28 Haziran 2014 Cumartesi


















ölmeden öldürdüğüm hayaller
arabaların birden bire eskidiği
ağırlaşan taş döşemeli sokakta
gülüşümü gizleyebilmek için
bir sigara yaktım
ikidir gülerken yakalanıyordum
kendi kendime
karanlıkta ve yürüken yazılmıyordu
üç tek sigarayla
eve giderken zaman bölünmüyordu
yerden düşürmediğin bir şeyi almak
ne kadar da zordu
pazarda çöpe atılan meyvaları
yemek istedi canım
çölde yaşayan ezginlere
selam söyledim


















artık
kimsenin yaşamak istemediği
bir ev yüreğim
köprülerden geçerken görülür
bazen terasların indirmelerinde saklanır
ve en hüzünlü
gözünüzün önünde yıkılmak üzeredir










27 Haziran 2014 Cuma















Size pencerenizi kim açtırıyorsa,
O sizin Tanrı 'nız olabilir.





















eğer evren direkli olsaydı "evrensel dönüşüm yasası" çıkartılarak müteahhitler aracılığıyla iç edilebilirdi












26 Haziran 2014 Perşembe










Bir iş serbest olacağı yerde kalitesini yükseltebiliryorsa suç mudur ? Uyuşturucu, prospektüsü ahmakların elinde olan siyasi ilaçlar sınıfına girer mi ?




















en az iki padişah karşılıklı sofraya oturur
hepsinin de duası
"umarım öldükten sonra hayat yoktur"
sonra yumulurlar






















iki kilo demirin
bir kilo elmasa
saktekar tüccarın terazisinde
söylediği absürt kelime























bir kişinin bile aynı şeyi söylemesi oldukça zor iken
milyarlaca kişinin aynı şeyi kabul etmesi için ölmesi gerekiyor
cennet ve cehennem olmak üzere ayrılan yol
birgün tüm insanlar tek bir şey söyleyecek
mesele sesinin duyulabilir olması
ışık olabilmesi
ateş kalmaması



























içimizden biri
bizi baş başa bırakacak
düşmanız olacak ömür boyu
çok kan akacak
biz çoğalsal bile
hepimizin karşısında olacak
ışığı ete kemiğe dönüşmeyen
bizi sonsuz yalnızlığa çekiyor









25 Haziran 2014 Çarşamba

18
















sigarayı yakabilmek için
mum ile çakmak arıyorsun
muradına varabilmek için
mum alevinde kimi arıyorsun






















göze yaklaşmayan uyukuları beklerim
bir mum ışığında
o yandıkça ben eririm
ben yandıkça o
sabah olunca giderler sahiplerine
hiçbirini köle etmem kendime
onlar sahiplerine döndükçe
bir mum erir
bir ben
ninnimiz yok ama
çökecek bir yer bulunur
herzaman kaldırımlarda
bu kaldırımı
gözünüz tutmadı mı yoksa ?
sizin uykularınız nasıl bilmem
şimdi uykudayım derseniz başka
mum bitse de sabah olacak












16








Devlet bana güzel esrar göndersene ne olur ;P
Yoksa kadıya gideceğim ahbarın olsun.





















canını verir
candan olmaz
korku verir
kalem vermez
canbaz
eli kalemli cambaz









14











"Türkiye Cumhuriyeti Kalem Bakanlığı" kurulmasını istiyorum. Yazı-çizi ne varsa geliştirmek ve öğretmek amacıyla, tüm bilginin mümkün olduğunca seçkin insanlar tarafından analiz edilmesini istiyorum.









13











dikkat edin kaleminizi çalabilirim :) kalemden bir taht yapabilecek çok iyi kalemşörler tanıyorum. Tanrı kalem kullanır mı ? Tanrı kaleminizi çalsam bana kızar mı ?


















Suyu kaynasın diye ocağa koydunuz
Çaydanlığın birinci katından bir İşçi;
"Başımda dikilip durma işim var"! dedi.
Kaynayıp durdumu da direk zarar!









24 Haziran 2014 Salı

12








Ben de size yetmişdört ve bir miktar önemli küsur vereceğim. Rakamlar insanların niyetiyle pek ilgilenmezler malumuz.












