iyiliğimi isteyen insanlarla
bana kötülük etmek istemen mümkün mü ?
mümkün olabilir ..
peki sana yakışır mı ?
30 Aralık 2014 Salı
28 Aralık 2014 Pazar
25 Aralık 2014 Perşembe
terden ıslanmış saçları
siyaah şeytansı tırnakları
ne yaşıyorsa zevkli olmalı
ben bir an bakabildim
tanrı aramıza girdi
olan oldu yani
yine de yazdım
sigaramdan bir duman daha aldım
şarkı güzeldi sanırım
bir şey anlamadım
şarabımdan biraz daha içtim
kırmızıydı sanırım çalan şakının notaları
sigaram bitmişti söndürdüm
alkışları duyrum ve sessizlik
ardından gelen dünyanın boyun eğdiği ses
yıkanmak zorundayım
kirlenmek zorunda oluşumu sikeyim
siyaah şeytansı tırnakları
ne yaşıyorsa zevkli olmalı
ben bir an bakabildim
tanrı aramıza girdi
olan oldu yani
yine de yazdım
sigaramdan bir duman daha aldım
şarkı güzeldi sanırım
bir şey anlamadım
şarabımdan biraz daha içtim
kırmızıydı sanırım çalan şakının notaları
sigaram bitmişti söndürdüm
alkışları duyrum ve sessizlik
ardından gelen dünyanın boyun eğdiği ses
yıkanmak zorundayım
kirlenmek zorunda oluşumu sikeyim
9 Aralık 2014 Salı
29 Kasım 2014 Cumartesi
28 Kasım 2014 Cuma
19 Kasım 2014 Çarşamba
bir mermerin köşesi gibi kırılır kalbin
bir kenarından kesip düzeltir zaman
küçülerek yaşamaya devam eder
bir daha düşürmemeye çalışırsın elinden
karanlıkta çıktığın her basamak
seni nereye çıkaracacak
sonunda ilk feda ettiğin bir taş parçası kalır
avucunda düzeltilmez kırık bir taş parçası
ağlama
ağlatma gücü en yüksek oluverir
birde söyleyen sensen
soluğunda denizler boğulur
gözlerine çarpan çılgın dalgalar karşısında
bir balon gibi şişer gözyaşın
bir yaya dönüşür doğru görüşün
tam o anda ağlama dersin kendine
bir taşın bir damlaya dönüşütüğü o an
kızarmaması için göğün ne yaparsın ?
ağlama
sanırım hayat
o an hıçkıra hıçkıra ağlamak
kıçınıza şaplağı yediğiniz günü hatırlayınız
birine ağlama diyeceğinize
kimseyi ağlatmamaya çalışsanız
üç para etmez bir tebessüm için
10 Kasım 2014 Pazartesi
tanrı'nın intihar etme gücü
tam aşkın kısır bir çılgınlık olduğuna inanmak üzereyken
sessizliğim sensizliğimi düşürür kanlı bir topak toprak gibi
vururum gerçek dedikleri duvara kafamı kırılmaz
tuzla buz edilmiş yüreğim yaşım çok küçükken
tam küçücük bir yüreğim olduğunu haykıracakken
hep sen gelirsin aklıma
birini sadece sevmiş olmak bile
yeter anlamsız hayatına bekleyerek zulmetmeye
anlamaya çalışamasan iyi edersin aşkı
çünkü sevmez tanrı gücünden ayrı kalmayı
tam yok etmeyi dileyecekken kendini
aşk gelir aklına
kıyamaz birini delice seven kulu için
herşeye kadir canına
kavuşmak
tanrıyı çıldırtan bir seremonidir
9 Kasım 2014 Pazar
3 Kasım 2014 Pazartesi
2 Kasım 2014 Pazar
30 Ekim 2014 Perşembe
senin siyah demirler arasından birini bekleyen gözlerin
benim aldığım onca cana karşılık su ile temizlendiğimi varsaymam
günlük birkaç iş ile unutmaya
hayır kaçmaya çalıştığım boktan bir hayat
ve sonra sevmem insandan aciz bir canlıyı
solan ve tekrar yeşeren bir yaprağı okşamam
su vermem hayatına katkıda bulunabilmek için
yüzündeki yarayı sakladığın saçların
arasından bakmayı sevdiğin saçların
yüzüne giysi yaptığın saçların
açık saçık görünsün isterdin bakışların
gözlerin siyah demirler arasında
benim gözlerim açık uyumama sebep senin çektiğin acın
söndür masa başındaki ışığı
ben sana karanlıkta da aşığım
29 Ekim 2014 Çarşamba
18 Ekim 2014 Cumartesi
16 Ekim 2014 Perşembe
7 Ekim 2014 Salı
sana hayatında hiç iyi bir insan görmemiş birini göstersem
bana inanır mısın ?
sana hiç aynaya bakmamış birini getirsem
aynada tanrıyı yüzleştirebileceğin birini
saflasam sana beni silebilir misin aynalardan
gökkuşağındaki hapisanesinden kurtarabilir misin tutsak rengimi
ne ayaksınız hocam ?
çok sövdüm diye tanrıya
bana tapar mısınız ?
18 Ağustos 2014 Pazartesi
7 Ağustos 2014 Perşembe
sanırım vicdan insanın gölgesinde yaşayan bir varlık.
bir sesi olduğuna inanmak şaşılacak bir durum değil bence.
doğuştan görmeyen birine sormak isterdim.
senin hayalin ile benim hayalim arasındaki fark ne?
sen gölgene sarılmış yaşayabilirken
biz neden gölgemizden korkuyoruz?
ölüm benden ışığı alırken
senden gölgeni alamayacak.
hiçbir şeyi özgürce göremedin.
ama hepimizden özgür yaşadın
adalet mi bu?
