlerimi kapatıp düşünmeyi sevdim
ne yalan ne gerçek geçsin istedim içimden
karanlığa bakıp ışığı hayal etmek
çizginin ve rengin yaratıcılığında
kalem tutan bir el olmak
insan olmak istedim












18 Ekim 2014 Cumartesi










kavuşmayı isteyen ama kavuşamayan bir insansın
sana kavuşmak isteyip kavuşamayan insanlara iyi davran
iyi bakmak istiyorsan kendine
ağlayabildiğin kadar ağla






















tanrı ruhunu benimle paylaştı
yazabiliyorum düşündüklerimi sayesinde
ya siz
siz de bana ders verip imtihan etmeyi istediniz
lakin sırtımdan indirdiğimi paylaşmaktan öteye geçemediniz
adaletinizi :)













16 Ekim 2014 Perşembe






bana bir aptal gibi davranman gerektiği için üzgünüm
senin sınavın en bilgili olduğun yerden olsun istedim













7 Ekim 2014 Salı















sana hayatında hiç iyi bir insan görmemiş birini göstersem
bana inanır mısın ?
sana hiç aynaya bakmamış birini getirsem
aynada tanrıyı yüzleştirebileceğin birini
saflasam sana beni silebilir misin aynalardan
gökkuşağındaki hapisanesinden kurtarabilir misin tutsak rengimi
ne ayaksınız hocam ?
çok sövdüm diye tanrıya
bana tapar mısınız ?
























bir devlet kurdun
iyi bok yedin
bir sürü düşmanım oldu
zaten var mıydı ?
hiçbir şeyi değiştirmeyen bir çizgi çizdin
sırf bu yüzden sana teşekkür etmeliyim!
hassiktir













18 Ağustos 2014 Pazartesi












o kimseyi cezalandırmıyor
kurallara uymadığı için
başını sürekli derde sokan benim
















7 Ağustos 2014 Perşembe














sanırım vicdan insanın gölgesinde yaşayan bir varlık.
bir sesi olduğuna inanmak şaşılacak bir durum değil bence.
doğuştan görmeyen birine sormak isterdim.
senin hayalin ile benim hayalim arasındaki fark ne?
sen gölgene sarılmış yaşayabilirken
biz neden gölgemizden korkuyoruz?
ölüm benden ışığı alırken
senden gölgeni alamayacak.
hiçbir şeyi özgürce göremedin.
ama hepimizden özgür yaşadın
adalet mi bu?










6 Ağustos 2014 Çarşamba



























dünya yuvarlak bir bıçak
insan ile ikiye bölüyor yarattıklarını tanrı
bir ayrılık sana bir ayrılık bana
yalnızlıklar beğeniyorum karanlığın aynasında
hep aynı şeyi söylüyor dilim
sevdiğim yüzlerin gülümseyişleri ne kadar uzak
ne kadar yakın annelerin karnı
akıntıya kürek çekerken hayat
ne su düşman bana ne toprak kurtuluş
bana vurulup düşen atları anlat
sırtındaki yer yüzünden ölen bir onlar mı
bana insanın düşüncesizliğini hatırlat
hep aynı tuzağa düşüyor gönlüm
bir varmış sana bir yokmuş bana
bana haksızlığı öğret
hak adalet şarmış her yanımı
bana kalpleri kırılan atları anlat
yağmurun bakışında çizdiği cizgileri
beni nasıl unutabildiğini anlat























26 Temmuz 2014 Cumartesi











dil gönülle bir olamadı
ismini hep yanlış söyledi
gönül güce doğru baktı
gerçek yoruma yüz oldu















söyleyemedikleri sözleri birgün söyleyebileceklerine inanıyorum
ya da gerçekten söylememeleri gerekiyordu
belki de sözlerinin sonsuzluktan bile silinmesi gerekiyor bilemiyorum
hayatın başlangıcında ışıktan önce sesin var olduğunu düşünüyorum
gözlerinde ışığı sönen tüm sevdiklerimin bana seslenişleri hala burada
bazen onları duyar gibi oluyorum
bazen de sesimin onlara gittiğini hissediyorum
fakat sadece kendi ölmüşlüğümü özleyebiliyorum
tek kişilik rüyalar teselli olur mu bir idam mahkumuna




















usta bir yalancıya en sevdiği yalanı
kör bir çiçekçiye en sevdiği çiçeği
dilsiz bir şaire en sevidiği şiiri sordum
hepsi gül dedi bana
solmak üzere olan bir gül








22 Temmuz 2014 Salı









ayıldım
çok şükür hala yoksulum
bir an için zengin olacağımı sandım
gerçekten çok korkunçtu
ama bu tekrar şarhoş olmak istemediğim anlamına gelmez
öyle değil mi şarlo









kim vurduya gitsin sevdamız
kimse üzülmesin





kim vurduya gitsin sevdamız
kimse üzülmesin














olasılıklar arasında gittiği her köyden kovulma ihtimali bulunan
yine de bilgeliğin izini hiç azalmayan bir enejiyle arayan insanlar için
köylülerin "ömrümüzü yedi" demesi şaşılacak şey değil
aslına bakarsanız kovulduğu ilk köyden uzaklaşırken
gerçeğin peşinde koşan bu insanlar da
"ömrümü yediler, iyi ki beni kovdular da kurtuldum" diyebilir
sanırım bu düşüncesinden kurtulması uzun sürmez ve
"işte yeni bir köy
ya gerçeğe ulaşacağım
ya da yine kovulacağım" diyerek yoluna devam eder
tınlamaz












21 Temmuz 2014 Pazartesi






yokluğundan var ettiğim yalnızlıklarım var
her gece birini azat ederim seni hayal ederken
ateşin sönerken çıkardığı sese benzer ayak sesleri
bir şehrin sokaklarında kaybolur aşk
son kadehi kaldırımlara vurur
cam kırıklarıyla avunurum
uzaklaşan karanlığı gizlerken ışıklar
ayakların karanlık kadar çıplak








20 Temmuz 2014 Pazar








katil bir ırk gezer insanların arasında
her ırktan bir damla vardır soğuk kanında
memleketimde yaşar üçübeşi bir arada
kurtlarla saldırır kuzularla meleşir
bir denk geliversem hiç ummadığı bir anda
yüzlerce yıldır sıktığım yumuk
ağzının ortasına ne kadar güzel yerleşir


















hani araplar bize ihanet etmişti ya
hani yahudiler atatürk'e yardım etmişti
boşver ölen masum çocukları bebekleri
hani hitler bizi gaz odasına gördermişti
hani amerikalılar kızılderileri katletmişti
var mı senin bir sıkıntın onu söyle
belden aşağı aç başlığını ilerle
ölen ölsün bak keyfine





















çaresizce sağa sola koşturan
ne yapacağını bilemeyen
üstü başı kan içinde
çevresinde parçalanmış sivillerin cesetleri
elindeki ağaç parçasına alelacele doladığı beyaz
hayır aslında insanlığın yüz karası bir bez parçasıyla
yardımına koşacağı bir yaralı arayan insanlar görüyorum
hangi ırktan hangi dinden olduğu umurumda değil
durun diyor yapmayın
sizin ordunuz da askerliğiniz de yere batsın
senin özgürlüğün de nefsi müdafan da yere batsın
bir yudum su vereyim şu ölmek üzere olan insanlara diyor
ve onu da vuruyorlar bu nasıl bir savaş
buna savaş diyen de hak veren de yere batsın
gücü yetip de dur demiyen sırtını dönen yere batsın
o beyaz bayrağa saygı duymayanın geleceği yere batsın












19 Temmuz 2014 Cumartesi

gazzede öldürülmeyi bekleyen çocuk









ne yapabilirsin ki
bir iftar yemeğinde süslülerle buluşur
tıka basa yer
hatıra fotoğrafı gönderirsin
benim gibi birkaç satır yazar
üzüntünü geçiştirirsin
nasıl baktıklarını unutmak için
gökyüzüne bakmazsın bir süre
kendi çocuklarını savunuyorlar
istenmeyen şeyler olur bazen dersin
küfür üzerine küfür edersin
gitmeyeceği bile bile
yardım kampanyalarına para verirsin
lanet edersin kaçarken vicdanından
gazzede öldürülmeyi bekleyen çocuk
sen bu dünyanın şerefsizliğisin
bu yüzden ölmelisin



















bir kadın ve bir erkeğin kalpleri arasında güzel/özel bir köprü kuruldu diyelim
bence bir sonraki adım üçüncü bir kalp ikinci bir köprü olmamalıdır










