herkese ve hatta her şeye yazıldığını düşünüp inandığım bir kitabı okuyup
kendime sorduğum soruları yine kendim cevaplamaya çalışarak notlar tutacağım
amacım kimseye hitap etmek değil
belki okuduğum kitabı sahiplenen tanrıya bir şeyler söylemek istiyorumdur
sahiplenen diyorum çünkü
bu kitabın yazarının bizatihi insan olduğu
dahası insanlar olduğu inancından yola çıkarak
yine bir insanın çeviri ve yorumunu dikkate alacağım
diğer çeviri ve yorumlara kulak tıkamadan
mümkün olduğunca kendime ait sorular ve cevapları şeklinde ilerlemeyi tasarlıyorum
metnin çelişkilerle dolu olacağını tahmin etmek güç değil
bu işe soyunacak külliyata hakim olmam imkansız bunu da biliyorum
her şeye rağmen bu işe başlamak
hiçbir şey yapmadan oturmaktan sevimli geliyor bana
bir şekilde başa dönüp bu çelişkiler üzerinde kafa yoramazsam
ortaya çıkan kayıtla bir zaman sonra karşılaşacağıma emin olarak öleceğim
14 8 2022 - 11:01
kendi kendine konuştuğunu düşünürken
bazen tanrı ile konuşuyor olabileceğin aklına geldi mi hiç
vicdan diyebilirsin iç ses veya seslerle
olasılıkları hesaba katarak kendimle muhakeme yapıyorum diyebilirsin
kim bilir tanrı ile konuştuğunu anlamadan kaç diyalog yitip gitti hayatından
öyle ya
tanrı
kendisiyle konuştuğunu anlamanı istediği an vahiy almış oluyorsun
peygamberliğin ilan edilmiş oluyor
peki duyduğun
daha doğrusu kendine söylediğini düşündüğün sesler tamamen sana mı ait
tanrı dışında başka varlıklar da iletişime katılıyor olabilirler mi
tanrı dahil kimse sana bu cümleleri zorla söyletmiyor
tanrının bizi izlerken baktığı bir saat var sanki
ona bakıyor ve zamanı gelince içimizden birini seçiyor
bu saate insanlığın gelişimine vakıf başka insanlar da bakıyor
sayıları çok değil ama tanrının baktığı gibi bakmaya çalışıyorlar saate
nesfine uyarak söylediği sözleri
tanrının sesi olarak kabul edenler de bakıyor
adem gibi güzel iş yapmak isteyen günahkarlar da bakıyor
yüzyıllar birer yaprak gibi dükülüp giderken hayat ağacından
çoğu insanlar zarar ve ziyan içinde boş boş bakıyor
vet çoğu insan
tanrı ile konuştuklarının farkına varamayacak kadar uzaklar kendilerine
bulunduğum coğrafya
ailem ve aralarında gözlerimi açtığım topluluk
din olarak islamiyete tabi
en azından öyle söyleniyor
son peygamber ve nihayete ermiş kitabı üzerinden inceleyeceğim yaşam anlayışı
bana başlangıç noktamın vahiy olması gerektiğini söylüyor
oku
saat geldi
bu ses benim
ben senin ve seninle birlikte her şeyin yaratıcısıyım
bu ne şimdi
bu ses kimin
elçinin mi yoksa tanrının mı
elçiye bu sözleri söyleten tanrı ise
elçinin özgür iradesi nerede
ben olaya şöyle yaklaşıyorum
saate bakanlar gelinen noktada
bir müdahalenin kaçınılmaz olduğunu görebiliyorlardı
insanın içinde binlerce ses olabilir
insan bir sahne kurup
binlerce karakteri konuşturup hikaye yaratabilir
tanrı bu karakter benim demedikçe elçi olamazsın
ama
tanrı her insana vahyeder
doğumundan ölümüne kadar onunla konuşur
insan bu anları yakalayabilmek için örnek alabileceği birine muhtaçtır
doğru kişiyle iletişim halinde olduğunu anlayabilmesi için okumaya muhtaçtır
17 08 2022 20:01
çelişkilerle dolu olacağını
anlatımda kopukluklar meydana geleceğini başta söylemiştim