6 Ağustos 2014 Çarşamba
dünya yuvarlak bir bıçak
insan ile ikiye bölüyor yarattıklarını tanrı
bir ayrılık sana bir ayrılık bana
yalnızlıklar beğeniyorum karanlığın aynasında
hep aynı şeyi söylüyor dilim
sevdiğim yüzlerin gülümseyişleri ne kadar uzak
ne kadar yakın annelerin karnı
akıntıya kürek çekerken hayat
ne su düşman bana ne toprak kurtuluş
bana vurulup düşen atları anlat
sırtındaki yer yüzünden ölen bir onlar mı
bana insanın düşüncesizliğini hatırlat
hep aynı tuzağa düşüyor gönlüm
bir varmış sana bir yokmuş bana
bana haksızlığı öğret
hak adalet şarmış her yanımı
bana kalpleri kırılan atları anlat
yağmurun bakışında çizdiği cizgileri
beni nasıl unutabildiğini anlat
26 Temmuz 2014 Cumartesi
söyleyemedikleri sözleri birgün söyleyebileceklerine inanıyorum
ya da gerçekten söylememeleri gerekiyordu
belki de sözlerinin sonsuzluktan bile silinmesi gerekiyor bilemiyorum
hayatın başlangıcında ışıktan önce sesin var olduğunu düşünüyorum
gözlerinde ışığı sönen tüm sevdiklerimin bana seslenişleri hala burada
bazen onları duyar gibi oluyorum
bazen de sesimin onlara gittiğini hissediyorum
fakat sadece kendi ölmüşlüğümü özleyebiliyorum
tek kişilik rüyalar teselli olur mu bir idam mahkumuna
22 Temmuz 2014 Salı
olasılıklar arasında gittiği her köyden kovulma ihtimali bulunan
yine de bilgeliğin izini hiç azalmayan bir enejiyle arayan insanlar için
köylülerin "ömrümüzü yedi" demesi şaşılacak şey değil
aslına bakarsanız kovulduğu ilk köyden uzaklaşırken
gerçeğin peşinde koşan bu insanlar da
"ömrümü yediler, iyi ki beni kovdular da kurtuldum" diyebilir
sanırım bu düşüncesinden kurtulması uzun sürmez ve
"işte yeni bir köy
ya gerçeğe ulaşacağım
ya da yine kovulacağım" diyerek yoluna devam eder
tınlamaz
21 Temmuz 2014 Pazartesi
20 Temmuz 2014 Pazar
çaresizce sağa sola koşturan
ne yapacağını bilemeyen
üstü başı kan içinde
çevresinde parçalanmış sivillerin cesetleri
elindeki ağaç parçasına alelacele doladığı beyaz
hayır aslında insanlığın yüz karası bir bez parçasıyla
yardımına koşacağı bir yaralı arayan insanlar görüyorum
hangi ırktan hangi dinden olduğu umurumda değil
durun diyor yapmayın
sizin ordunuz da askerliğiniz de yere batsın
senin özgürlüğün de nefsi müdafan da yere batsın
bir yudum su vereyim şu ölmek üzere olan insanlara diyor
ve onu da vuruyorlar bu nasıl bir savaş
buna savaş diyen de hak veren de yere batsın
gücü yetip de dur demiyen sırtını dönen yere batsın
o beyaz bayrağa saygı duymayanın geleceği yere batsın
19 Temmuz 2014 Cumartesi
gazzede öldürülmeyi bekleyen çocuk
ne yapabilirsin ki
bir iftar yemeğinde süslülerle buluşur
tıka basa yer
hatıra fotoğrafı gönderirsin
benim gibi birkaç satır yazar
üzüntünü geçiştirirsin
nasıl baktıklarını unutmak için
gökyüzüne bakmazsın bir süre
kendi çocuklarını savunuyorlar
istenmeyen şeyler olur bazen dersin
küfür üzerine küfür edersin
gitmeyeceği bile bile
yardım kampanyalarına para verirsin
lanet edersin kaçarken vicdanından
gazzede öldürülmeyi bekleyen çocuk
sen bu dünyanın şerefsizliğisin
bu yüzden ölmelisin
18 Temmuz 2014 Cuma
dünyanın en zavallı insanları yahudilerdir
"siz kutsal insanlarsınız geriye kalanlar hayvandır
bu özelliğiniz yüzünden size düşman olanlar tanrının da düşmanlarıdır
bunlara ne yaparsanız yapın azdır"
gaza bakar mısınız!
bu gazı yiyen zavallılara bakar mısınız!
babam bana böyle bir şey söyleyecek hemen dna testi yaptırırım
yaklaşık onbeş yıl önce
bir alman albay ile yaklaşık bir ay aynı ortamı paylaştık
sanırım yahudi asıllıydı
eşini jet üssünün giriş kapısında gerçekleşen bir trafik kazasında kaybetmiş
küçük oğlu benjamini çok sevdiğini söyler
sürekli annesiz kalan çocuklarından bahsederdi
pilot olduğu için ona şöyle bir soru sordum
dünyanın en iyi pilotları hangi orduda ?
israil dedi
türkiyedeki pilotlar iyi değil mi diye sordum
onlar da en iyi ikinci pilotlar dedi
neden diye sorunca
bana kapalı olan bir kapıyı gösterdi ve dedi ki
türk pilotlar bu kapıyı yok edebilmek için
kamikazeler gibi peşpeşe dalarlar ve güm
kapı imha edilene kadar 3-5 uçak elden gider
ama israil pilotu bir füze gönderir ve işi bitirir dedi
hiç uçağa binmemiş biri olmama rağmen biraz canım sıkıldı
ve ona burada yahudi olduğu kaç kişi biliyor diye sordum :)
bulunduğumuz mekanı da göz önünde bulundurarak
en iyi pilotların türk ordusunda olduğunu söyledi
hem de yollarımız ayrılana kadar
iyi biriydi gerçekten
bir alman albay ile yaklaşık bir ay aynı ortamı paylaştık
sanırım yahudi asıllıydı
eşini jet üssünün giriş kapısında gerçekleşen bir trafik kazasında kaybetmiş
küçük oğlu benjamini çok sevdiğini söyler
sürekli annesiz kalan çocuklarından bahsederdi
pilot olduğu için ona şöyle bir soru sordum
dünyanın en iyi pilotları hangi orduda ?