18 Temmuz 2014 Cuma

dünyanın en zavallı insanları yahudilerdir










"siz kutsal insanlarsınız geriye kalanlar hayvandır
bu özelliğiniz yüzünden size düşman olanlar tanrının da düşmanlarıdır
bunlara ne yaparsanız yapın azdır"

gaza bakar mısınız!
bu gazı yiyen zavallılara bakar mısınız!

babam bana böyle bir şey söyleyecek hemen dna testi yaptırırım







yaklaşık onbeş yıl önce
bir alman albay ile yaklaşık bir ay aynı ortamı paylaştık
sanırım yahudi asıllıydı
eşini jet üssünün giriş kapısında gerçekleşen bir trafik kazasında kaybetmiş
küçük oğlu benjamini çok sevdiğini söyler
sürekli annesiz kalan çocuklarından bahsederdi
pilot olduğu için ona şöyle bir soru sordum
dünyanın en iyi pilotları hangi orduda ?
israil dedi
türkiyedeki pilotlar iyi değil mi diye sordum
onlar da en iyi ikinci pilotlar dedi
neden diye sorunca
bana kapalı olan bir kapıyı gösterdi ve dedi ki
türk pilotlar bu kapıyı yok edebilmek için
kamikazeler gibi peşpeşe dalarlar ve güm
kapı imha edilene kadar 3-5 uçak elden gider
ama israil pilotu bir füze gönderir ve işi bitirir dedi
hiç uçağa binmemiş biri olmama rağmen biraz canım sıkıldı
ve ona burada yahudi olduğu kaç kişi biliyor diye sordum :)
bulunduğumuz mekanı da göz önünde bulundurarak
en iyi pilotların türk ordusunda olduğunu söyledi
hem de yollarımız ayrılana kadar
iyi biriydi gerçekten

12 Temmuz 2014 Cumartesi




google +
kafa basmadı
çok karışık
kürek durmadan ters dönüyor
ne yapayım
armut pişsin dursun orda
ağzımızı açsak ne fayda

11 Temmuz 2014 Cuma













tanrı zaten herkesin bir tanrıya tapmamasıdır bence
doğruyu örten herşey haramdır
büyücüler bozulsun büyüleri zaten zararsız
ihtiyacı olmadığı halde isteyen insandır zaten
ihtiyacı olduğu halde veren bilmem
belki aşıktır belki yazardır belki işçi
kimsenin kimseye tapmaması kesin çözüm bence
tanrı kendisine tapılmamasına gücenmez
eğer huzurundaki kimseye tapmamayı becerebilmiş ise :)












8 Temmuz 2014 Salı

yarım kitap









sen
neredesin bilmem
heryerdesin
ama gizlenirsin
bilinirsin
herşey bilir seni
ben de biliyorum
ama neyi bekliyorum
sen
oku diyorsun
nasıl bilmem


















hocam sizi dinlerken şey oldu şeyy
çok erotikime gitti konuşmanız
orucum bozulmaz dimi hocam
lütfen bozulmaz deyin
açıktan bir yüzlük
hadisli ayetli olursa fetvanız
bir yüzlük daha
psikolojim bozulmasın
doktora karşı zebun etmen beni
saatine ikiyüz tl istiyor deyus
sizden iyi olmasın

























bence bu tartışmalar
asıl önemli noktayı bilinçlerimizden kaçırabilmek için
toplumu gereksiz kutuplaştırmalarla yönlendirip
istedikleri sonuca emin adımlarla yürüyebilmek için
ruh hastası tiplerin kullandığı araçlardır.
soruyorum
vekiller arasında kaç tane çoban var
aralarında profösörler
iki-üç üni. bitirmiş insanlar var
neden yirmi vekil bir araya gelip
geleceğimiz için
iyi ve güzel işler yapabileceklerini düşündükleri kişileri aday göstermiyor
koyun gibi hareket ediyor hepsi
aday olan kişilere bakıyorum
kim bunlar
en az vekiller kadar koyunlar
profu da çobanı da
ne salak bir oyun bu
al profun bin oy hakkı var
al kıçına sok
bu düzende ne işe yarar












5 Temmuz 2014 Cumartesi












bir erkeğin üzerini toprak örtene kadar
ancak eşinin sevgisi örtebilir














































çık artık şu suyun içinden :)




























şu an oturduğumuz evin karşısında çok büyük denilemeyecek ama yemyeşil bir park var. yaşlı genç herkesin kendini atıp dinlendiği, eğlendiği, çocuk seslerinin eksik olmadığı cıvıl cıvıl bir yer. ben çocukken böyle bir yerin dünya üzerinde var olmadığını düşünürdüm. evimize yaklaşık 1km uzaklıktaki askeri lojmanların girişinde bulunan salıkcaklarda sallanabilmek, tahterevalliye binebilmek, kaydıraktan kayabilmek için nöbetçiye yaklaşır, lojman sakinlerinden biri gelip bizi görene kadar oynayabilmek için nöbetçi askere yalvarırdık. inşaat kumu serilmiş oyun alanında bizim oynadığımızı gören biri olunca nöbetçi bizi korkuyla hemen dışarı çıkarırdı. nereye gidecektik ? ilkokul çağında. okulun bahcesinde oynatmazlardı. mahalle sokaklarında oynatmazlardı. en başta ailemiz cam parası ödeyecek durumda değildi. diğer yeşil alanların çevresi dikenli tellerle çevriliydi. çimleri sulayan adam bizi yakalayınca döverdi. videoyu izlemedim. şu yorumlara göz gezdirince utanacak çok şeyim olduğunu anladım. en az çocukların yaptığı yanlış kadar yanlış düşünceler yorumlar gördüm. yeter bana. sizi bilemem.

şimdi balkona çıkınca farkettim bu parkın bir maskotu var. gri-beyaz renkli tek kulağı düşük bir köpek. adı ramazan. çocuklar face sayfası bile açmışlar. geçri şehrin heryerinde görebilirsiniz ramazanı. bazen bakkalın önünde çoçukları bekler. çocuklar onu aldıkları bisküvilerle çikolatalarla besler. parkta oyun oynarlar. ramazan bu parkta büyüdü. onu geçen arabalara havlarken görürsünüz. çocuklar ve ramazan sıkı dostlardır.




















sokak hüzünleri bekler kapısında
gözlerinin dalıp gittiği bir an
ona derin bir nefes aldıran
ne zile basabilir yokluğu
ne uyuyabilir sensiz
kuru ekmeği suyla ıslatır
bırakır sessizliğin eşiğine











İslamiyet'i kabul eden ilk Türk









İslamiyet'i kabul eden ilk Türk bence Atatürk'tür. Türk'lerin ana diliyle dinlerini öğrenmelerinin temelini atmış ve Türk dünyasına sonsuz sınırlar çizmiştir. sağ olsun...








2 Temmuz 2014 Çarşamba

1796













karşımda bir duvar olmasa
sesimi üç kere duymazdım
bir
iki
yine üç
köleyim
kurtulmalıyım
bir kalem
herşeyi değiştiriyor
bizi unutmasın











28 Haziran 2014 Cumartesi


















ölmeden öldürdüğüm hayaller
arabaların birden bire eskidiği
ağırlaşan taş döşemeli sokakta
gülüşümü gizleyebilmek için
bir sigara yaktım
ikidir gülerken yakalanıyordum
kendi kendime
karanlıkta ve yürüken yazılmıyordu
üç tek sigarayla
eve giderken zaman bölünmüyordu
yerden düşürmediğin bir şeyi almak
ne kadar da zordu
pazarda çöpe atılan meyvaları
yemek istedi canım
çölde yaşayan ezginlere
selam söyledim


















artık
kimsenin yaşamak istemediği
bir ev yüreğim
köprülerden geçerken görülür
bazen terasların indirmelerinde saklanır
ve en hüzünlü
gözünüzün önünde yıkılmak üzeredir










27 Haziran 2014 Cuma















Size pencerenizi kim açtırıyorsa,
O sizin Tanrı 'nız olabilir.





















eğer evren direkli olsaydı "evrensel dönüşüm yasası" çıkartılarak müteahhitler aracılığıyla iç edilebilirdi












26 Haziran 2014 Perşembe










Bir iş serbest olacağı yerde kalitesini yükseltebiliryorsa suç mudur ? Uyuşturucu, prospektüsü ahmakların elinde olan siyasi ilaçlar sınıfına girer mi ?




