11



















Dokuz'uncu köy
söylediklerini dinleyenler arasında
"bir daha ki söyleyişinde
gerçek olacak olan sözler mi işitiyoruz biz" şeklinde olur.
On'nuncu köy aradığın vatanın olacaktır.
Bulutları Aypatya açmış
Ben bu köyün delisiyim










10










Dünyayı bölüşemiyor musunuz ?
Getirin ben size paylaştırıvereyim.






















Çiçek bahçesinde oturmuş kitap okuyorsun
Masandaki üç kadeh de dolu
İkisi can çekişen çiçeklerle
Biri susarsan diye












8









balkonda unuttuğum neydi can
her an hazır olduğumu düşündüğüm
ruhumun dokunuşuna kayıtsız kaldım
savunma refleksimi etkisiz hale getirmem
beni ruhuma yaklaştırmadı
bir film diyorki
bize bunu yapanlara günlerini gösterdik
biz
kimiz neyiz
bazen balkonda bir şey unutursunuz
o sizin hissiniz olur










7












Barışın tek bir yolu olmalı
yalın
avcıyla avın barışı
av mı kaçar
avcı mı kaçırır bilmem
kaçabilecek bir yerin var
barış içindesin
bilgi dolu zaman ne verdi
uğruna ölünebilecek az
uğruna yaşanabilecek çok
daha iyisi yok mu
var tabiki
barış
kaçakların barışı










6

















Milleti uyandıramadınız
artık biz sizi uyandıracağız
akşama kadar yatıyorsunuz
öküzünü kaybetmiş inek gibi











5








çoğunluğun onayladığı bir davranışın
günü geldiğinde
bu çoğunluğu utandırmama yüzdesi
nedir ?







4










iyilik isteyen ve affedici bir dostu aradım
göğün mavisine
birgün buradan gideceğim ama
buradan ayrılmayacağım dedim
rüzgarın sesine
babamın
diktiğim ağaca sert davranma
ormana karışsın dediğini duydum
geçen insanlara
bir şey demeyi unuttum
ama o dosta teşekkür etmek isterdim
gıcırdayan kağnın tekeri
bana yazmayı öğretti abim

3








doğuştan dilsiz biri gibi konuşmayı öğrenmeye çalışıyorum. dili olupta konuşamayanlara öğreteceğim. yazar olmak ne demek ? kendisiyle oyurup konuşabilen kişi ol derlerse denerim. bence peygamberlerin en büyük mucizesi Coş demişti ikna kabiliyeti. söz ise Tanrı 'nın










2







sokaktaki adama ben ne diye kabadayılık yapayım, yolda yürüyen adamı vuruyorlar. şimdi öyle bir şehirde yaşasalar birbirlerini öldürebilsek insanlar sokaklarımızda var hem de çok. trafik meselesi çöp dükme meselesi o meselesi bu meselesi tak vuruyorlar birbirlerini. koşuluk yok. aya çıkmaya gerek yok biraz yukardan bakarsak herşey bir aynı. şu an orada insanlar canice öldürülüyorlar. ne güzel aramızdaki tüm iletişimi kesemiyor haritadaki ince cizgiler. hala yaşadığımız mahallede iyi komşuluk yapan haneler var sanki. ama her insan arasındaki ilişki uzun sürmemek kaydıyla ufak tefek meblalar hariç tamamen şahsi çıkar üzerine. benim ülkemde yargılanmayanlar cezalandırılanlardan daha çok suç işlemekte ve bu işten para kazanan pek çok  kurum var. adliye ve karakol çalışanları hayatlarını bu şekilde kazanır. yakın dönemde komşumuzda bu yetki canilerin eline geçmiştir. bu işte bizim payımız var mı ?




















lafı paylaşmaya getirebilmek bir mesele ise
iblis zayıflarla kuru bir hazineyi paylaşır
kalanlar ekmek tanrısına tapar
karın doyurmak bir zafer ise
zafer Tanrı 'nın
Kur'an Allah diyor ise
Tanrı demem de uygun olur
ey diz çökmüş bir insanlık