israil dedi
türkiyedeki pilotlar iyi değil mi diye sordum
onlar da en iyi ikinci pilotlar dedi
neden diye sorunca
bana kapalı olan bir kapıyı gösterdi ve dedi ki
türk pilotlar bu kapıyı yok edebilmek için
kamikazeler gibi peşpeşe dalarlar ve güm
kapı imha edilene kadar 3-5 uçak elden gider
ama israil pilotu bir füze gönderir ve işi bitirir dedi
hiç uçağa binmemiş biri olmama rağmen biraz canım sıkıldı
ve ona burada yahudi olduğu kaç kişi biliyor diye sordum :)
bulunduğumuz mekanı da göz önünde bulundurarak
en iyi pilotların türk ordusunda olduğunu söyledi
hem de yollarımız ayrılana kadar
iyi biriydi gerçekten
12 Temmuz 2014 Cumartesi
11 Temmuz 2014 Cuma
tanrı zaten herkesin bir tanrıya tapmamasıdır bence
doğruyu örten herşey haramdır
büyücüler bozulsun büyüleri zaten zararsız
ihtiyacı olmadığı halde isteyen insandır zaten
ihtiyacı olduğu halde veren bilmem
belki aşıktır belki yazardır belki işçi
kimsenin kimseye tapmaması kesin çözüm bence
tanrı kendisine tapılmamasına gücenmez
eğer huzurundaki kimseye tapmamayı becerebilmiş ise :)
8 Temmuz 2014 Salı
yarım kitap
sen
neredesin bilmem
heryerdesin
ama gizlenirsin
bilinirsin
herşey bilir seni
ben de biliyorum
ama neyi bekliyorum
sen
oku diyorsun
nasıl bilmem
bence bu tartışmalar
asıl önemli noktayı bilinçlerimizden kaçırabilmek için
toplumu gereksiz kutuplaştırmalarla yönlendirip
istedikleri sonuca emin adımlarla yürüyebilmek için
ruh hastası tiplerin kullandığı araçlardır.
soruyorum
vekiller arasında kaç tane çoban var
aralarında profösörler
iki-üç üni. bitirmiş insanlar var
neden yirmi vekil bir araya gelip
geleceğimiz için
iyi ve güzel işler yapabileceklerini düşündükleri kişileri aday göstermiyor
koyun gibi hareket ediyor hepsi
aday olan kişilere bakıyorum
kim bunlar
en az vekiller kadar koyunlar
profu da çobanı da
ne salak bir oyun bu
al profun bin oy hakkı var
al kıçına sok
bu düzende ne işe yarar
6 Temmuz 2014 Pazar
5 Temmuz 2014 Cumartesi
şu an oturduğumuz evin karşısında çok büyük denilemeyecek ama yemyeşil bir park var. yaşlı genç herkesin kendini atıp dinlendiği, eğlendiği, çocuk seslerinin eksik olmadığı cıvıl cıvıl bir yer. ben çocukken böyle bir yerin dünya üzerinde var olmadığını düşünürdüm. evimize yaklaşık 1km uzaklıktaki askeri lojmanların girişinde bulunan salıkcaklarda sallanabilmek, tahterevalliye binebilmek, kaydıraktan kayabilmek için nöbetçiye yaklaşır, lojman sakinlerinden biri gelip bizi görene kadar oynayabilmek için nöbetçi askere yalvarırdık. inşaat kumu serilmiş oyun alanında bizim oynadığımızı gören biri olunca nöbetçi bizi korkuyla hemen dışarı çıkarırdı. nereye gidecektik ? ilkokul çağında. okulun bahcesinde oynatmazlardı. mahalle sokaklarında oynatmazlardı. en başta ailemiz cam parası ödeyecek durumda değildi. diğer yeşil alanların çevresi dikenli tellerle çevriliydi. çimleri sulayan adam bizi yakalayınca döverdi. videoyu izlemedim. şu yorumlara göz gezdirince utanacak çok şeyim olduğunu anladım. en az çocukların yaptığı yanlış kadar yanlış düşünceler yorumlar gördüm. yeter bana. sizi bilemem.
şimdi balkona çıkınca farkettim bu parkın bir maskotu var. gri-beyaz renkli tek kulağı düşük bir köpek. adı ramazan. çocuklar face sayfası bile açmışlar. geçri şehrin heryerinde görebilirsiniz ramazanı. bazen bakkalın önünde çoçukları bekler. çocuklar onu aldıkları bisküvilerle çikolatalarla besler. parkta oyun oynarlar. ramazan bu parkta büyüdü. onu geçen arabalara havlarken görürsünüz. çocuklar ve ramazan sıkı dostlardır.
İslamiyet'i kabul eden ilk Türk
İslamiyet'i kabul eden ilk Türk bence Atatürk'tür. Türk'lerin ana diliyle dinlerini öğrenmelerinin temelini atmış ve Türk dünyasına sonsuz sınırlar çizmiştir. sağ olsun...
2 Temmuz 2014 Çarşamba
1796
karşımda bir duvar olmasa
sesimi üç kere duymazdım
bir
iki
yine üç
köleyim
kurtulmalıyım
bir kalem
herşeyi değiştiriyor
bizi unutmasın
28 Haziran 2014 Cumartesi
ölmeden öldürdüğüm hayaller
arabaların birden bire eskidiği
ağırlaşan taş döşemeli sokakta
gülüşümü gizleyebilmek için
bir sigara yaktım
ikidir gülerken yakalanıyordum
kendi kendime
karanlıkta ve yürüken yazılmıyordu
üç tek sigarayla
eve giderken zaman bölünmüyordu
yerden düşürmediğin bir şeyi almak
ne kadar da zordu
pazarda çöpe atılan meyvaları
yemek istedi canım
çölde yaşayan ezginlere
selam söyledim
27 Haziran 2014 Cuma
26 Haziran 2014 Perşembe
25 Haziran 2014 Çarşamba
18
sigarayı yakabilmek için
mum ile çakmak arıyorsun
muradına varabilmek için
mum alevinde kimi arıyorsun
göze yaklaşmayan uyukuları beklerim
bir mum ışığında
o yandıkça ben eririm
ben yandıkça o
sabah olunca giderler sahiplerine
hiçbirini köle etmem kendime
onlar sahiplerine döndükçe
bir mum erir
bir ben
ninnimiz yok ama
çökecek bir yer bulunur
herzaman kaldırımlarda
bu kaldırımı
gözünüz tutmadı mı yoksa ?
sizin uykularınız nasıl bilmem
şimdi uykudayım derseniz başka
mum bitse de sabah olacak
14
"Türkiye Cumhuriyeti Kalem Bakanlığı" kurulmasını istiyorum. Yazı-çizi ne varsa geliştirmek ve öğretmek amacıyla, tüm bilginin mümkün olduğunca seçkin insanlar tarafından analiz edilmesini istiyorum.