en az iki padişah karşılıklı sofraya oturur
hepsinin de duası
"umarım öldükten sonra hayat yoktur"
sonra yumulurlar






















iki kilo demirin
bir kilo elmasa
saktekar tüccarın terazisinde
söylediği absürt kelime























bir kişinin bile aynı şeyi söylemesi oldukça zor iken
milyarlaca kişinin aynı şeyi kabul etmesi için ölmesi gerekiyor
cennet ve cehennem olmak üzere ayrılan yol
birgün tüm insanlar tek bir şey söyleyecek
mesele sesinin duyulabilir olması
ışık olabilmesi
ateş kalmaması



























içimizden biri
bizi baş başa bırakacak
düşmanız olacak ömür boyu
çok kan akacak
biz çoğalsal bile
hepimizin karşısında olacak
ışığı ete kemiğe dönüşmeyen
bizi sonsuz yalnızlığa çekiyor









25 Haziran 2014 Çarşamba

18
















sigarayı yakabilmek için
mum ile çakmak arıyorsun
muradına varabilmek için
mum alevinde kimi arıyorsun






















göze yaklaşmayan uyukuları beklerim
bir mum ışığında
o yandıkça ben eririm
ben yandıkça o
sabah olunca giderler sahiplerine
hiçbirini köle etmem kendime
onlar sahiplerine döndükçe
bir mum erir
bir ben
ninnimiz yok ama
çökecek bir yer bulunur
herzaman kaldırımlarda
bu kaldırımı
gözünüz tutmadı mı yoksa ?
sizin uykularınız nasıl bilmem
şimdi uykudayım derseniz başka
mum bitse de sabah olacak












16








Devlet bana güzel esrar göndersene ne olur ;P
Yoksa kadıya gideceğim ahbarın olsun.





















canını verir
candan olmaz
korku verir
kalem vermez
canbaz
eli kalemli cambaz









14











"Türkiye Cumhuriyeti Kalem Bakanlığı" kurulmasını istiyorum. Yazı-çizi ne varsa geliştirmek ve öğretmek amacıyla, tüm bilginin mümkün olduğunca seçkin insanlar tarafından analiz edilmesini istiyorum.









13











dikkat edin kaleminizi çalabilirim :) kalemden bir taht yapabilecek çok iyi kalemşörler tanıyorum. Tanrı kalem kullanır mı ? Tanrı kaleminizi çalsam bana kızar mı ?


















Suyu kaynasın diye ocağa koydunuz
Çaydanlığın birinci katından bir İşçi;
"Başımda dikilip durma işim var"! dedi.
Kaynayıp durdumu da direk zarar!









24 Haziran 2014 Salı

12








Ben de size yetmişdört ve bir miktar önemli küsur vereceğim. Rakamlar insanların niyetiyle pek ilgilenmezler malumuz.












11



















Dokuz'uncu köy
söylediklerini dinleyenler arasında
"bir daha ki söyleyişinde
gerçek olacak olan sözler mi işitiyoruz biz" şeklinde olur.
On'nuncu köy aradığın vatanın olacaktır.
Bulutları Aypatya açmış
Ben bu köyün delisiyim










10










Dünyayı bölüşemiyor musunuz ?
Getirin ben size paylaştırıvereyim.






















Çiçek bahçesinde oturmuş kitap okuyorsun
Masandaki üç kadeh de dolu
İkisi can çekişen çiçeklerle
Biri susarsan diye












8









balkonda unuttuğum neydi can
her an hazır olduğumu düşündüğüm
ruhumun dokunuşuna kayıtsız kaldım
savunma refleksimi etkisiz hale getirmem
beni ruhuma yaklaştırmadı
bir film diyorki
bize bunu yapanlara günlerini gösterdik
biz
kimiz neyiz
bazen balkonda bir şey unutursunuz
o sizin hissiniz olur










7












Barışın tek bir yolu olmalı
yalın
avcıyla avın barışı
av mı kaçar
avcı mı kaçırır bilmem
kaçabilecek bir yerin var
barış içindesin
bilgi dolu zaman ne verdi
uğruna ölünebilecek az
uğruna yaşanabilecek çok
daha iyisi yok mu
var tabiki
barış
kaçakların barışı










6

















Milleti uyandıramadınız
artık biz sizi uyandıracağız
akşama kadar yatıyorsunuz
öküzünü kaybetmiş inek gibi











5








çoğunluğun onayladığı bir davranışın
günü geldiğinde
bu çoğunluğu utandırmama yüzdesi
nedir ?







4










iyilik isteyen ve affedici bir dostu aradım
göğün mavisine
birgün buradan gideceğim ama
buradan ayrılmayacağım dedim
rüzgarın sesine
babamın
diktiğim ağaca sert davranma
ormana karışsın dediğini duydum
geçen insanlara
bir şey demeyi unuttum
ama o dosta teşekkür etmek isterdim
gıcırdayan kağnın tekeri
bana yazmayı öğretti abim

3








doğuştan dilsiz biri gibi konuşmayı öğrenmeye çalışıyorum. dili olupta konuşamayanlara öğreteceğim. yazar olmak ne demek ? kendisiyle oyurup konuşabilen kişi ol derlerse denerim. bence peygamberlerin en büyük mucizesi Coş demişti ikna kabiliyeti. söz ise Tanrı 'nın










2







sokaktaki adama ben ne diye kabadayılık yapayım, yolda yürüyen adamı vuruyorlar. şimdi öyle bir şehirde yaşasalar birbirlerini öldürebilsek insanlar sokaklarımızda var hem de çok. trafik meselesi çöp dükme meselesi o meselesi bu meselesi tak vuruyorlar birbirlerini. koşuluk yok. aya çıkmaya gerek yok biraz yukardan bakarsak herşey bir aynı. şu an orada insanlar canice öldürülüyorlar. ne güzel aramızdaki tüm iletişimi kesemiyor haritadaki ince cizgiler. hala yaşadığımız mahallede iyi komşuluk yapan haneler var sanki. ama her insan arasındaki ilişki uzun sürmemek kaydıyla ufak tefek meblalar hariç tamamen şahsi çıkar üzerine. benim ülkemde yargılanmayanlar cezalandırılanlardan daha çok suç işlemekte ve bu işten para kazanan pek çok  kurum var. adliye ve karakol çalışanları hayatlarını bu şekilde kazanır. yakın dönemde komşumuzda bu yetki canilerin eline geçmiştir. bu işte bizim payımız var mı ?




















lafı paylaşmaya getirebilmek bir mesele ise
iblis zayıflarla kuru bir hazineyi paylaşır
kalanlar ekmek tanrısına tapar
karın doyurmak bir zafer ise
zafer Tanrı 'nın
Kur'an Allah diyor ise
Tanrı demem de uygun olur
ey diz çökmüş bir insanlık












23 Haziran 2014 Pazartesi








herkes kendi kitabını ya yaşıyor
ya da yazmaya çalışıyor olmalı
herşeye gücü yeten biri olsaydım
işe kalemi yaratarak başlardım
ses ve ışık olmak üzere
yokluğun karanlığına bir çizik atmak için


















türkü repartuarı geniş çok ses tanımış öz yüz görmüş yüzünün özünü hergelene göstermemiş ketum acısı sevilesi boynu büyük gönlü kalbindeki bayrağı hiç kimseye indirtmedi öldü mü Tanrı bilir. Tanrı Kerim. Tanrı Rahmet eylesin




















ebulhabıldabıldan teğeten bil rivayeten hamulhullemeye ordan bize gelen söz zıvana bir soru el cevap zıvana iki dumanaltıhadisen çok vahim. amin.

















evrim düzenine göre
dünyada daha çok insanın yaşayabilmesi için
alçalması gerekecek
duvar demir sesleri
kuş seslerine dönünce
av başlayınca
bir koyun
bin aileyi besleyecek
gemiler küçülmeyecek
bir hıyar
kırk kase cacığa yetecek
verdiği oy küçülecek
kendini çöplükte bile bulamayan insan


















evet koyunlar ne bulurlarsa onu yiyip ağılın yolunu tutacaklar
çoban aptal olduğu için yüce koyun olmak zorunda
üst katta yatakta yatabilir
hanımları süt sağarak çocuklar sürünerek yaşayabilir
onlar da yüce koyunla aynı odada kalabilir
benim adım memed
burada kışlar sert
yazlar serin geçer
kürkünüze iyi bakın
yakında öğrenirsiniz neden olduğunu
patronun yalakasıyım
kuzularıma kitap okutabiliyorum
















parmağına yüzük takarsan
elini incitmeden çivi çakarsın






















nereden düştük bu düzene
akşam olmadan ömür bitiyor
beni itekaka üzene
ne yazık bolca gülmek geliyor ;I






















hepimiz aynı hızda koşuyoruz ölüme
ileride jandarma mı var
viraj mı var
:)


