bu hatırlatma son olsun diyerek devam edeyim
benim katıldığım görüşe göre
tanrı ve insan dışında başka kimse yok
buradaki kilit kavram özgür irade
tanrı ve insan dışında özgür iradeye sahip başka hiçbir varlık yok
var olan her şeyin bir bilince sahip olduğunu düşünüyorum
ancak tanrı ve insan gibi bir özgür iradeye sahip değiller
şöyle de diyebiliriz
insanın eriştiği özgür irade tanrı tarafından dikkate alınacak düzeydedir
insan dışındakilerde ya hiç yoktur veya önem atfedilecek kadar ileri düzeyde değildir
böyle düşününce
iblis şeytan kötülük artık ne derseniz deyin
insan referanslı soyut kavramların karakterize edilmesinden fazlası değil
iblis insanın tanrı tarafından onaylanmayan seslere itibar etmesidir
bu sesleri söyleyen yine kendisidir
üçüncü bir varlık olarak ne melek ne de şeytan vardır
keza melek iyilik denilen varlık
tanrı tarafından sahip çıkılan seslerdir
bu sesler de insan tarafından çıkarılır
melek denilince benim aklıma bilim geliyor
tanrının yaratırken koyduğu kurallar
bir insan bu kurallarla hareket ettiğinde
tanrının melekleriyle hareket etmiş oluyor
insan tanrının kurallarını keşfedip tanımlarken
kendi dilini kullanarak aynı şeyi çok farklı şekillerde dile getirebilir
tanrının geleneğine bağlı kalarak
yaratışındaki nüansları göz ardı etmeyerek verdiği kararlarla
yani bilim ile yani meleklerle
yani tam zamaında dile gelen seslerle bir olup yola devam etmesi
hayatı boyunca yapması gereken tek iştir
insan neler yapabileceğini düşünür
bazı sesler yapmaması gerekenleri söyler
bu sesleri iblise ithaf eder
bazı sesler yapması gerekeni söyler
bu seslerin bilimsel yani meleki yanları varsa tanrıya ithaf eder
zaten bu seslerin tanrı tarafından sahiplenildiği an elçilik başlar
ve o sesler birer ayete dönüşür
her insan hayatı boyunca binlerce ayet seslendirir
ancak elçi seçilmediği için bu sesleri vicdan sağduyu vs olarak kabul eder
tanrı bizim konuşma dediğimiz manada kimseyle iletişime geçmemiştir
dahası üçüncü bir varlıkla bunu sağlayarak kitap yazdırmamıştır
vahiy bir özgüven transferidir
bunu hisseden insan
tanrının onay verdiği sözünü
bu tanrının sözüdür diyebilme hakkı ve görevi vardır
bu çok büyük bir güç ve aynı zamanda çok önemli bir sorumluluktur
18 08 2022 11:32
tanrı ve insan dışında özgür iradesi kayda değer başka bir varlık yoktur
her var oluşun mutlaka bir bilinci vardır
dünyadaki bütün yazılı ve sözlü aktarımlar insan ürünüdür
tanrı tarafından benimsenen sözler vardır yani meleki yani bilimsel
tanrı tarafından hor görülen sözler vardır yani şeytani yani kötücül
vahiy her an her varlığa mütemadiyen gelmektedir
bazı varlıklar bunun farkındadır bazıları farkında değildir
tanrı bizi izlerken baktığı saati
son elçisini gönderip ve kitabını tamamladıktan sonra kırmıştır
geriye kıyamet saatinden başka saat kalmamıştır
zamanında on emir ile idare edilebilecen insan
binlerce ayet ile ancak hayatına yön verebilecek hale gelmiştir
bilimsel ve teknolojik gelişmeler sayesinde yeni elçi göndermeye gerek kalmamıştır
mücadele alanı insan beynine ve düşüncelerine kayarak ebediyen sürecektir
bunlar şimdilik aklıma gelenler