13
dikkat edin kaleminizi çalabilirim :) kalemden bir taht yapabilecek çok iyi kalemşörler tanıyorum. Tanrı kalem kullanır mı ? Tanrı kaleminizi çalsam bana kızar mı ?
24 Haziran 2014 Salı
12
Ben de size yetmişdört ve bir miktar önemli küsur vereceğim. Rakamlar insanların niyetiyle pek ilgilenmezler malumuz.
11
Dokuz'uncu köy
söylediklerini dinleyenler arasında
"bir daha ki söyleyişinde
gerçek olacak olan sözler mi işitiyoruz biz" şeklinde olur.
On'nuncu köy aradığın vatanın olacaktır.
Bulutları Aypatya açmış
Ben bu köyün delisiyim
8
balkonda unuttuğum neydi can
her an hazır olduğumu düşündüğüm
ruhumun dokunuşuna kayıtsız kaldım
savunma refleksimi etkisiz hale getirmem
beni ruhuma yaklaştırmadı
bir film diyorki
bize bunu yapanlara günlerini gösterdik
biz
kimiz neyiz
bazen balkonda bir şey unutursunuz
o sizin hissiniz olur
7
Barışın tek bir yolu olmalı
yalın
avcıyla avın barışı
av mı kaçar
avcı mı kaçırır bilmem
kaçabilecek bir yerin var
barış içindesin
bilgi dolu zaman ne verdi
uğruna ölünebilecek az
uğruna yaşanabilecek çok
daha iyisi yok mu
var tabiki
barış
kaçakların barışı
6
Milleti uyandıramadınız
artık biz sizi uyandıracağız
akşama kadar yatıyorsunuz
öküzünü kaybetmiş inek gibi
4
iyilik isteyen ve affedici bir dostu aradım
göğün mavisine
birgün buradan gideceğim ama
buradan ayrılmayacağım dedim
rüzgarın sesine
babamın
diktiğim ağaca sert davranma
ormana karışsın dediğini duydum
geçen insanlara
bir şey demeyi unuttum
ama o dosta teşekkür etmek isterdim
gıcırdayan kağnın tekeri
bana yazmayı öğretti abim
3
doğuştan dilsiz biri gibi konuşmayı öğrenmeye çalışıyorum. dili olupta konuşamayanlara öğreteceğim. yazar olmak ne demek ? kendisiyle oyurup konuşabilen kişi ol derlerse denerim. bence peygamberlerin en büyük mucizesi Coş demişti ikna kabiliyeti. söz ise Tanrı 'nın
2
sokaktaki adama ben ne diye kabadayılık yapayım, yolda yürüyen adamı vuruyorlar. şimdi öyle bir şehirde yaşasalar birbirlerini öldürebilsek insanlar sokaklarımızda var hem de çok. trafik meselesi çöp dükme meselesi o meselesi bu meselesi tak vuruyorlar birbirlerini. koşuluk yok. aya çıkmaya gerek yok biraz yukardan bakarsak herşey bir aynı. şu an orada insanlar canice öldürülüyorlar. ne güzel aramızdaki tüm iletişimi kesemiyor haritadaki ince cizgiler. hala yaşadığımız mahallede iyi komşuluk yapan haneler var sanki. ama her insan arasındaki ilişki uzun sürmemek kaydıyla ufak tefek meblalar hariç tamamen şahsi çıkar üzerine. benim ülkemde yargılanmayanlar cezalandırılanlardan daha çok suç işlemekte ve bu işten para kazanan pek çok kurum var. adliye ve karakol çalışanları hayatlarını bu şekilde kazanır. yakın dönemde komşumuzda bu yetki canilerin eline geçmiştir. bu işte bizim payımız var mı ?
23 Haziran 2014 Pazartesi
evet koyunlar ne bulurlarsa onu yiyip ağılın yolunu tutacaklar
çoban aptal olduğu için yüce koyun olmak zorunda
üst katta yatakta yatabilir
hanımları süt sağarak çocuklar sürünerek yaşayabilir
onlar da yüce koyunla aynı odada kalabilir
benim adım memed
burada kışlar sert
yazlar serin geçer
kürkünüze iyi bakın
yakında öğrenirsiniz neden olduğunu
patronun yalakasıyım
kuzularıma kitap okutabiliyorum
22 Haziran 2014 Pazar
kalemçalan
silah beline takanı gerizekalı yaptı
ot gerizekalıların ele geçirdiği bir ilaçtı
büyücüler en güzel kolayı seçti
babam babamdı
annem ressamdı
beni ben yapanlardan
biri şair
dağ gibi durmayana baba
kendi resmini yapmayana ressam
bunları yazmayana yazar dendi
kalemçalan bir kalem çaldı
silahını belinden attı
sarhoşluğunu gerizekalılardan kurtardı
21 Haziran 2014 Cumartesi
oyunun bir bölümünü izledim
çoğunluğun alkışlarına göre hazırlanmış
akıllıların avuçları patlayacak zannettim bir an
delilerin alaycı gülüşleri ise bir anlık
oyunu yaşasa yaşasa bu koltuklar yaşayabildi sanırım
perdenin alaca karanlığında
sahip olma sanrısı
boyun eğdirebilmek kalanlara bir şekilde
kardeşini hafifce ısıran aslan yavruları
insanlara bakarak hayvanları anlamaya çalışmak
sanki daha kolay bu aralar
seni okuyamıyorum
seni yazamıyorum
kayıp düşüyor elimden kalem
kül oluyor dokunduğum her sayfa
soğuyor içkim beklerken seni
yutkunamıyorum söz söylemek neyime
öylece duruyorsun uzakta
ne gel diyor denizin ne git
hüzünsün gözlerimde buğulayan hayatı
bilmem beklermisin beni
seni duyamıyorum
seni parlaklığında günün
bir kör gibi bulamıyorum
bir duman sürüsü aramızda
melodini kulağımdan önce
yüreğim duyuyor
19 Haziran 2014 Perşembe
şu an kainatın kalbi burada atıyor
ne olur ne olur
ne olur ağlasın gökyüzü
en asık suratlarda
en güleç yüzdelerde bile
görmek istiyorum hüzünü acıyı
ne olur ne olur
ne olur kararsın gökyüzü
ben hala yaşıyorum
kainatın kalbinde kan içindeyim
ne olur ne olur
ne olur bitsin bu kanlı şarkı
sessizliği özledim
birgün hiç bekleyen biri olarak çıkmak isterdim yolunuza
belki tebessüm etmek isterdi ürkek kalbiniz