:)








evrendeki tüm ateşler sönsün istedim
o tepede unutmalıydım yıldızların kıvılcımlar olduğunu
biz ateşin yandığı magarada ateşten uzaktaydık
en son ciğerlerimde tatlı bir duman olarak
                                        hatırlamak istemezdim sizi
ve en son açık duran gözlerimle
                                     sizi görmek istemezdim





















unutulacak bir resmin olsun ister misin ?
unutulamayacak bir sesin olsun ister misin ?
birgün tek düşünülecek kişi kim olacak
                                           biliyor musun ?
bir resme bakarken
                   sesi kısılacak olan seni
















para tek bir şartla mutluluğu satın alabilir
paylaşacaksın
sırat köprüsü arama daha
























sınırlara paralel sokaklarda kelleyle top oynarlar
kelle koltukta koltuk kapmaca oynasalar









22 Haziran 2014 Pazar

kalemçalan








silah beline takanı gerizekalı yaptı
ot gerizekalıların ele geçirdiği bir ilaçtı
büyücüler en güzel kolayı seçti

babam babamdı
annem ressamdı
beni ben yapanlardan
biri şair

dağ gibi durmayana baba
kendi resmini yapmayana ressam
bunları yazmayana yazar dendi

kalemçalan bir kalem çaldı
silahını belinden attı
sarhoşluğunu gerizekalılardan kurtardı
















21 Haziran 2014 Cumartesi










oyunun bir bölümünü izledim
çoğunluğun alkışlarına göre hazırlanmış
akıllıların avuçları patlayacak zannettim bir an
delilerin alaycı gülüşleri ise bir anlık
oyunu yaşasa yaşasa bu koltuklar yaşayabildi sanırım
perdenin alaca karanlığında
sahip olma sanrısı
boyun eğdirebilmek kalanlara bir şekilde
kardeşini hafifce ısıran aslan yavruları
insanlara bakarak hayvanları anlamaya çalışmak
sanki daha kolay bu aralar

















sizin gibi düşünenler çok olunca
bize deli olmak kaldı



















seni okuyamıyorum
seni yazamıyorum
kayıp düşüyor elimden kalem
kül oluyor dokunduğum her sayfa
soğuyor içkim beklerken seni
yutkunamıyorum söz söylemek neyime
öylece duruyorsun uzakta
ne gel diyor denizin ne git
hüzünsün gözlerimde buğulayan hayatı
bilmem beklermisin beni
seni duyamıyorum
seni parlaklığında günün
bir kör gibi bulamıyorum
bir duman sürüsü aramızda
melodini kulağımdan önce
yüreğim duyuyor


















ayıkken ölmeyi düşünüyor
sarhoşken ölümü yazmak istiyorum
çeşmenin başında pusu kuran
canımı alma dibine vurmadan

















son isteğim
yeni doğmuş bir insanı koklamak olsun isterdim











19 Haziran 2014 Perşembe








Tanrı 'nın bir zamanlar sözlerinin başına gelen
benim sözlerimin başına da gelecek biliyorum
ne güzel söylemiş deyip adımı anana lanet olsun
tüm güzel sözler Tanrı 'nın biliyorum
bilin isterim




















Tanrı 'nın bir zamanlar sözlerinin başına gelen
benim sözlerimin başına da gelecek biliyorum
ne güzel söylemiş deyip adımı anana lanet olsun
tüm güzel sözler Tanrı 'nın biliyorum
bilin isterim





















şu an kainatın kalbi burada atıyor
ne olur ne olur
ne olur ağlasın gökyüzü
en asık suratlarda
en güleç yüzdelerde bile
görmek istiyorum hüzünü acıyı
ne olur ne olur
ne olur kararsın gökyüzü
ben hala yaşıyorum
kainatın kalbinde kan içindeyim
ne olur ne olur
ne olur bitsin bu kanlı şarkı
sessizliği özledim






















birgün Tanrı 'nın evi tekrar gerçek insanlara sığınak olacak
kimse aç kalmayacak üşümeyecek üzülmeyecek
kara örtüsünü çıkaracağız altından yazılarını sökeceğiz
dünyayı saracağız onunla artık yas tutmayacağız






















kayığına atlayıp balık tutmaya çalışıyor ve tutuyorsun
bazen oltanın ucundaki balığı salıyorsun
bazen su dolu kovana hapsediyorsun
akıllı balıkları aptallardan ayırıyorsun
beynindeki teraziyi tartmaya gelecekler ahbarın olsun





























birgün hiç bekleyen biri olarak çıkmak isterdim yolunuza
belki tebessüm etmek isterdi ürkek kalbiniz
Tanrı 'nın gökyüzünü süslediği gibi
süslemek isterdim düşlerinizi
edebiyle suç işlemeyi öğrenemediğim için cezalandırılır dururum
belki affedici bir anınızda rahatsız ederdim sizi
kötüler içinden bir iyi seçmek zorunda kalmışsınızdır belki
derdim gönül tahtınıza yerleşmek değil merak etmeyin
buz gibi erisin isterim güneş bakışlarınızda
karanlıkta akan bir dilek bu
suyun yalnız hali




















ne düşüneceğimi bilemediğim gecelerde düşünürüm seni
ve sabaha çıkamayacağım gelir aklıma
üşütemem seni
içimden konuşmaya çalışsam bile titrer dilim
kiltsiz kapısız bir dünya
boşluğun sardığı bir hayat içindeyim şimdi
iteceğim içimi birgece yarısı merdivenlerden
gürültüye uyanacak kimse yok
ne göreceğimi bilemediğim rüralarda kaybedemem seni
ve uyanamayacağım bir kabus gelir aklıma
unutamam seni
başka yolu yok













18 Haziran 2014 Çarşamba









ihtiyaç sahiplerinin yoksulların elleriden tutabilecek
erdemli biri olsaydın
gece gündüz çalışır bir aylak olmazdın

seni aradıklarını biliyor
bir vebalı gibi kaçıyorlar senden
ve gözleri hep üzerinde
aynı şeyler başlarına geldinde
ne hissedeceklerini düşünüyorsun
parmağına ateş değeli binlerce yıl oldu
ve sen hala birgece uyuyabilmiş değilsin
yarası iyileşmeyen sen değilsin









17 Haziran 2014 Salı











beni "Tanrı" ile aldatmaya çalışma
kafanı kırarım
içine ceviz koyar
kapatırım



















ışığı duyabilmek için ışık olmak
bir çizginin parçalara ayrılıp birleşmesi
tekrar bir çizgi olana kadar aydınlatması ve
karanlıkları ile sessizlikler
kalem




















çok uzaklara gidebilmesi için sesinin
parlak bir ışık olabilmesi için
perdeni açtığında gece yada gündüz
renkli çiçeklerle bezenmeli
gökyüzüne çevirdiğin yüzün
çizgileri dilediğin gibi birleştir
manzaradan dilediğini alabilirsin
hepsi senin

















düşüncesini söyleyebilen ile
söyleyemeyenin durumu
özgürlüğe ışık tutar
uçan kuş değil
öten kuş hürdür
bu yüzden iyi kafesler
bilim adamları tarafından yapılır
adamlar uçmuş




















hastalık dünyaya yayılmış
demek kelebek etkisi bunun
ilacı bir otta ama hangi otta
kürilerin aşkından bir bomba
doğdu abi milyonlar öldü
silverim böyle aşkı ben
sonsuzluğu istiyorum

















şabanım
nasıl kazandığını bazen bilmeyen
ama hep kazanan
mübarek bir kahramandır
hayatın oyun olması nedeniyle
gerçekler acı olamaz der
ancak sahne boşaldığında
evrende oluşan
boşluğu doldurabilir acı
etrafın yaşayanlarla sarılmışken
tarihin söylenmeyen şarkısı
aypatya
neden kaybetmediğini hisseden
sonsuzluğu bulan
bilge bir kadındır