5. ve 6. yüzyıla giderek düşünmeye devam edeceğim
özellikle hira mağarasına ve orada vakit geçiren elçiye gidiyorum
nasıl bir hayat sürdü bunu peyderpey kitabı okuyarak anlamaya çalışacağım
bu noktada bulunmak istediğim an
ilk vahiy alınan o an
kendisine oku denilen
daha doğrusu elçi kendine oku dediğinde
bu sözün tanrı tarafından söylendiği
yani oku sözünün tanrı tarafından sahiplenildiği o an
kendi kendinize konuşurken
kendi kendinize değil
bir başkasıyla konuştuğunuzu düşünmenizi hissetmenize
şok edici olsa da bunu kabul ettmenize neden olan o an
vahiy aldığından nasıl emin olabilir bir insan
elbette bunu vahiy alan birine sormak gerekir
zamanında sordular mı bilmiyorum
elçi bu soruyu yanıtladı mı cevabı neydi bilmiyorum
neden oku sözcüğüyle iletişimi resmileştirdi tanrı
ilk sureyi kesintisiz mi dile getirdi elçi
yoksa ayetler arasında duraksayıp düşündü mü
sure tamamlanana kadar düşüncesini tekrarlayıp
sözcüklerde cümlelerde değişikliğe gitti mi
ben okuduğum çeviriyi takip ederek fikir yürüteceğim
ALAK SURESİ [ 1 - 5 ] V
SEVGİ MERHAMETİ SONSUZ ALLAH'IN ADIYLA
[ Oku ! { İKRA! } yaratan { HALK } Rabbinin adıyla.
İnsanı sevgiden ; ilgi ve alâkadan { ALAK } yarattı.
Oku ! Senin Rabbin çok cömerttir { KEREM } .
Kalemi kullanmayı öğretti .
İnsana bilmediği şeyleri öğretti. ]
bu bölümü kesintisiz dile getirdiği varsayılırsa
kendi kendine düşünen elçi oku dediği anda
artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını hissetmiş olması gerek
yoksa ilk ayeti tamamladıktan sonra mı bu his geldi
veya birkaç ayet sonra mı elçi olduğuna dair sarsıcı bir bildirim geldi bilmiyorum
ben iletişimi resmileştiren kelimenin neden oku kelimesi olduğuna kafa yormak istiyorum 13:50
oyuklar kovuklar mağaralar insanın varlığını sürdürme çabasında önemli bir yer tutmakta
hatta hayata tutunma noktasında vazgeçilmez bir rol oynamaktadır
kullanım amacı olarak hala işlerliğini sürdürmektedir
ben mağaraların günümüzdeki yansıması olarak kozmik odaları görmekteyim
güvenli bilgi aktarımı için mükemmel bir sistem
ta ki sistemi kullananlardan biri hata yapana kadar
çok ayrıntıya girmeden ana hatlarıyla fikirlerimi yazmam gerek
eğer böyle yapmazsam binlerce konu arasında tamamen boğulur giderim
soran sorgulayan insan cevap arayan insandır
kendi kendine soru cevap şeklinde ilerleyen düşünceler
bir yerden sonra kendi gibi olan kendine benzeyen varlıklarla iletişime geçme
onun fikirlerini duyma ondan cevap alma safhasına geçer
bu tür diyalogların başladığı yer mağaralardır
ateşin başında yarın ne yiyeceklerine geleceklerine dair konuların dışında
ötesini çok daha ötesini düşündüklerini buna dair tahmin yürüttüklerine eminim
buluşma ve haberleşme merkezleri olarak kullanılan mağaralar
ev yapmayı toplu halde yaşamayı öğrense bile
insan hayatının kritik anlarında başvurduğu yapılar olmaya devam etmiştir
ilk mağaralardan hira mağarasına kadar geçen sürede
nasıl gelişmeler yaşandı bunu anlatmakla bitiremeyiz
ana hatlarıyla bu süreç boyunca kesintisiz bir bilgi ve tecrübe aktarımı olmuş olmalı
bu bilginin en az iki ayrı koldan toplanıp saklanarak günümüze taşındığını tahmin ediyorum