Tanrı 'nın gökyüzünü süslediği gibi
süslemek isterdim düşlerinizi
edebiyle suç işlemeyi öğrenemediğim için cezalandırılır dururum
belki affedici bir anınızda rahatsız ederdim sizi
kötüler içinden bir iyi seçmek zorunda kalmışsınızdır belki
derdim gönül tahtınıza yerleşmek değil merak etmeyin
buz gibi erisin isterim güneş bakışlarınızda
karanlıkta akan bir dilek bu
suyun yalnız hali
ne düşüneceğimi bilemediğim gecelerde düşünürüm seni
ve sabaha çıkamayacağım gelir aklıma
üşütemem seni
içimden konuşmaya çalışsam bile titrer dilim
kiltsiz kapısız bir dünya
boşluğun sardığı bir hayat içindeyim şimdi
iteceğim içimi birgece yarısı merdivenlerden
gürültüye uyanacak kimse yok
ne göreceğimi bilemediğim rüralarda kaybedemem seni
ve uyanamayacağım bir kabus gelir aklıma
unutamam seni
başka yolu yok
18 Haziran 2014 Çarşamba
ihtiyaç sahiplerinin yoksulların elleriden tutabilecek
erdemli biri olsaydın
gece gündüz çalışır bir aylak olmazdın
seni aradıklarını biliyor
bir vebalı gibi kaçıyorlar senden
ve gözleri hep üzerinde
aynı şeyler başlarına geldinde
ne hissedeceklerini düşünüyorsun
parmağına ateş değeli binlerce yıl oldu
ve sen hala birgece uyuyabilmiş değilsin
yarası iyileşmeyen sen değilsin
17 Haziran 2014 Salı
şabanım
nasıl kazandığını bazen bilmeyen
ama hep kazanan
mübarek bir kahramandır
hayatın oyun olması nedeniyle
gerçekler acı olamaz der
ancak sahne boşaldığında
evrende oluşan
boşluğu doldurabilir acı
etrafın yaşayanlarla sarılmışken
tarihin söylenmeyen şarkısı
aypatya
neden kaybetmediğini hisseden
sonsuzluğu bulan
bilge bir kadındır
16 Haziran 2014 Pazartesi
güneş battıktan hemen sonra
mezarlık duvarının önünde durup
parmaklıkların arasından elini uzatrak
bir şeyler söyleyecek olan hamile kadın
minibüsün ön koltuğunda oturanın
sağındaki kapıda öğrenilmiş çaresizliği
inip çıktığım merdivenler
geçtiğim loş tüneller
babamın her şeyi bilen bakış kaçırmaları
mükemmel sesi duruşu güven
şarap testimin üzerinden aldığım yük
sevmediğini hemen isteyebilmek
sevmediğin insanlardan birisin
istediğinin yokluğunu sevmek
ağzından insan sevgileri saçan ejderhalar
sisler kanatlar en son baktığım
içten bakan mahzun gözler
çıplak köle generaller
duyduğum en sert küfürler
an be an belleten
ara sıra kaydedenler
bir kuşun yuvasında son akşamı
özgürlüğün sonsuz büyüsü
eğlencelik
:)
senin için Coş
gelecek için ölümü mürekkebin hüznüyle yazılmış
gözyüzüne bakan gözleri söylemiyor ona bulduğunu
el değmemiş bir el ile geliyor elleri paramparça
bir ateşin içine düşüyor yolunda elleri uzanmış
haksızlık kokusu siniyor taş duvarlara
yaşayanlar alışıyor karanlıkta kalmaya
değişen bir şey yok
karatahtadan ismin silinene kadar çocuksun
dilediğin kadar bakabilirsin yıldızlara
sonra kurban
kıraldan çok sevildiğin için sustu gözlerin
çorak bir nefes alıyorum
değişen bir şey yok
15 Haziran 2014 Pazar
ayak üşütmesi ve korkak ciğer doktoru
hastaneler karakollar korkunç şatolar
kılementini kovalıyan şeytanın evleri
çocukken de yürümek isterdim hep
ışık hangi hızda giderse gitsin
benim derdim başka
her karanlık için
önce bir sestir ışık
hızlanır da
yavaşlamaz sanırım
geçiyorum önlerinden kalelerin
taşların arasında
tırnakların arasında kuruyan kan
kendisine kıral diyen bir acizin
ülkesi için ağlaması
balkonun önünde insanları toplandığında
evi ve kendisi için değildi
bir yerinde güzellik var
her yerinde olmalı
kötülük varsa
her yerinde olamaz
ey kainat
her sözümü sevmiş olabilirsin
ama hepsini birden sevemezsin olamaz
kainatın bu noktasında sevgi tırt
afyonun yan etkilerine tazminat ödememek için
yasadışı olması yerekir sapkın reyiz
hem totalde tavan yapar
camilere kileselere tüm tapınaklara paramatik koyalım
yok yok ben suç işlemekten
çocukken de korkardım
oraya giren ya kaybolurdu
yada yıllar sonra
canlı ağırlığıyla anca bulunurdu
yeşil polişlere
ve bir kahramanlara bir şey olmazdı
ne kadar güzel bir ormandan geçiyorsun
kafanı kaldır diyen bir park
aynasızların ve kahramanların
ayak bastığı yerden korkadım
karanlıkta yürürken
14 Haziran 2014 Cumartesi
kafa travması ve kafası şapkalı hemşire
yakamozun sonsuzluğa yakınlığı
anısı bir başka güzeldir çölde
karagöz yazmak için
gözün kara olmasına
sonsuza kadar berbaber içelim
beyaz kağıdın aydınlığı
bir iz bıraksın yüzümüze
yakamozlarda boğuşan düşünceler
bir yere gitmiyorum
sadece yürüyorum
sonsuz bir sarhoşluk arıyorum
bilmediğim alemimde
bazen o sokakta
bazen bu sokakta
caddeler ilk akşam
biraz daha aydınlık
bekleyen çok
çalışan az
nerede bu işçiler
sanki yer yarıldı da
içine girdiler
kimseyi kurtarmayan bir mana meltemi
sonu ölü bir serap
tebessüm etmeye bile değmez
hayat nerede biz orada
kadere ve
her sınava inanmam
her işte çalışmam
nereye kadar
denizler taşıp
sular her yeri kaplamadan
gideyim diyorum
bir yerde değilim
bulamıyorum
bulsam
13 Haziran 2014 Cuma