16 Haziran 2014 Pazartesi

















































































































































































































































oyun bozanı oynamak istiyorum



























































































































































güneş battıktan hemen sonra
mezarlık duvarının önünde durup
parmaklıkların arasından elini uzatrak
bir şeyler söyleyecek olan hamile kadın
minibüsün ön koltuğunda oturanın
sağındaki kapıda öğrenilmiş çaresizliği
inip çıktığım merdivenler
geçtiğim loş tüneller
babamın her şeyi bilen bakış kaçırmaları
mükemmel sesi duruşu güven
şarap testimin üzerinden aldığım yük
sevmediğini hemen isteyebilmek
sevmediğin insanlardan birisin
istediğinin yokluğunu sevmek
ağzından insan sevgileri saçan ejderhalar
sisler kanatlar en son baktığım
içten bakan mahzun gözler
çıplak köle generaller
duyduğum en sert küfürler
an be an belleten
ara sıra kaydedenler
bir kuşun yuvasında son akşamı
özgürlüğün sonsuz büyüsü
eğlencelik
:)
senin için Coş
































gelecek için ölümü mürekkebin hüznüyle yazılmış
gözyüzüne bakan gözleri söylemiyor ona bulduğunu
el değmemiş bir el ile geliyor elleri paramparça
bir ateşin içine düşüyor yolunda elleri uzanmış
haksızlık kokusu siniyor taş duvarlara
yaşayanlar alışıyor karanlıkta kalmaya
değişen bir şey yok
karatahtadan ismin silinene kadar çocuksun
dilediğin kadar bakabilirsin yıldızlara
sonra kurban
kıraldan çok sevildiğin için sustu gözlerin
çorak bir nefes alıyorum
değişen bir şey yok














15 Haziran 2014 Pazar













imgelemek hücrelemek
fazla kafa karıştırmamak
ırgalanmamak
diline sopa bağlamak
doğru konuşmak
memleketlendirmek bir sürüyü
sütü için besletmek
fazla süte su karıştırmak
kuyruğu dikerken vaybeye bir hayat
anlat babam anlat




















korkuyla yönetiyor beni atalarım
korkunun bu kadar güçlü olduğunu kim belletti onlara
korkarım ben de işimi yapıyorum



















insanların hayatını belleyen insan
finalde kaybetmeyenlerden biri iblis olacak
ebedi mekanına kavuşacak
karanlık bir tünelde insan etine basan insan
yangının dumanı yetiyor
ebedi mekanına kavuşunca ateş ?
bellemek yetiyor mu
bir nefes sıhhat için
ne işe yarar insanlığa basan insan





















kana kana gel bana şiirlerle şarkılarla parmak uçlarına basa basa dinle beni bak bana bulacağın hiç bir şey yok ilmeğini de al gel
























azimli kadı ve azmi

bir eylem kararı aldım affa güvenip
ahalinin parasını geri alacaktım haramilerden
bunu hava kararana kadar yapmam gerekirdi
ali babanın mağaralarından birini seçtim
girdim içeri selam sabah yok
içerde bir sürü zengin monk
iki saat başardım
silahımı emanete bırakıp
huzurunuza geldim














iki kase bir mum ve şiir

oyun oynuyor benimle
ben de pislik yapıyorum
şarkıyı dinliyorum
sigaranın dumanında kimse yoklar
ne zaman dalsa gözlerim seslerin zayıf yanına
bir sigara yaksam
oyun oynar benimle
sürü sürü veririm taşları önüne

















dağılınca düğüm olur ip
sonunda tutunacak bir dal
ağacın kökleri toprakta
ve eline bir avuç yeşil yaprak sışıktırılmıştır
avucunda kuruyunca
düğüm olur yaprak buynuna yutkunamazsın
yaşamaktan birgün sen de yorulursun
gezin bakalım gençsiniz daha




































ayak üşütmesi ve korkak ciğer doktoru

hastaneler karakollar korkunç şatolar
kılementini kovalıyan şeytanın evleri
çocukken de yürümek isterdim hep
ışık hangi hızda giderse gitsin
benim derdim başka
her karanlık için
önce bir sestir ışık
hızlanır da
yavaşlamaz sanırım
geçiyorum önlerinden kalelerin
taşların arasında
tırnakların arasında kuruyan kan
kendisine kıral diyen bir acizin
ülkesi için ağlaması
balkonun önünde insanları toplandığında
evi ve kendisi için değildi
bir yerinde güzellik var
her yerinde olmalı
kötülük varsa
her yerinde olamaz
ey kainat
her sözümü sevmiş olabilirsin
ama hepsini birden sevemezsin olamaz
kainatın bu noktasında sevgi tırt
afyonun yan etkilerine tazminat ödememek için
yasadışı olması yerekir sapkın reyiz
hem totalde tavan yapar
camilere kileselere tüm tapınaklara paramatik koyalım
yok yok ben suç işlemekten
çocukken de korkardım
oraya giren ya kaybolurdu
yada yıllar sonra
canlı ağırlığıyla anca bulunurdu
yeşil polişlere
ve bir kahramanlara bir şey olmazdı
ne kadar güzel bir ormandan geçiyorsun
kafanı kaldır diyen bir park
aynasızların ve kahramanların
ayak bastığı yerden korkadım
karanlıkta yürürken













14 Haziran 2014 Cumartesi








 kafa travması ve kafası şapkalı hemşire

yakamozun sonsuzluğa yakınlığı
anısı bir başka güzeldir çölde
karagöz yazmak için
gözün kara olmasına
sonsuza kadar berbaber içelim
beyaz kağıdın aydınlığı
bir iz bıraksın yüzümüze
yakamozlarda boğuşan düşünceler
bir yere gitmiyorum
sadece yürüyorum
sonsuz bir sarhoşluk arıyorum
bilmediğim alemimde
bazen o sokakta
bazen bu sokakta
caddeler ilk akşam
biraz daha aydınlık
bekleyen çok
çalışan az
nerede bu işçiler
sanki yer yarıldı da
içine girdiler
kimseyi kurtarmayan bir mana meltemi
sonu ölü bir serap
tebessüm etmeye bile değmez
hayat nerede biz orada
kadere ve
her sınava inanmam
her işte çalışmam
nereye kadar
denizler taşıp
sular her yeri kaplamadan
gideyim diyorum
bir yerde değilim
bulamıyorum
bulsam











13 Haziran 2014 Cuma
















doğru bir anahtar
kötülüğün boynunda asılı
korkmayanlar gidip aldı
başı çoktan kırıktır onun
boynundan altını görünce korkak olan
kildiyle oynar



















hıristiyanlık gel senin mağdurun olayım
dümenden sana çok para veririm




















şimdi bir şey kafama takıldı, bir elimde sigara bir elimde içki balkonda oturuyorum. hemen karşımdaki minaredeki hoparlörden ezan okunuyor. istifimi bozmuyorum. kime karşı ? Allah'ın çağrısına karşı mı yoksa muktedirinkine mi ? bu halimden ötürü biri bana saldırsa, Allah için mi yapmış olur muktedir için mi ya da bu saldırını her ne şartta olursa olsun yapılamaz mı ? kafam karıştı











11 Haziran 2014 Çarşamba







                                           : I













sarhoşluk ne demek bilmiyorum
ama aradığım buna yakın bir şeydi




















hiçbir şey görmüyorum artık
iyi olmam kimleri mutlu eder
bencil olmayanlar çenesini kapatsın yeter
boş lafı kitaptan ayırdık





















daha fazla bilinmek için çalışan insanlar da vardır











5 Haziran 2014 Perşembe















en sevdiğin hava
cellat uyumaz bu havada
senin yola gitmen gerek
cam bir mavzer mermisini kanına alıp
oturup hiç demlenemedik seninle
gitmeden bir kez gideyime razı oldun
sen celladını yirmi yıldır göğsünde taşırsın
böyle bir havada
bir an içinde taşınırsın
cellatları uyutmaz bu hava

















anlamak istemiyorum aşkı
hala anlatıyorsun
denizin kenarında durmuş ufka bakıyorsun
kara perden bugün hiç ağarmamış yüzünde
müzik birden biter
ama sonsuz anlaşılır
anlamak istemiyorum aşkı
herkes köpüğünde yaşasın
kum tanesine yaslansın
baksın başının çaresine
umurunda değil zaten
sen de onun gibi yaşa
parçalayınca ne olacak
vahşetini de anlamak istemiyorum aşkın










4 Haziran 2014 Çarşamba












bilgisizler adalet diye haykırır
bilgili olan zaten satın almıştır





















bu
parkın etrafından giden yolun değil
içinden geçen yolun hikayesi



















"bir karakter yaratabilmeyi
kim öğretir insana
memleket nitekim gerçekten elden gidiyor
bu çocuklar polyananın ektiği çocuklar
nasıl insani bir hastalık koyunsal ruhlarda
darbeyi bırak şiirle yıkasan arınmaz
kirinin yerini bilen yok
bu güne kadar yaptığım en iyi resim
ben zaferi kazanan hı’tlerdenim"