bir kol bu bilgiyi kişisel amaçları için kullanmak üzere saklıyor
çıkarlarına göre şekillendirdikten sonra
diğer insanlar üzerinde tahakküm kurmak için kullanıyordu
diğer kol ise bilgiyi daha çok bu menfaatçi oluşumla mücadele etmek
gerçekleri adil bir şekilde geleceğe aktarmak istiyordu
son elçi tamamlanmış kitap ile sahneye çıktığında
artık bilginin yok edilemeyeceği bir çağa girilmişti
çok değil bin yıllık bir süreçte
her türlü güçlüğe engellemelere rağmen
bilim ve teknoloji gelişerek
bilginin varlığını teminat altına almıştır
artık bilgiye ulaşmak
araştıran soruşturan bilime başvuran herkes için çok kolaydır
bilginin açıklanma saklanma noktasında hala büyük engeller var gibi görünse de
artık yok edilemeyeceği önünde sonunda ortaya çıkacağı kesinleşmiştir
bu çağın başlangıcında tanrının son bir elçiyle
yaklaşım olarak tüm önemli noktaları işaret ettiği bir kitap ile
vahiy müessesini resmi olarak sonlandırmak istemesi kadar doğal bir olay yoktur
gerçi bu konu modern mağaralarda
pek çok kişi tarafından yüzlerce yıl araştırılmaya devam etmiştir
halen devam etmekle birlikte bağnazlıktan uzaklaşarak daha akılcı bir yola girmiştir
kutsal metinlerin seslendiği topluluklara göz atacak olursak
bilgiyi tahrif edenlere yapılan göndermelerin önemli bir bölüm oluşturduğu görülebilir
bu noktada
vahiy alan kişi
geçmişten bihaber olamaz
hele ki son elçiyseniz
yazmaya koyulacağınız kitap geçmişe dair gerçekleri doğruları açıklayan
unutulmaması gerekenleri hatırlatan
dahası geleceğe dair öğütler veren bir kitap olacaksa
mutlaka esaslı bilgilere vakıf olmanız gerekir
okumuş olmanız okumanız gerekir 20:20
peki neden bilgi sahibi her insan vahiy almıyor
veya vahiy aldığını fark edecek kadar tanrıya yakın değil
üzerine aldığı bilgi neden herkesi tanrıya yaklaştırmıyor
elçilerden daha fazla bilgiye ulaşmış insanlar olmadı mı
salt bilgiye sahip olmak elçi seçilmenin ilk şartı değil o zaman
insanlığın gelişimine paralel işleyen toplumsal saat
o dönemde yaşayan insanların konumu
vahiy aldıklarında ne yapacakları
elçi olarak nasıl bir yol izleyecekleri
buna benzer pek çok ayrıntının dikkate alınması gerekiyor
her insanın kişisel olarak vahiy aldığı görüşüne katılıyorum
insanın aklına gelen düşünceleri arasında
muhakkak tanrı tarafından beğenilen düşünceler var
aynı şekilde tanrı tarafından asla beğenilmeyecek olanları da var
tanrı bilginin korunabilmesi hak gerçeğin kaybolmaması için
belli aralıklarla ve peş peşe elçiler göndermiş
ve insanlığın gelişimi belli bir olgunluğa eriştiğinde de
son elçisini göndererek resmi vahiy organizasyonunu sona erdirmiş
kütüphanelerin kitapların yakılıp yıkılması bir işe yaramamış
son kitapta yer alan hatırlatmalar
bilgiyi tekeline almak isteyen kötücül oluşumlara yapılan göndermeler
bize gerçekler hakkında çok önemli tüyolar vermektedir
kitaba sadık kalıp ayetlerini referans alarak konulara yaklaşılırsa
hata yapmadan tarihi ve olayları değerlendirebilme imkanımız var
buna ek olarak meleklerden yani bilimden yararlanmak zorundayız
zaten vahiy meleği denildiğinde benim aklıma
böyle kanatları olan devasa cüsseli bir yaratık gelmiyor
bu meleğin yani bilimin gücünü göstermek için