şimdi bir şey kafama takıldı, bir elimde sigara bir elimde içki balkonda oturuyorum. hemen karşımdaki minaredeki hoparlörden ezan okunuyor. istifimi bozmuyorum. kime karşı ? Allah'ın çağrısına karşı mı yoksa muktedirinkine mi ? bu halimden ötürü biri bana saldırsa, Allah için mi yapmış olur muktedir için mi ya da bu saldırını her ne şartta olursa olsun yapılamaz mı ? kafam karıştı
11 Haziran 2014 Çarşamba
5 Haziran 2014 Perşembe
anlamak istemiyorum aşkı
hala anlatıyorsun
denizin kenarında durmuş ufka bakıyorsun
kara perden bugün hiç ağarmamış yüzünde
müzik birden biter
ama sonsuz anlaşılır
anlamak istemiyorum aşkı
herkes köpüğünde yaşasın
kum tanesine yaslansın
baksın başının çaresine
umurunda değil zaten
sen de onun gibi yaşa
parçalayınca ne olacak
vahşetini de anlamak istemiyorum aşkın
4 Haziran 2014 Çarşamba
"bir karakter yaratabilmeyi
kim öğretir insana
memleket nitekim gerçekten elden gidiyor
bu çocuklar polyananın ektiği çocuklar
nasıl insani bir hastalık koyunsal ruhlarda
darbeyi bırak şiirle yıkasan arınmaz
kirinin yerini bilen yok
bu güne kadar yaptığım en iyi resim
ben zaferi kazanan hı’tlerdenim"
3 Haziran 2014 Salı
bir gram hayat
bir gram sonsuzluğun sözcüsü
bir gram hayat
sonsuz hayatın ölçüsü
ölçüye göre yazıldı şiir ve söylendi şarkılar
iyilik ve kötülük bir miktar kondu kefeye
kum saatinden akıyoruz hepsi bu
şu yazdıklarım çoktan yazılmıştı
okumalar çoktan okunmuştu
her yaratılan en az bi kez sarılmıuştı
ve sarılanlar sarılanlarla herşey birbirine sarılana kadar
birer ikişer üçer ve hepbire kadar
ben aynasıyım zamanımın ölçümün
son kum tanesi düşecek ve
çığlığı kapatacak kapıları
sonsuzluğun çığlığına bir davet bu
bana söylenen çoktan söylendi
ben çoktan duydum
bir kum tanesi olup çoktan düştüm
salon çoktan doldu
tüm biletler satıldı
film başlamadı
ama film çoktan bitti
bir gram film
sonsuz sinema için
1 Haziran 2014 Pazar
29 Mayıs 2014 Perşembe
-gördüklerime hayal diyorsun
--peki ne görüyorsun
-mesela seni
--benim bir hayal olmadığımı biliyorsun
-bana gördüklerimin bir hayal olduğunu söyleyen sensin
--uyumadan önce gözdüklerinden söz ediyorum
-her gece uyumadan önce seni de görüyorum
--bu saçmalıklarına her zaman gülmek isterim ama bazen korkutucu oluyorsun
-Tanrı'yı göremediğimizi ve bu yüzden O'nu korkutucu bulduğunu söylemiştin
--eklemeyi unutmuşum şeytanı ve senin gördüğünü söylediklerini de görmüyorum
-bu yüzden korkmuyorsun
--peki söyle bakalım neden korkuyormuşum
-Tnrın'nın, hayallerini gerçekleştirmesi için şeytana göz yummasından
şimdi
yol nedir emin olamayanların
yolundan çıkmış biriyim
büyücüler kahinler peşimde
korkunun çıpınan kalbi bağımız
iyinin ve kötünün ortak korkusu yalnızlık
şimdi
sorunun sesinden kaçmaya çalışan bir anlayışım
deliliğin kabul gördüğü
Tanrı bilir aklımın ne kadar olduğunu
hakim hekim ve memur gelsin
hakkını bilgisiyle savunsun
bilgiyi yaratanın huzurunda
şimdi
bir hiç olmanın tam zamanı
28 Mayıs 2014 Çarşamba
neden beni seçtiğini merak ediyorum
gözün kadehimden ayırmayan bir avcı gibisin
ayık kafayla beni çekemeyen en çok sensin
bir an önce sızıp sesimi kesmemi istiyorsun
sen kendine kader diyen pislik
ölümsüzlüğünden utanan sürtük
her acının altına yatmaya layıksın
seni hissetmem için bana yalvarıyorsun
asla yağmur vermeyen bulutunum senin
anlayanlara selam olsun
beni neden seçtiğini bilmiyorsun
27 Mayıs 2014 Salı
farklı düşündüğü için ateşe atanlardan ne farkın var
asıl tembel olan sensin
büyücü bir doktor
sanrılarına sarılan bir korkak
tek derdi sağlıklı bir insanın yakalandığı hastalığı sağlık bilmesi
bana kaç dakikada eve gidebileceğinden emin olmayan birinin
beni iyi biri insan olabilmem için dört duvar arasına koyması
ve buna inanan ahmaklar sürüsü
puffff
26 Mayıs 2014 Pazartesi
25 Mayıs 2014 Pazar
23 Mayıs 2014 Cuma
ölüyorum elimde değil
kayıp gidiyor gökkuşağı gökten
yağmur gibi kesiliyor canım
toprak çekiyor kanımı
kuruyacak gözyaşın yanağında
unutulacak her giden birgün
önce beni unut sevdiğim
kıyamam sana zordur keder
kader diyen satılmışa bakma sen
anlaşmasına sarılan ahmağı O'na bırak
önce beni unut ne olur
kıyamam kederin öldürür beni
kavuşuyorum denizime bir damlayım
ölüyorum elimde değil
bir de yalancılara inanıp öldürme beni
evladımıza anlat
terim yetmedi bu soysuzlara
kanımı verdim hak için
basın : "Bunlar sadece varsın demlensinler, kendilerine gelen yanlış bilgilerle bizi yargılasınlar."
ben : şarap içiyorum evet. senin gibi gariban kanı içip kudurup, azmıyorum. dilimi ısırıyorum ama dayanamıyorum lanet işlerine. dilimdeki acı kanı mürekkep yapıp hakkı arıyorum. ister ayık kafayla söylerim doğruyu ister kıyak kafayla. ne anlarsın sen kalın kafa.
ben : şarap içiyorum evet. senin gibi gariban kanı içip kudurup, azmıyorum. dilimi ısırıyorum ama dayanamıyorum lanet işlerine. dilimdeki acı kanı mürekkep yapıp hakkı arıyorum. ister ayık kafayla söylerim doğruyu ister kıyak kafayla. ne anlarsın sen kalın kafa.