23 Haziran 2014 Pazartesi








herkes kendi kitabını ya yaşıyor
ya da yazmaya çalışıyor olmalı
herşeye gücü yeten biri olsaydım
işe kalemi yaratarak başlardım
ses ve ışık olmak üzere
yokluğun karanlığına bir çizik atmak için


















türkü repartuarı geniş çok ses tanımış öz yüz görmüş yüzünün özünü hergelene göstermemiş ketum acısı sevilesi boynu büyük gönlü kalbindeki bayrağı hiç kimseye indirtmedi öldü mü Tanrı bilir. Tanrı Kerim. Tanrı Rahmet eylesin




















ebulhabıldabıldan teğeten bil rivayeten hamulhullemeye ordan bize gelen söz zıvana bir soru el cevap zıvana iki dumanaltıhadisen çok vahim. amin.

















evrim düzenine göre
dünyada daha çok insanın yaşayabilmesi için
alçalması gerekecek
duvar demir sesleri
kuş seslerine dönünce
av başlayınca
bir koyun
bin aileyi besleyecek
gemiler küçülmeyecek
bir hıyar
kırk kase cacığa yetecek
verdiği oy küçülecek
kendini çöplükte bile bulamayan insan


















evet koyunlar ne bulurlarsa onu yiyip ağılın yolunu tutacaklar
çoban aptal olduğu için yüce koyun olmak zorunda
üst katta yatakta yatabilir
hanımları süt sağarak çocuklar sürünerek yaşayabilir
onlar da yüce koyunla aynı odada kalabilir
benim adım memed
burada kışlar sert
yazlar serin geçer
kürkünüze iyi bakın
yakında öğrenirsiniz neden olduğunu
patronun yalakasıyım
kuzularıma kitap okutabiliyorum
















parmağına yüzük takarsan
elini incitmeden çivi çakarsın






















nereden düştük bu düzene
akşam olmadan ömür bitiyor
beni itekaka üzene
ne yazık bolca gülmek geliyor ;I






















hepimiz aynı hızda koşuyoruz ölüme
ileride jandarma mı var
viraj mı var
:)


















:)








evrendeki tüm ateşler sönsün istedim
o tepede unutmalıydım yıldızların kıvılcımlar olduğunu
biz ateşin yandığı magarada ateşten uzaktaydık
en son ciğerlerimde tatlı bir duman olarak
                                        hatırlamak istemezdim sizi
ve en son açık duran gözlerimle
                                     sizi görmek istemezdim





















unutulacak bir resmin olsun ister misin ?
unutulamayacak bir sesin olsun ister misin ?
birgün tek düşünülecek kişi kim olacak
                                           biliyor musun ?
bir resme bakarken
                   sesi kısılacak olan seni
















para tek bir şartla mutluluğu satın alabilir
paylaşacaksın
sırat köprüsü arama daha
























sınırlara paralel sokaklarda kelleyle top oynarlar
kelle koltukta koltuk kapmaca oynasalar









22 Haziran 2014 Pazar

kalemçalan








silah beline takanı gerizekalı yaptı
ot gerizekalıların ele geçirdiği bir ilaçtı
büyücüler en güzel kolayı seçti

babam babamdı
annem ressamdı
beni ben yapanlardan
biri şair

dağ gibi durmayana baba
kendi resmini yapmayana ressam
bunları yazmayana yazar dendi

kalemçalan bir kalem çaldı
silahını belinden attı
sarhoşluğunu gerizekalılardan kurtardı
















21 Haziran 2014 Cumartesi










oyunun bir bölümünü izledim
çoğunluğun alkışlarına göre hazırlanmış
akıllıların avuçları patlayacak zannettim bir an
delilerin alaycı gülüşleri ise bir anlık
oyunu yaşasa yaşasa bu koltuklar yaşayabildi sanırım
perdenin alaca karanlığında
sahip olma sanrısı
boyun eğdirebilmek kalanlara bir şekilde
kardeşini hafifce ısıran aslan yavruları
insanlara bakarak hayvanları anlamaya çalışmak
sanki daha kolay bu aralar

