zamanında kullanılmış edebi bir ifade biçimi olabilir
elçinin çevresine ve olaylara karşı
yaklaşımını dayandırdığı akılcı ahlaki adil vs fikirler çerçevesinde
meydana çıkan bilimsel bir görüştür vahiy
geçmişe şimdiye ve geleceğe dair reel bir olgudur
pek çok bilim dalını kapsadığı gibi
insanın gelişmesine destek olacak tek doğru yoldur
tanrının vahiy meleği aracılığıyla bildirmesi demek
elçinin var oluşa bakış açısını bu minvalde düzenlemesi demektir
yoksa sırf bilgi sahibi olmak vahiy almaya tek başına yeterli değildir
elçi bu doğrultuda düşünür bilgiyi analiz eder
dile getirdiği görüş tanrı tarafından onaylandığı an ayete dönüşür
vahiy aldığının farkına vararak elçilik görev ve sorumluluğunu üstlenir
bu fizik ile metafizik arasında bir bağ kurabileceğinin işareti ve ispatıdır
süslü bildirgeleri afilli beyannameleri kof maskeler haline getirerek
çağdaş bir hayat sürdürme peşinde koşan kötücül alimlerin peşinde koştukları mucize budur
fakat bu güce ulaşmanın tek yolu
hattın diğer tarafında bulunan tanrının çağrıya cevap vermesiyle gerçekleşir
herkes tanrıyı hoşnut edecek sözler söyleyebilir
vahiy kapısını herkes isteyerek veya istemeyerek çalabilir ki çalıyor da
eğer halis bir niyetle yaklaşmıyorsanız kapı duvar olacaktır
son elçinin geldiğini dikkate alarak vahiy konusunu düşünecek olursak
hangi sözümüzün tanrı tarafından benimsenip sahiplenilebileceğini kestirmek güç değil
somut ve kalıcı bir önek olarak elimizde bir kitap var
izlenilecek yol ve uygulama şekli gayet açık bir şekilde elimizin altında duruyor
aslında fiziki alem metafizik alem ile her an etkileşim halinde
bunu fiziki varlıkların duyumsaması duyumsayıp açığa vurması tanrının takdiri
bu iletişimi çözüp kontrol etme sevdası en çok kötücül beyinlerin ilgi alanında
muhattap olmayı istedikleri varlığı nefislerine göre şekillendirip
onu alt edilebilir ele geçirilebir bir varlık olarak görme eğilimindeler
son elçinin kurduğu daha doğrusu tanrı tarafından onaylanan ilk cümlelerine
yani ilk ayetlere bakacak olursak
elçi kendine oku diyor
yani en az onlar kadar bilgi sahibi ol
seni yaratan hangisinin doğru olduğunu hissettirecek
kalem herkesin kullanımına amade bir gereç ancak şunu unutma
kalem doğruyu gerçeği yazanların da hizmetinde
yaratan bu çabaya karşı ilgisiz değil
sen şahit olmadığın bilmediğin halde gerçeklere ulaşacaksın
okuyup üzerinde düşündüğün konular hakkında sana yardımcı olacak
bilimden ayrılma
bilim benim en güçlü meleklerimden yalnızca biri
onunla tanışıp bir yola gireceksin
sana öğrenmenin yolunu onunla göstereceğim
19 08 2022 12:54
- insanın dikkate değer ilgi çeken bir varlık olmasına giden süreçte
mağaraların kullanımı özellikle duvarlarına çizilen şekiller yazılan yazılar
bir açıdan rahim duvarındaki yumurtayla spermin birleşerek
embriyoyu oluşturmasına benziyor
nasıl ki dna içindeki kodlar insanı fiziksel olarak gelişimine yön veriyorsa
mağaralarda başalayan iletişimin yöntem ve araçları da
insanın manevi gelişimini sağlayan kilit etkenlere dönüşüyor
20 08 2022 10:22 -
ALAK SURESİ [ 6 -14 ] T
[ Hayır! İnsan zenginliği kendine yeterli görünce
{ İSTİĞNA } hiç şüphesiz tuğyan eder.