22 Mayıs 2014 Perşembe
Charles Baudelaire
Her zaman sarhoş olmalı. Her şey bunda: Tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken Zaman'ın korkunç ağırlığını duymamak için, durmamacasına sarhoş olmalısınız.Ama neyle? Şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun.Ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmis bir durumda uyanırsanız, sorun yele, dalgaya,yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun,“saat kaç” deyin; yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir karşılığını: “Sarhoş olma saatidir..Zamanın inim inim inleyen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! Şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz.
Basın : Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ford Otosan’ın Yeniköy fabrikasının açılışına katılıyor. Törene Ford Motors Başkanı Bill Ford’un yanı sıra Rahmi Koç, Mustafa Koç, Ali Koç ve diğer aile fertleri de katılıyor.
Ben : Açılışınıza kocaman bir çelenk yolluyorum.
Can Yücel : Küfür burjuvazinin ağzında lağım çukurudur, işçi sınıfının ağzında açan çiçektir…
21 Mayıs 2014 Çarşamba
20 Mayıs 2014 Salı
İki erkek bir "fahişe"nin yüzünü keser. Birkaç at karşılığında fiske yemeden yürüyüp giderler. Bunun cezasız kaldığını düşünen diğer kadınlar aralarında para toplar ve bu iki kişiyi öldürene bin dolar vaad eder. Film boyunca iki kişi ile birlikte bir düzine adam ölür. Bir fahişenin yüzündeki kesiğe karşılık bir düzine adam ölür evet. Filmin sonunda "bir daha fahişelere kötü davranan olursa daha beterini yaparım" der kahraman. Hayat Kadınlarının haklarına dikkat çekmek isteyen bir film değil elbette. Acaba diyorum biz de aramızda para toplayıp Soma'da öldürülen işçilerin katilleri için bir silahşor mü tutsak ? Böyle kahramanlar var mı hala dünyada ? Patronların daha fazla verip bizi öldürtmeleri kaçınılmaz olur herhalde. Bu hep böyle devam edip gidecek sanırım. İki ucu çikolatalı değnek misali.
19 Mayıs 2014 Pazartesi
oyunumuzu bozan çocuk
öfkeyle dönen yüzümüzü bakışların güldürdü
biz kaldığımız yerden devam ederiz oyunumuza
ama senin gibi bakamayız bir daha hayata
ne acı şey sen bilmezsin bilmek
yada bizim senin gibi bilmememiz herşeyi
bu oyunu sen de oynacaksın çocuk
öfkeyle dönecek yüzün geleceğe
hatırlamıyorum büyük insanlara nasıl bakardı gözlerim
hep böyle kalabilse bakışların
korkulurdu bu oyunu oynamaktan
sobelenirdik saklayamazdı bizi hiç bir tebessüm
18 Mayıs 2014 Pazar
belki de bunu çok az yaşadığım içindir
bir başkasının acısına yaklaşabilmek
yalan söylediğimi herkes biliyor
belki de onların yaşadığı acıyı anlamış gibi yaptığım için
acı çekiyorum
bunu herkes yapıyor
aynı acıyı yaşamadığım için acı çekiyorum
neden
her şeyim var
peki o bakamadığın insanların halleri başına gelse
yetecek mi mutlu olmana
her doğrum yalana bir kaçış
çığlıklar mı uyandıracak beni bu rüyadan
yoksa sesizliğin korkunç ağırlığı mı eğecek boynumu
gerçek karşısında
hep biri var yanımda
üşüyen bedeni bakışlarımı donduruyor
ama ben sıcak gözyaşlarımla kandırıyorum hep
çok az yaşadığım için değilse nedir bu korku
hiç başıma gelmesini istemediğim acıların var olması yetmiyor
belkide bu yüzden istiyorum bir an önce acılar içinde ölmeyi
ansızın bir kuşa dönüşüp
kanatlarım yanana kadar uçmak istiyorum
acının güneşine doğru
belki o an ısınır yanımdakinin yüreği
belki anlayabilirim acı çeken birini
yaşamış olur muyum o vakit
ölümü hak edecek bir şey yapmadım henüz
acılar benden uzak
ama bu bile yetiyor acı çekmeme
gereksiz bir hayatı yalanlarımla besliyor ve sürüklüyorum
aklım oyun oynuyor
ben alkışlıyorum kanlı ellerimle
belki hiç kanım akmadığı içindir
16 Mayıs 2014 Cuma
yaklaşık 18 yıl önce başıma bir iş geldi. iki metrekarelik bir odada bir avukatla çok kısa bir görüşme yaptık. dedi ki "kapitalist bir ülkede para insan hayatından değerlidir. adam öldürseydin eğer alacağın ceza yarı yarıya az olurdu." bu sözle tekrar karşılaşmamak için ne yapmam gerektiğini duyabiliyorum. somada ölenlerin seslerini benden başka duyabilen var mı ?
15 Mayıs 2014 Perşembe
14 Mayıs 2014 Çarşamba
Bu acı olayın, bir takım protestolarla, fasif denilebilecek eylemlerle, bir avuç insanın bağırıp çağırmalarıyla, mevlit ve rahmet okumalarlagıyabi cenaze namazlarıyla, birtakım dini ritüellerle, üç günlük yaslarla, birkaç günah keçisi bulup cezalandırmalarla, bayrakları yarıya indirmelerle, boyun bükmelerle, ağıtlar mumlar yakmalarla, üç-beş kuruş tazminat ödemelerle, ölen işçilerin yakınlarına aynı işletmede iş vermelerle örtbas edilmesi unutturulması gerekir diyen yaratıklara lanet olsun!