3 Haziran 2014 Salı












boş kadehler imparatorluğu
ne kadar hükmedebilir aklıma




















kitabının sayfalarından yüzüme bir yel vurdu ancak
okumadım hikayeni















bir gram hayat
bir gram sonsuzluğun sözcüsü
bir gram hayat
sonsuz hayatın ölçüsü
ölçüye göre yazıldı şiir ve söylendi şarkılar
iyilik ve kötülük bir miktar kondu kefeye
kum saatinden akıyoruz hepsi bu
şu yazdıklarım çoktan yazılmıştı
okumalar çoktan okunmuştu
her yaratılan en az bi kez sarılmıuştı
ve sarılanlar sarılanlarla herşey birbirine sarılana kadar
birer ikişer üçer ve hepbire kadar
ben aynasıyım zamanımın ölçümün
son kum tanesi düşecek ve
çığlığı kapatacak kapıları
sonsuzluğun çığlığına bir davet bu
bana söylenen çoktan söylendi
ben çoktan duydum
bir kum tanesi olup çoktan düştüm
salon çoktan doldu
tüm biletler satıldı
film başlamadı
ama film çoktan bitti
bir gram film
sonsuz sinema için












2 Haziran 2014 Pazartesi









seni görüyorum
sarhoş oluyorum
Tanrı'nın işine karışmıyorum









1 Haziran 2014 Pazar






ölüm, anlamsızlığını kılıktan kılığa sokup
her fırsatta çıkaracak karşına
cehennem kokacak yalnızlığın
ne yapacaksın
hangi duvar olursa olsun
bir çocuk gibi bakacaksın
rüzgar gülleri dönecek rengarenk
sen elini uzatacaksın













29 Mayıs 2014 Perşembe










-gördüklerime hayal diyorsun
--peki ne görüyorsun
-mesela seni
--benim bir hayal olmadığımı biliyorsun
-bana gördüklerimin bir hayal olduğunu söyleyen sensin
--uyumadan önce gözdüklerinden söz ediyorum
-her gece uyumadan önce seni de görüyorum
--bu saçmalıklarına her zaman gülmek isterim ama bazen korkutucu oluyorsun
-Tanrı'yı göremediğimizi ve bu yüzden O'nu korkutucu bulduğunu söylemiştin
--eklemeyi unutmuşum şeytanı ve senin gördüğünü söylediklerini de görmüyorum
-bu yüzden korkmuyorsun
--peki söyle bakalım neden korkuyormuşum
-Tnrın'nın, hayallerini gerçekleştirmesi için şeytana göz yummasından


















şimdi
yol nedir emin olamayanların
yolundan çıkmış biriyim
büyücüler kahinler peşimde
korkunun çıpınan kalbi bağımız
iyinin ve kötünün ortak korkusu yalnızlık
şimdi
sorunun sesinden kaçmaya çalışan bir anlayışım
deliliğin kabul gördüğü
Tanrı bilir aklımın ne kadar olduğunu
hakim hekim ve memur gelsin
hakkını bilgisiyle savunsun
bilgiyi yaratanın huzurunda
şimdi
bir hiç olmanın tam zamanı










28 Mayıs 2014 Çarşamba









beni tanıyamadığınız için acı çekiyorum
anlayın artık
ya beni anlarsınız
ya da bir hiç olduğunuzu
offff
aynı şey değil mi
hata benim
sevmek isteyişim













şu şişeden bir yudum alamadan ölebilsem
sarhoş olmak bu kadar zor olmamalı










anlayamadığımı nasıl anlatabildiğim şaşırtıyor sizi
benim zoruma giden bu kadar insana karşı
sadece Tanrı'nın benim yanımda oluşu
kürek çekmek neden size ağır geliyor
anlamak ne kadar da gereksiz













neden beni seçtiğini merak ediyorum
gözün kadehimden ayırmayan bir avcı gibisin
ayık kafayla beni çekemeyen en çok sensin
bir an önce sızıp sesimi kesmemi istiyorsun
sen kendine kader diyen pislik
ölümsüzlüğünden utanan sürtük
her acının altına yatmaya layıksın
seni hissetmem için bana yalvarıyorsun
asla yağmur vermeyen bulutunum senin
anlayanlara selam olsun
beni neden seçtiğini bilmiyorsun















bir tanrı olsaydım kendimi asla affetmezdim
sıradan bir insan olmak
işte bu yüzden zor geliyor bana
altına kaçırdığının farkına varamamak var
kim seker dünyayı










tuvalete sadece sıçmak için girmek büyük bir kayıp. kötü kokuya değerini ancak okuyan bir beyin verebilir. herzaman heryerde okumak.





27 Mayıs 2014 Salı







sen kendine doktor diyorsun
ben ise kendime deli diyebilmek için aynaya bakıyorum
kaçırma gözlerini
cesur ol deli














farklı düşündüğü için ateşe atanlardan ne farkın var
asıl tembel olan sensin
büyücü bir doktor
sanrılarına sarılan bir korkak
tek derdi sağlıklı bir insanın yakalandığı hastalığı sağlık bilmesi
bana kaç dakikada eve gidebileceğinden emin olmayan birinin
beni iyi biri insan olabilmem için dört duvar arasına koyması
ve buna inanan ahmaklar sürüsü
puffff















özgür bir adam ölür
esir bir kadın yaşar
müdür anlar
ampülün patlasın de ona
ve gül tüm gücünle















işte benim gerçeğim
uyu ve öl
uyandığında herşey yeşil olacak
kötü kokacak hayat













hiç beklemediğim bir kadeh
dualarım kabul oldu










26 Mayıs 2014 Pazartesi





gözlerini unutamayacağımı bildiği için
sadece gözlerime bakıyor kahpe

















amına kodumun amerikalı kurnazları
hikayeniz tamam mı
sizi
ateşin kalbinde görmek istiyorum
bu yüzden oynadım bu hayatı
ölümüm sonsuz acınız olacak










ölen her masum duyguya
gömülen her dinara talibim
kötüler kadar iyiyim
usta kanatıcılar
tuzak sizsiniz ama
kader benim












buradayım ama her an yokum




















olağan üstü bir düşünce varken
kim ister gerçekçi olmayı
kendimi öldüryorum evet
göreceğiniz bir et yığını
muhteşem sonumu görmeniz için ışığa ihtiyacınız var
körsünüz














doğumu öğrendiği karnında ölümü arayan kişi aşıktır

















ne kadar kan akacağı umurumda değil
bir daha ağlamayacağım
ağlayan ben olmayacağım















yüzlerce belki binlerce hayaliden bir farkın var
diğerlerini eleştirebiliyorsun
gücünü kurallarının değişmezliğinden mi alıyorsun ?
tüm çirkin sözlerimin birer ölümlü olduğundan eminim
demek tek başıma yapmamı istemiyorsun ?
tetiği çeken el benim
elimi tutmayan el de senin olsun o zaman


















senden hiç tanımadığın birini örnek almanı isteyebilir
sakın kim diye sorma
eğer sana seni alatmasını istersen
iyi biri olmayı unutursun








25 Mayıs 2014 Pazar










bu gidişle insalar azraili gördüklerinde
"padişahım çok yaşa" diyerek çığlık atmaya başlayacaklar
kapısının önünde gül yetiştiren ihtiyarın hazzına eş midir
bir katil için öldürmek
canlıları yönetmenin tek yolu
hikayelerini ölümle bitirmek midir









23 Mayıs 2014 Cuma





her akşam bir kan çanağı gibi kapıyorsun gözünü hayat
karanlığın döktüğü kurşun kadar ağır
küfürler savuruyorum sabaha kadar ardından












ölüyorum elimde değil
kayıp gidiyor gökkuşağı gökten
yağmur gibi kesiliyor canım
toprak çekiyor kanımı
kuruyacak gözyaşın yanağında
unutulacak her giden birgün
önce beni unut sevdiğim
kıyamam sana zordur keder
kader diyen satılmışa bakma sen
anlaşmasına sarılan ahmağı O'na bırak
önce beni unut ne olur
kıyamam kederin öldürür beni
kavuşuyorum denizime bir damlayım
ölüyorum elimde değil
bir de yalancılara inanıp öldürme beni
evladımıza anlat
terim yetmedi bu soysuzlara
kanımı verdim hak için












bir madenci daha öldü sanki. bir suçsuz garip insan. böyle olmaması gerekirdi. bu da kader değil.

















bir ephesuslu çocuk olmak isterdim
bir şarap anforasının içinde her pazar akşamı yıkanan














basın : "Bunlar sadece varsın demlensinler, kendilerine gelen yanlış bilgilerle bizi yargılasınlar."

ben : şarap içiyorum evet. senin gibi gariban kanı içip kudurup, azmıyorum. dilimi ısırıyorum ama dayanamıyorum lanet işlerine. dilimdeki acı kanı mürekkep yapıp hakkı arıyorum. ister ayık kafayla söylerim doğruyu ister kıyak kafayla. ne anlarsın sen kalın kafa.
