Oysa sonunda rabbinedir dönüş !
Bak şu bir kulu içtenlikle yönelirken { salât } yasaklamaya { neyh } kalkana .
Ya o doğru yolda { hidayet } yürüyorsa ?
Ya sakınmaya { takva } çağırıyorsa ?
Yalan deyip yüz çevirse daha mı iyiydi?
Allah 'ın her şeyi kesinlikle gördüğünü bilmiyor mu ? ]
burada bir açıklama daha yapmalıyım
okuduğum çevirideki yoruma göre değil
direkt çevirinin kendisini yorumlamaya çalışacağım
söyleyeceklerim istendiği takdirde tartışma konusu olacaktır
elbette ayetler hakkında diğer yan kaynakların temas ettiği noktalar vardır
sahip olduğu kıstılı bilgiyle kitabı okuyup anlamaya çalışan biriyim
yani benim gibi birinden dünyada milyarlarca var
bu nedenle yorumum kesin kanı değildir
ilk beş ayetin bu ayetlerden ayrıldığı
yani vahiy zamanının aynı an olmadığı görüşüne katılıyorum
çevirmenin tasnifine katılmadığım yer olursa belirtmeye gayret ederim
bu ayetler bilgili aynı zamanda çok varlıklı biriyle görüştükten sonra kaleme alınmış gibi
bu zatla birlikte başka kişilerin de olduğunu düşünebiliriz
elçi bu sözleri kendine değil sanki bir arkadaşına söyler gibi
veya küçük bir dost meclisinde dile getirmiş gibi
olumsuz geçen görüşme sonunda
bilgi ve mal bakımından kendini üstün gören kişinin tavrını eleştiriyor
kendisin yerinde herhangi birinin olabileceğini
bu kişinin illaki zengin olması gerekmediğini
her şeyi bilme derecesinde alim olmayabileceğini söylüyor
bu kişinin yaptığı işe bakılmasının öncelikli olduğunu
samiyet derecesinin fayda ölçütünün dikkate alınması gerektiğini belirtiyor
yanlış ve zararlı bir iş peşinde mi ona bakılmalı diyor
ve eyleminin tanrıyı hoşnut edip etmeyeceğini ön plana çıkarıyor
sanırım bu görüşme sırasında zengin zat
böyle bir gelişmeyi ilk elden yöneten kişi olmadığı için kendini değersiz hissediyor
ve başlayacak olan aydınlanmaya sonradan dahil olmayı redederek safını belli ediyor
elçiye uyan bir veya birkaç kişi olduğunu hissettiren vurgular mevcut
toplantıyı zengin kişi gibi terk etmeyen birileri var sanki
neye sahip olunursa olsun dönüşün tanrıya olacağına inanan ve bilen birileri
ki tuğyan eden zat da tanrıya inanan onun her şeyi gördüğünü bilen biri
bir ihtimal elçi kendisinden de bahsediyor olabilir
tanrının bu ayetleri seçip kayda geçirmesinin nedeni
üzerine düşündükçe ortaya çıkarılabilir
daha önemli göndermelere ulaşılaşılabileceği gibi
günümüzdeki yansımaları gayet net bir şekilde görülebilir 17:33
ALAK SURESİ [1 5 -1 9 ] T
[ Hayır ! Bu yaptıklarına bir son vermezse onu alnından tutup sürükleyeceğiz.
O yalancı , ar damarı çatlamış alnından.