sizin gibi düşünenler çok olunca
bize deli olmak kaldı



















seni okuyamıyorum
seni yazamıyorum
kayıp düşüyor elimden kalem
kül oluyor dokunduğum her sayfa
soğuyor içkim beklerken seni
yutkunamıyorum söz söylemek neyime
öylece duruyorsun uzakta
ne gel diyor denizin ne git
hüzünsün gözlerimde buğulayan hayatı
bilmem beklermisin beni
seni duyamıyorum
seni parlaklığında günün
bir kör gibi bulamıyorum
bir duman sürüsü aramızda
melodini kulağımdan önce
yüreğim duyuyor


















ayıkken ölmeyi düşünüyor
sarhoşken ölümü yazmak istiyorum
çeşmenin başında pusu kuran
canımı alma dibine vurmadan

















son isteğim
yeni doğmuş bir insanı koklamak olsun isterdim











19 Haziran 2014 Perşembe








Tanrı 'nın bir zamanlar sözlerinin başına gelen
benim sözlerimin başına da gelecek biliyorum
ne güzel söylemiş deyip adımı anana lanet olsun
tüm güzel sözler Tanrı 'nın biliyorum
bilin isterim




















Tanrı 'nın bir zamanlar sözlerinin başına gelen
benim sözlerimin başına da gelecek biliyorum
ne güzel söylemiş deyip adımı anana lanet olsun
tüm güzel sözler Tanrı 'nın biliyorum
bilin isterim





















şu an kainatın kalbi burada atıyor
ne olur ne olur
ne olur ağlasın gökyüzü
en asık suratlarda
en güleç yüzdelerde bile
görmek istiyorum hüzünü acıyı
ne olur ne olur
ne olur kararsın gökyüzü
ben hala yaşıyorum
kainatın kalbinde kan içindeyim
ne olur ne olur
ne olur bitsin bu kanlı şarkı
sessizliği özledim






















birgün Tanrı 'nın evi tekrar gerçek insanlara sığınak olacak
kimse aç kalmayacak üşümeyecek üzülmeyecek
kara örtüsünü çıkaracağız altından yazılarını sökeceğiz
dünyayı saracağız onunla artık yas tutmayacağız






















kayığına atlayıp balık tutmaya çalışıyor ve tutuyorsun
bazen oltanın ucundaki balığı salıyorsun
bazen su dolu kovana hapsediyorsun
akıllı balıkları aptallardan ayırıyorsun
beynindeki teraziyi tartmaya gelecekler ahbarın olsun





























birgün hiç bekleyen biri olarak çıkmak isterdim yolunuza
belki tebessüm etmek isterdi ürkek kalbiniz
Tanrı 'nın gökyüzünü süslediği gibi
süslemek isterdim düşlerinizi
edebiyle suç işlemeyi öğrenemediğim için cezalandırılır dururum
belki affedici bir anınızda rahatsız ederdim sizi
kötüler içinden bir iyi seçmek zorunda kalmışsınızdır belki
derdim gönül tahtınıza yerleşmek değil merak etmeyin
buz gibi erisin isterim güneş bakışlarınızda
karanlıkta akan bir dilek bu
suyun yalnız hali




















ne düşüneceğimi bilemediğim gecelerde düşünürüm seni
ve sabaha çıkamayacağım gelir aklıma
üşütemem seni
içimden konuşmaya çalışsam bile titrer dilim
kiltsiz kapısız bir dünya
boşluğun sardığı bir hayat içindeyim şimdi
iteceğim içimi birgece yarısı merdivenlerden
gürültüye uyanacak kimse yok
ne göreceğimi bilemediğim rüralarda kaybedemem seni
ve uyanamayacağım bir kabus gelir aklıma
unutamam seni
başka yolu yok













18 Haziran 2014 Çarşamba









ihtiyaç sahiplerinin yoksulların elleriden tutabilecek
erdemli biri olsaydın
gece gündüz çalışır bir aylak olmazdın

seni aradıklarını biliyor
bir vebalı gibi kaçıyorlar senden
ve gözleri hep üzerinde
aynı şeyler başlarına geldinde
ne hissedeceklerini düşünüyorsun
parmağına ateş değeli binlerce yıl oldu
ve sen hala birgece uyuyabilmiş değilsin
yarası iyileşmeyen sen değilsin