"kader"den esaslı bir tokat yemeden
"bu nasıl kader" diyeceğin yok
kelimeyi anlamıyla buluşturan o an geldiğinde
bütün, çürük bir elma kokusu yayılacak
                                            buruşuk suratından












Halk daha ne kadar/nereye kadar katlancak anlamıyorum!














22 Mayıs 2014 Perşembe

Charles Baudelaire









Her zaman sarhoş olmalı. Her şey bunda: Tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken Zaman'ın korkunç ağırlığını duymamak için, durmamacasına sarhoş olmalısınız.Ama neyle? Şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun.Ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmis bir durumda uyanırsanız, sorun yele, dalgaya,yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun,“saat kaç” deyin; yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir karşılığını: “Sarhoş olma saatidir..Zamanın inim inim inleyen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! Şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz.











Basın  :  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ford Otosan’ın Yeniköy fabrikasının açılışına katılıyor. Törene Ford Motors Başkanı Bill Ford’un yanı sıra Rahmi Koç, Mustafa Koç, Ali Koç ve diğer aile fertleri de katılıyor.

Ben    :  Açılışınıza kocaman bir çelenk yolluyorum.


Can Yücel :  Küfür burjuvazinin ağzında lağım çukurudur, işçi sınıfının ağzında açan çiçektir…










     

21 Mayıs 2014 Çarşamba






ben bugün doğmuşum
ağlamayı değil
kusmayı isterdim boktan dünyanıza
ak "sizin"









hukuk olmasaydı suç işlemekten zevk alamazdı adiler














şişede "alkol dostunuz değildir" diyor
bende zaten düşmanımın yanması için içiyorum "avel"









tarihe geçmek istemem
geçirmeyi tercih ederim













iyi adam : ölü gibi yat yoksa öldürüm seni
yanlış bir iş yaptığının farkında olmayan adam : ekmek parası!


















iki tane açılmamış şişen ve
bir yudum bile alamadan ölme ihtimalin var










insanın ruhunu hissetmesine felsefe dersek
bunu dile getirmeye çalışırken apışıp kalana filozof diyebiliriz
ne söylediğini tam olarak bilmeyen
her söylediğinden asla emin olamayacak kişi
"grev hakkı istiyorum" diyen bir karıncaya bakan kalan karıncalar
















20 Mayıs 2014 Salı








İki erkek bir "fahişe"nin yüzünü keser. Birkaç at karşılığında fiske yemeden yürüyüp giderler. Bunun cezasız kaldığını düşünen diğer kadınlar aralarında para toplar ve bu iki kişiyi öldürene bin dolar vaad eder. Film boyunca iki kişi ile birlikte bir düzine adam ölür. Bir fahişenin yüzündeki kesiğe karşılık bir düzine adam ölür evet. Filmin sonunda "bir daha fahişelere kötü davranan olursa daha beterini yaparım" der kahraman. Hayat Kadınlarının haklarına dikkat çekmek isteyen bir film değil elbette. Acaba diyorum biz de aramızda para toplayıp Soma'da öldürülen işçilerin katilleri için bir silahşor mü tutsak ? Böyle kahramanlar var mı hala dünyada ? Patronların daha fazla verip bizi öldürtmeleri kaçınılmaz olur herhalde. Bu hep böyle devam edip gidecek sanırım. İki ucu çikolatalı değnek misali.













birtarafta "Allah" deyip anamızı a'latanlar, birtarafta "Atatürk" deyip geleceğimizi satanlar, birtarafta "Türk" deyip gazımızı alanlar, diğer tarafta "Kürt" deyip para sayanlar. Halk zaten koyun gibi. Ben şaşırmışım yolumu. Dünya desen neredeyse herkes mutsuz. Bu nasıl bir hayat ak.
















kim kendine gelebilirse
uçurumun kenarında kolunu tutan el olur
kurtarır kendini bilinmezliğinn elinden
bir süre daha yaşar karıncanmalarıyla hislerinin
dalga geçer bilgi deniziyle okumuş o kadar
kim kendine yetebilirse mutludur
söyleyen söylemiş
sevildiğinizi unutun










19 Mayıs 2014 Pazartesi












kadın:       dikkatli ol. sen insanları korkutan bir adamsın ve bu da tehlikelidir.
yabancı:    insanları korkutan, derinden derine kendileri hakkında bildikleridir.


"High Plains Drifter"










oyunumuzu bozan çocuk
öfkeyle dönen yüzümüzü bakışların güldürdü
biz kaldığımız yerden devam ederiz oyunumuza
ama senin gibi bakamayız bir daha hayata
ne acı şey sen bilmezsin bilmek
yada bizim senin gibi bilmememiz herşeyi
bu oyunu sen de oynacaksın çocuk
öfkeyle dönecek yüzün geleceğe
hatırlamıyorum büyük insanlara nasıl bakardı gözlerim
hep böyle kalabilse bakışların
korkulurdu bu oyunu oynamaktan
sobelenirdik saklayamazdı bizi hiç bir tebessüm














suya yazmak
okumaya yüzmek denilebilseydi
kunduz olmak isterdim
çoğunun "okuyamadım" diye dövünmesi var
benim derdim başka







18 Mayıs 2014 Pazar








vahşi korkaklık
kurtulmayı unutmaya çalışanların
kuştüyü esaretler üzerinde
çıplak bir bebek gibi uyumayı ummaları
vahşi korkaklığımız
güçsüzleri kötüleştiriken
güçlülüleri ya öldürüyor ya süründürüyor
kazanan yok
masum yok
iyi olan bu



















belki de bunu çok az yaşadığım içindir
bir başkasının acısına yaklaşabilmek
yalan söylediğimi herkes biliyor
belki de onların yaşadığı acıyı anlamış gibi yaptığım için
                                                                     acı çekiyorum
bunu herkes yapıyor
aynı acıyı yaşamadığım için acı çekiyorum
                                                          neden
her şeyim var
peki o bakamadığın insanların halleri başına gelse
                                                               yetecek mi mutlu olmana
her doğrum yalana bir kaçış
çığlıklar mı uyandıracak beni bu rüyadan
yoksa sesizliğin korkunç ağırlığı mı eğecek boynumu
                                                                  gerçek karşısında
hep biri var yanımda
üşüyen bedeni bakışlarımı donduruyor
ama ben sıcak gözyaşlarımla kandırıyorum hep
çok az yaşadığım için değilse nedir bu korku
hiç başıma gelmesini istemediğim acıların var olması yetmiyor
belkide bu yüzden istiyorum bir an önce acılar içinde ölmeyi
ansızın bir kuşa dönüşüp
kanatlarım yanana kadar uçmak istiyorum
                                                    acının güneşine doğru
belki o an ısınır yanımdakinin yüreği
belki anlayabilirim acı çeken birini
yaşamış olur muyum o vakit
ölümü hak edecek bir şey yapmadım henüz
acılar benden uzak
ama bu bile yetiyor acı çekmeme
gereksiz bir hayatı yalanlarımla besliyor ve sürüklüyorum
aklım oyun oynuyor
ben alkışlıyorum kanlı ellerimle
belki hiç kanım akmadığı içindir










16 Mayıs 2014 Cuma








unutmaya çalışmak bir hata
anladım
bari her sabah bir güneş gibi doğma
penceremin önündeki çiçeklerin sana
benim sensizliğe ihtiyacım var
gözyaşlarıyla suluyorum merak etme
ayrılan her sevdalının ahbarı gelir bana
benim kara güvercinlerim aç kalmaz
senin gibi beslerim onları

























yaklaşık 18 yıl önce başıma bir iş geldi. iki metrekarelik bir odada bir avukatla çok kısa bir görüşme yaptık. dedi ki "kapitalist bir ülkede para insan hayatından değerlidir. adam öldürseydin eğer alacağın ceza yarı yarıya az olurdu." bu sözle tekrar karşılaşmamak için ne yapmam gerektiğini duyabiliyorum. somada ölenlerin seslerini benden başka duyabilen var mı  ?











kapitalizmi satmanın bir yolunu bulana kadar bu beceriksizlerden kurtulumayacağız anlaşılan






15 Mayıs 2014 Perşembe








sen beni ölüme hazırladın
ölüm de sana hazırlandı bilesin
ilk ve tek dersimiz
bir gün öleceksin
korkma
ölüme iyi bak















sen ettin beni aşık
kavuşamazsam aşka yazık










gözümden düşmeyen bir damlasın ömrüm
bulut bulut gezersin alemi de
bir dokunan bulunmaz gönülden sana
toprağa düşsen ne fayda
yanıyor yürekler bin parça




14 Mayıs 2014 Çarşamba





Bu acı olayın, bir takım protestolarla, fasif denilebilecek eylemlerle, bir avuç insanın bağırıp çağırmalarıyla, mevlit ve rahmet okumalarlagıyabi cenaze namazlarıyla, birtakım dini ritüellerle, üç günlük yaslarla, birkaç günah keçisi bulup cezalandırmalarla, bayrakları yarıya indirmelerle, boyun bükmelerle, ağıtlar mumlar yakmalarla, üç-beş kuruş tazminat ödemelerle, ölen işçilerin yakınlarına aynı işletmede iş vermelerle örtbas edilmesi unutturulması gerekir diyen yaratıklara lanet olsun!