13 Mayıs 2014 Salı
grev apın, açlıktan ölün, çalışmayın, hiçbiriniz çalışmayın bak neler oluyor. mağara adamları gibi yaşamayın. çocuklarınızı yetiştrebilmek için onları da bir avuç insana köle yapabilmek için boşa emek harcamayın. evlatlarınızdan sadece birkaçı iyi bir geleceğe! sahip olabilir. onlarda yine bu alçaklığa hizmet etmekten öteye geçemez.
8 Mayıs 2014 Perşembe
7 Mayıs 2014 Çarşamba
5 Mayıs 2014 Pazartesi
3 Mayıs 2014 Cumartesi
16 Nisan 2014 Çarşamba
12 Nisan 2014 Cumartesi
iki uç
şehrin ışıkları herkese görünür mü
yoksa hala karalıkta mıyız
hiç resimlerdeki gibi değilsin
evet beni olduğum gibi görüyorsun
hepsi bu
11 Nisan 2014 Cuma
8 Nisan 2014 Salı
5 Nisan 2014 Cumartesi
4 Nisan 2014 Cuma
bir insanın uzun süre taşıyamayacağı kadar ağırım
ruhumu düşündüğümde
afrikada açlıktan ölen el kadar çocuklar
ve annelerinin kurumuş elleri geliyor aklıma
neden perdeyi bir kendinden geçişin kaldırdığına inanmak istiyorum
hiçbirimiz ruhuma dokunmak istemez
zaten cisimlerimizin perdesi hergün biraz daha açılıyor
ben ruhumdan açılıyorum
ruhlarınıza bakamıyorum
biraz farklı olabilir
işte benden böyle
"idare olun"
3 Nisan 2014 Perşembe
Şerefe güneş
Biliyorsun seni yakan ateş
İki insanın yakınlaşmasından doğdu
Sen doğmayı öğrendin
Ben ağladım kıpır kıpır
Şerefine güneş
Bakıyorum batıyorsun
Sana benziyor hayatım
Neden insanları seviyorum derken
Yalan söyledim biliyorsun
Beni karanlıkta bırakıyorsun
Git
Gelme desem de geleceksin biliyorum
Beni sırtımdan vuracak gözyaşların
Bir rüzgardan bir akarsuya
Bir topraktan bir atalarıma
Düşüyorum zamanımı
Boşa geçmeyecek bu ömür
Sonuna kadar ağlayacağım
İstersen gelme
Sözümü sonsuza kadar uzatacağım
Seni unutmayacağım
göklerin istanbulu
1
gittin istanbula baktın
istanbulda gökyüzüne bakmadan geldin
sordu sana
eski bir şehirin tepesinde
şu ışıklardan hangisi olmak isterdin
en yüksekteki en parlak ışığı gösterdin
istanbula gittin de
istanbulda göyüzüne bakmadan geri döndün
2
sevgili gözlerini gökyüzünden ayırmasa
sen onun gözlerinden gözlerini alamazsın
kim izin verir gökyüzüyle arasına girmene
birde buna aşk dersin
3
sen bu manzarada en sevdiğin
kara ışık ol
bir kalyoninkinden fazla ses çıkarır
bir insanın omurgası kırıldığında
her gemiden hızlı batar
insan umudunu çıpasına bağladığında
hep aynı şeyleri söylerim bilirsin
bitmiş halini görmediğim bir yapbozla uğraşıyorum
elimin tersiyle dağıtıyorum bazen
hiçbir resimi beğenmiyorum sensiz
sen kimsin daha onu bilmiyorum
vuran her dalgada açılıyorum gerçeklerden
sevebilecekmiyim gerçekten denizi
yaşamak istiyor muyum
bu sefer fırtınayı
kendim koparmak istiyorum
deniz sığınacak bir liman arasın bir kerede
nasıl bir düş peşindeyim biliyorsun
her düştüğümde dizlerimin üzerine
bir kerede toprak kanasın istiyorum
ters yüz olsun hayat bugün
savaş çıksın iyi ile kötü arasında
düşmanımı karşımda görmek istiyorum
iyi miyim kötü müyüm
daha bunu bile bilmiyorum
1 Nisan 2014 Salı
yinebirden seni düşünmeye başladım
mutluluk mendilini
çılgınlıklarından eğirdiği iplik ile işleyen
rengi bir iki yarım olsun bakışların
her bakış hayalini hediye eder
kelimelerin ten rengi gözleri var
ben biliyorsam sen de biliryorsundur
hiç konuşmamayı başarabildiğim gün
korkunun korktuğu zaten bana en yakın
iyi de bunların senle ne ilgisi var ?
ne düşündüğünü merak e
30 Mart 2014 Pazar
ukaç kez söyledim sana açma şöyle çiçeklerini
tamam bahar geldi ben de sürdüm kanımı
sarılmayı hasretle bekleyen kollarıma
demedim mi sana şu şair milleti türlü türlü
intihar edeni var kalemini kendi kıranı var
gelip geçtiğinden habersiz kalemini üzenler var
bak bana
mesela ben atlı şairim
beni sırtında şiire taşıyan bir hayvanım var
ya sen
kaç kez dedim sana bu kadar güzel görünme diye
gönlünü çalıp mapusa düşesim var
bahar
bu sevda beni yollara düşürdü
naxın nereye kadar
ömrümün tükenmesine üç ay var
tamam bahar geldi ben de sürdüm kanımı
sarılmayı hasretle bekleyen kollarıma
demedim mi sana şu şair milleti türlü türlü
intihar edeni var kalemini kendi kıranı var
gelip geçtiğinden habersiz kalemini üzenler var
bak bana
mesela ben atlı şairim
beni sırtında şiire taşıyan bir hayvanım var
ya sen
kaç kez dedim sana bu kadar güzel görünme diye
gönlünü çalıp mapusa düşesim var
bahar
bu sevda beni yollara düşürdü
naxın nereye kadar
ömrümün tükenmesine üç ay var
neyseki yalan söylemişim
neredeyse herşey gerçek olacaktı
gözlerin kalbimin yanınında
şu kirli masada
sen karşımdasın
beni uyandıran uyku
ödediğim bedel
neden gelmiyorsun
kağıtlar kadar soğuk bir inceliğin var
neyseki isyankarım
neyseki çıplaklıklığın affa müsait
nefsi müdafa eden bir sızım var belimde
uyumak istiyorum
de s git
ben yatıyorum
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)