17 Haziran 2014 Salı











beni "Tanrı" ile aldatmaya çalışma
kafanı kırarım
içine ceviz koyar
kapatırım



















ışığı duyabilmek için ışık olmak
bir çizginin parçalara ayrılıp birleşmesi
tekrar bir çizgi olana kadar aydınlatması ve
karanlıkları ile sessizlikler
kalem




















çok uzaklara gidebilmesi için sesinin
parlak bir ışık olabilmesi için
perdeni açtığında gece yada gündüz
renkli çiçeklerle bezenmeli
gökyüzüne çevirdiğin yüzün
çizgileri dilediğin gibi birleştir
manzaradan dilediğini alabilirsin
hepsi senin

















düşüncesini söyleyebilen ile
söyleyemeyenin durumu
özgürlüğe ışık tutar
uçan kuş değil
öten kuş hürdür
bu yüzden iyi kafesler
bilim adamları tarafından yapılır
adamlar uçmuş




















hastalık dünyaya yayılmış
demek kelebek etkisi bunun
ilacı bir otta ama hangi otta
kürilerin aşkından bir bomba
doğdu abi milyonlar öldü
silverim böyle aşkı ben
sonsuzluğu istiyorum

















şabanım
nasıl kazandığını bazen bilmeyen
ama hep kazanan
mübarek bir kahramandır
hayatın oyun olması nedeniyle
gerçekler acı olamaz der
ancak sahne boşaldığında
evrende oluşan
boşluğu doldurabilir acı
etrafın yaşayanlarla sarılmışken
tarihin söylenmeyen şarkısı
aypatya
neden kaybetmediğini hisseden
sonsuzluğu bulan
bilge bir kadındır











16 Haziran 2014 Pazartesi

















































































































































































































































oyun bozanı oynamak istiyorum



























































































































































güneş battıktan hemen sonra
mezarlık duvarının önünde durup
parmaklıkların arasından elini uzatrak
bir şeyler söyleyecek olan hamile kadın
minibüsün ön koltuğunda oturanın
sağındaki kapıda öğrenilmiş çaresizliği
inip çıktığım merdivenler
geçtiğim loş tüneller
babamın her şeyi bilen bakış kaçırmaları
mükemmel sesi duruşu güven
şarap testimin üzerinden aldığım yük
sevmediğini hemen isteyebilmek
sevmediğin insanlardan birisin
istediğinin yokluğunu sevmek
ağzından insan sevgileri saçan ejderhalar
sisler kanatlar en son baktığım
içten bakan mahzun gözler
çıplak köle generaller
duyduğum en sert küfürler
an be an belleten
ara sıra kaydedenler
bir kuşun yuvasında son akşamı
özgürlüğün sonsuz büyüsü
eğlencelik
:)
senin için Coş
































gelecek için ölümü mürekkebin hüznüyle yazılmış
gözyüzüne bakan gözleri söylemiyor ona bulduğunu
el değmemiş bir el ile geliyor elleri paramparça
bir ateşin içine düşüyor yolunda elleri uzanmış
haksızlık kokusu siniyor taş duvarlara
yaşayanlar alışıyor karanlıkta kalmaya
değişen bir şey yok
karatahtadan ismin silinene kadar çocuksun
dilediğin kadar bakabilirsin yıldızlara
sonra kurban
kıraldan çok sevildiğin için sustu gözlerin
çorak bir nefes alıyorum
değişen bir şey yok














15 Haziran 2014 Pazar













imgelemek hücrelemek
fazla kafa karıştırmamak
ırgalanmamak
diline sopa bağlamak
doğru konuşmak
memleketlendirmek bir sürüyü
sütü için besletmek
fazla süte su karıştırmak
kuyruğu dikerken vaybeye bir hayat
anlat babam anlat




















korkuyla yönetiyor beni atalarım
korkunun bu kadar güçlü olduğunu kim belletti onlara
korkarım ben de işimi yapıyorum



















insanların hayatını belleyen insan
finalde kaybetmeyenlerden biri iblis olacak
ebedi mekanına kavuşacak
karanlık bir tünelde insan etine basan insan
yangının dumanı yetiyor
ebedi mekanına kavuşunca ateş ?
bellemek yetiyor mu
bir nefes sıhhat için
ne işe yarar insanlığa basan insan





