Yarın ve belkide birkaç gün tüm sendikaların genel grev ilan etmesini istiyorum bir insan olarak. yeter. eğer gerçekten emekçinin hakkı aranacaksa daha kaç emekçinin ölmesi gerek. ölü sayısın kaçı geçmesini bekliyorsunuz. hangi rakam insan olduğumuzu hatırlatacak bize. YETER ARTIK






13 Mayıs 2014 Salı







hükümet kadar sendikacıların da ellerinde kan var. ne işe yarar bu asalak sendikacılar?












grev apın, açlıktan ölün, çalışmayın, hiçbiriniz çalışmayın bak neler oluyor. mağara adamları gibi yaşamayın. çocuklarınızı yetiştrebilmek için onları da bir avuç insana köle yapabilmek için boşa emek harcamayın. evlatlarınızdan sadece birkaçı iyi bir geleceğe! sahip olabilir. onlarda yine bu alçaklığa hizmet etmekten öteye geçemez.









8 Mayıs 2014 Perşembe














akşamüstü yağmur yağabilir
şemsiye alayım diyorum yanıma
alma diyor içimdeki yavşak çocuk
sen varsın ya



















7 Mayıs 2014 Çarşamba










kainatı kanla doldurup
bir hilal bir yıldız bıraksa ahir zaman
kula yalvaran bir dilin altına saklanamam
haksızlığın üzerine taht kurup
herşeyi bana verse atam
bir kez dönüp ardıma bakmam
son günün hangi gün olduğunu unutup
bana gün bugündür demeye çalışma
asıl sen kendine sağlam bir iş ara













3 Mayıs 2014 Cumartesi








bana birinin okuması gerek
isterse mabedimde çekirdek yesin
dikenli tellerini dolayıp
istediği fırldağı çevirsin
gidince siyahının siyahı olurum
kalırsa ayağında terlik
bana hiç bağırmasın
kötü bir şarkı gibi
asla yarım kalmasın


okumak kadar yalnızlığımı acıktıran bir şey yok


















para bitti hiç bitti

















16 Nisan 2014 Çarşamba















bir şiir gerek bana
doğacak güneşe armağan
bir şiir gülücüklü olsun
güzel bakan gözlere aydınlık

















13 Nisan 2014 Pazar

12 Nisan 2014 Cumartesi

iki uç











şehrin ışıkları herkese görünür mü
yoksa hala karalıkta mıyız
 hiç resimlerdeki gibi değilsin
evet beni olduğum gibi görüyorsun
hepsi bu





5 Nisan 2014 Cumartesi















nasıl bir korku yuvalanmışsa içime
sevmeye başladım
gönlüm murad dağlarından aşağı
kaya gibi yuvarlanarak inse
bir suyun ortasında dursa
su çoğalsa
sular altında kalsa

olur









4 Nisan 2014 Cuma

Sen Güzelsin

intikamın bile güzellikle alınmasını istersin











rüzgarla olsun sevişebilseydik
naneler yeşeriyor
ben hep hamken yerim
karnı guruldasın bu şiirin
devlet de tankı tüfeği dağıttı















en zayıf piyon ileri








beni sizlerden biri yapacak sanıyordum
istesem de yapamam artık













bir insanın uzun süre taşıyamayacağı kadar ağırım
ruhumu düşündüğümde
afrikada açlıktan ölen el kadar çocuklar
ve annelerinin kurumuş elleri geliyor aklıma
neden perdeyi bir kendinden geçişin kaldırdığına inanmak istiyorum
hiçbirimiz ruhuma dokunmak istemez

zaten cisimlerimizin perdesi hergün biraz daha açılıyor
ben ruhumdan açılıyorum
ruhlarınıza bakamıyorum
biraz farklı olabilir
işte benden böyle
"idare olun"







3 Nisan 2014 Perşembe















Şerefe güneş
Biliyorsun seni yakan ateş
İki insanın yakınlaşmasından doğdu
Sen doğmayı öğrendin
Ben ağladım kıpır kıpır
Şerefine güneş
Bakıyorum batıyorsun
Sana benziyor hayatım
Neden insanları seviyorum derken
Yalan söyledim biliyorsun
Beni karanlıkta bırakıyorsun
Git
Gelme desem de geleceksin biliyorum
Beni sırtımdan vuracak gözyaşların
Bir rüzgardan bir akarsuya
Bir topraktan bir atalarıma
Düşüyorum zamanımı
Boşa geçmeyecek bu ömür
Sonuna kadar ağlayacağım
İstersen gelme
Sözümü sonsuza kadar uzatacağım
Seni unutmayacağım















göklerin istanbulu





1

gittin istanbula baktın
istanbulda gökyüzüne bakmadan geldin

sordu sana
eski bir şehirin tepesinde
 şu ışıklardan hangisi olmak isterdin
 en yüksekteki en parlak ışığı gösterdin

istanbula gittin de
istanbulda göyüzüne bakmadan geri döndün

2

sevgili gözlerini gökyüzünden ayırmasa
sen onun gözlerinden gözlerini alamazsın
kim izin verir gökyüzüyle arasına girmene
birde buna aşk dersin

3

sen bu manzarada en sevdiğin
kara ışık ol


















bir kalyoninkinden fazla ses çıkarır
bir insanın omurgası kırıldığında
her gemiden hızlı batar
insan umudunu çıpasına bağladığında
hep aynı şeyleri söylerim bilirsin
bitmiş halini görmediğim bir yapbozla uğraşıyorum
elimin tersiyle dağıtıyorum bazen
hiçbir resimi beğenmiyorum sensiz
sen kimsin daha onu bilmiyorum
vuran her dalgada açılıyorum gerçeklerden
sevebilecekmiyim gerçekten denizi
yaşamak istiyor muyum
bu sefer fırtınayı
kendim koparmak istiyorum
deniz sığınacak bir liman arasın bir kerede
nasıl bir düş peşindeyim biliyorsun
her düştüğümde dizlerimin üzerine
bir kerede toprak kanasın istiyorum
ters yüz olsun hayat bugün
savaş çıksın iyi ile kötü arasında
düşmanımı karşımda görmek istiyorum
iyi miyim kötü müyüm
daha bunu bile bilmiyorum


















1 Nisan 2014 Salı





yinebirden seni düşünmeye başladım
mutluluk mendilini
çılgınlıklarından eğirdiği iplik ile işleyen

rengi bir iki yarım olsun bakışların
her bakış hayalini hediye eder
kelimelerin ten rengi gözleri var
ben biliyorsam sen de biliryorsundur
hiç konuşmamayı başarabildiğim gün
korkunun korktuğu zaten bana en yakın
iyi de bunların senle ne ilgisi var ?
ne düşündüğünü merak e








30 Mart 2014 Pazar

ukaç kez söyledim sana açma şöyle çiçeklerini
tamam bahar geldi ben de sürdüm kanımı
sarılmayı hasretle bekleyen kollarıma
demedim mi sana şu şair milleti türlü türlü
intihar edeni var kalemini kendi kıranı var
gelip geçtiğinden habersiz kalemini üzenler var
bak bana
mesela ben atlı şairim
beni sırtında şiire taşıyan bir hayvanım var
ya sen
kaç kez dedim sana bu kadar güzel görünme diye
gönlünü çalıp mapusa düşesim var
bahar
bu sevda beni yollara düşürdü

naxın nereye kadar
ömrümün tükenmesine üç ay var

















neyseki yalan söylemişim
neredeyse herşey gerçek olacaktı
gözlerin kalbimin yanınında
şu kirli masada
sen karşımdasın
beni uyandıran uyku
ödediğim bedel
neden gelmiyorsun
kağıtlar kadar soğuk bir inceliğin var
neyseki isyankarım
neyseki çıplaklıklığın affa müsait
nefsi müdafa eden bir sızım var belimde
uyumak istiyorum
de s git
ben yatıyorum