kana kana gel bana şiirlerle şarkılarla parmak uçlarına basa basa dinle beni bak bana bulacağın hiç bir şey yok ilmeğini de al gel
























azimli kadı ve azmi

bir eylem kararı aldım affa güvenip
ahalinin parasını geri alacaktım haramilerden
bunu hava kararana kadar yapmam gerekirdi
ali babanın mağaralarından birini seçtim
girdim içeri selam sabah yok
içerde bir sürü zengin monk
iki saat başardım
silahımı emanete bırakıp
huzurunuza geldim














iki kase bir mum ve şiir

oyun oynuyor benimle
ben de pislik yapıyorum
şarkıyı dinliyorum
sigaranın dumanında kimse yoklar
ne zaman dalsa gözlerim seslerin zayıf yanına
bir sigara yaksam
oyun oynar benimle
sürü sürü veririm taşları önüne

















dağılınca düğüm olur ip
sonunda tutunacak bir dal
ağacın kökleri toprakta
ve eline bir avuç yeşil yaprak sışıktırılmıştır
avucunda kuruyunca
düğüm olur yaprak buynuna yutkunamazsın
yaşamaktan birgün sen de yorulursun
gezin bakalım gençsiniz daha




































ayak üşütmesi ve korkak ciğer doktoru

hastaneler karakollar korkunç şatolar
kılementini kovalıyan şeytanın evleri
çocukken de yürümek isterdim hep
ışık hangi hızda giderse gitsin
benim derdim başka
her karanlık için
önce bir sestir ışık
hızlanır da
yavaşlamaz sanırım
geçiyorum önlerinden kalelerin
taşların arasında
tırnakların arasında kuruyan kan
kendisine kıral diyen bir acizin
ülkesi için ağlaması
balkonun önünde insanları toplandığında
evi ve kendisi için değildi
bir yerinde güzellik var
her yerinde olmalı
kötülük varsa
her yerinde olamaz
ey kainat
her sözümü sevmiş olabilirsin
ama hepsini birden sevemezsin olamaz
kainatın bu noktasında sevgi tırt
afyonun yan etkilerine tazminat ödememek için
yasadışı olması yerekir sapkın reyiz
hem totalde tavan yapar
camilere kileselere tüm tapınaklara paramatik koyalım
yok yok ben suç işlemekten
çocukken de korkardım
oraya giren ya kaybolurdu
yada yıllar sonra
canlı ağırlığıyla anca bulunurdu
yeşil polişlere
ve bir kahramanlara bir şey olmazdı
ne kadar güzel bir ormandan geçiyorsun
kafanı kaldır diyen bir park
aynasızların ve kahramanların
ayak bastığı yerden korkadım
karanlıkta yürürken













14 Haziran 2014 Cumartesi








 kafa travması ve kafası şapkalı hemşire

yakamozun sonsuzluğa yakınlığı
anısı bir başka güzeldir çölde
karagöz yazmak için
gözün kara olmasına
sonsuza kadar berbaber içelim
beyaz kağıdın aydınlığı
bir iz bıraksın yüzümüze
yakamozlarda boğuşan düşünceler
bir yere gitmiyorum
sadece yürüyorum
sonsuz bir sarhoşluk arıyorum
bilmediğim alemimde
bazen o sokakta
bazen bu sokakta
caddeler ilk akşam
biraz daha aydınlık
bekleyen çok
çalışan az
nerede bu işçiler
sanki yer yarıldı da
içine girdiler
kimseyi kurtarmayan bir mana meltemi
sonu ölü bir serap
tebessüm etmeye bile değmez
hayat nerede biz orada
kadere ve
her sınava inanmam
her işte çalışmam
nereye kadar
denizler taşıp
sular her yeri kaplamadan
gideyim diyorum
bir yerde değilim
bulamıyorum
bulsam











13 Haziran 2014 Cuma
















doğru bir anahtar
kötülüğün boynunda asılı
korkmayanlar gidip aldı
başı çoktan kırıktır onun
boynundan altını görünce korkak olan
kildiyle oynar



















hıristiyanlık gel senin mağdurun olayım
dümenden sana çok para veririm




















şimdi bir şey kafama takıldı, bir elimde sigara bir elimde içki balkonda oturuyorum. hemen karşımdaki minaredeki hoparlörden ezan okunuyor. istifimi bozmuyorum. kime karşı ? Allah'ın çağrısına karşı mı yoksa muktedirinkine mi ? bu halimden ötürü biri bana saldırsa, Allah için mi yapmış olur muktedir için mi ya da bu saldırını her ne şartta olursa olsun yapılamaz mı ? kafam karıştı











11 Haziran 2014 Çarşamba







                                           : I













sarhoşluk ne demek bilmiyorum
ama aradığım buna yakın bir şeydi




















hiçbir şey görmüyorum artık
iyi olmam kimleri mutlu eder
bencil olmayanlar çenesini kapatsın yeter
boş lafı kitaptan ayırdık





















daha fazla bilinmek için çalışan insanlar da vardır











5 Haziran 2014 Perşembe















en sevdiğin hava
cellat uyumaz bu havada
senin yola gitmen gerek
cam bir mavzer mermisini kanına alıp
oturup hiç demlenemedik seninle
gitmeden bir kez gideyime razı oldun
sen celladını yirmi yıldır göğsünde taşırsın
böyle bir havada
bir an içinde taşınırsın
cellatları uyutmaz bu hava

















anlamak istemiyorum aşkı
hala anlatıyorsun
denizin kenarında durmuş ufka bakıyorsun
kara perden bugün hiç ağarmamış yüzünde
müzik birden biter
ama sonsuz anlaşılır
anlamak istemiyorum aşkı
herkes köpüğünde yaşasın
kum tanesine yaslansın
baksın başının çaresine
umurunda değil zaten
sen de onun gibi yaşa
parçalayınca ne olacak
vahşetini de anlamak istemiyorum aşkın










4 Haziran 2014 Çarşamba












bilgisizler adalet diye haykırır
bilgili olan zaten satın almıştır





















bu
parkın etrafından giden yolun değil
içinden geçen yolun hikayesi



















"bir karakter yaratabilmeyi
kim öğretir insana
memleket nitekim gerçekten elden gidiyor
bu çocuklar polyananın ektiği çocuklar
nasıl insani bir hastalık koyunsal ruhlarda
darbeyi bırak şiirle yıkasan arınmaz
kirinin yerini bilen yok
bu güne kadar yaptığım en iyi resim
ben zaferi kazanan hı’tlerdenim"













3 Haziran 2014 Salı












boş kadehler imparatorluğu
ne kadar hükmedebilir aklıma




















kitabının sayfalarından yüzüme bir yel vurdu ancak
okumadım hikayeni















bir gram hayat
bir gram sonsuzluğun sözcüsü
bir gram hayat
sonsuz hayatın ölçüsü
ölçüye göre yazıldı şiir ve söylendi şarkılar
iyilik ve kötülük bir miktar kondu kefeye
kum saatinden akıyoruz hepsi bu
şu yazdıklarım çoktan yazılmıştı
okumalar çoktan okunmuştu
her yaratılan en az bi kez sarılmıuştı
ve sarılanlar sarılanlarla herşey birbirine sarılana kadar
birer ikişer üçer ve hepbire kadar
ben aynasıyım zamanımın ölçümün
son kum tanesi düşecek ve
çığlığı kapatacak kapıları
sonsuzluğun çığlığına bir davet bu
bana söylenen çoktan söylendi
ben çoktan duydum
bir kum tanesi olup çoktan düştüm
salon çoktan doldu
tüm biletler satıldı
film başlamadı
ama film çoktan bitti
bir gram film
sonsuz sinema için












2 Haziran 2014 Pazartesi









seni görüyorum
sarhoş oluyorum
Tanrı'nın işine karışmıyorum









1 Haziran 2014 Pazar






ölüm, anlamsızlığını kılıktan kılığa sokup
her fırsatta çıkaracak karşına
cehennem kokacak yalnızlığın
ne yapacaksın
hangi duvar olursa olsun
bir çocuk gibi bakacaksın
rüzgar gülleri dönecek rengarenk
sen elini uzatacaksın