O zaman çağırsın toplanıp durduklarını { nadiye }
Biz de çağıracağız zebanîleri ,
Hayır ! Sakın ona boyun eğme , sen secde et ve yaklaş ! ]
sahip olduğunu düşündüğü zenginliğin kendisine yeterli olduğunu düşünen zat
galiba bu görüşmeden sonra
kendisi gibi düşünmeyen kişileri bakı altına almış
ve hatta tartaklamış olabilir
ayrıca bu durumu kendi gibi azgın godomanlara aktarırken
çeşitli iftiralarla bulunmuş
fütürsuzca sözler söylemiş gibi görünüyor
surenin soz ayetleri
yine bir dost meclisinde
iftiraya hakarete uğrayan kişilerin şahitliğinde söylenmiş sözlere benziyor
hitap edilen kişinin ve kişilerin
tebliğe uyarak tuğyan edenlerden ayrılanlar olması da muhtemeldir
sure vahiy ile tanışan elçinin
kendini düşmanlarına karşı bilgi birikimini geliştirmesi gerektiğini öne çıkararak başlamış
sinekle değil bataklığım kendisiyle mücadele etmesi gerektiğini anlayan elçi
direkt sorunun kaynağına yönelerek
zulmün mimarlarını hedef almış
bunu mert bir şekilde yapması gerektiğini anladıktan sonra
her şeyi yaratan tanrının verdiği güven ve cesaretle
kötülüğün müsebbiplerine ulaşarak izlenecek yolu tebliğ etmiş
zorbalığa başvurmadan ikna yöntemini izleyen bu ilk adım
her ne kadar istenilen sonuca ulaşamamış gibi görünse de
haksızlığa alet olmak istemeyen sakil görüşlere meyletmekten bunalan
bazı aklı başında insanları elçinin yanında yer alamaya
onunla birlikte hareket etmeye yaramış olduğu anlaşılabiliyor
ilk adım sonrası başlayan bölünme meydan okuyarak bitiriliyor
hak batıla karşı
yaratıcıya karşı kesesindeki bir avuç altına güvenen kıt kafa
""""""""""""""""
alak suresi ilk ayetler hakkında ekleme
madem sabah sabah bu konuyu düşünenler var
ben de zihnimde dolanıp duran düşünceleri aktarmaya çalışayım
yaratıcı bir meleği aracılığıyla ayetlerini peygambere bildiriyor deniyor
da nasıl bildiriyor
söylenegelen şey ilk görüşmede melek
peygamberle ona görünmeden konuşmaya başlamış
abi bugün şu olay hepmizin başına gelse çok azımız kafayı yemez
meleğin sesi nasıl robotik mi erkek sesine mi benziyor
yani duyan insan bir tarafa çekmez mi doğal olarak
ne diyor melek
bana soru sorma
ne diyorsam aynısını git insanlara söyle mi
peygamberi olayın içine böyle direkt sokmak da ne bileyim
buna benzer yüzlerce soru var kafamda
bence peygamber ikinci bir varlığın sesini falan duymuyor
melek denilen varlık yaratıcının bir kudreti
peygamber yaratıcının ayet olmasını dilediği sözleri söylediğinde
yaratıcı o gücü aracılığıyla kendini peygambere hissettiriyor
ve peygamber bu sözlerin yaratıcı tarafından ayet olarak
ilan edilmesini emrettiğini istediğini anlıyor
bundan emin oluyor
ilk vahiy sırasında bile çok tedirgin olduğundan eminim
dahası duyduğu bazı sözlerin
akratıldığı kadarıyla sahabelerin sözlerinin
yaklaşımlarının görüşlerin bir süre sonra
ayet olarak kitapta alınması var
geleneksel kabule göre melek ne diyor
hani falanca gün şu şahış şöyle söylemişti
onu aynen yaz mı diyor
benim anladığım öyle değil
olaylar diyaloglar peygamberin zihninde süzgeçten geçiriliyor
belkide bu kunularla ilgili yanındakilerle istişareler yapıyor
düşünüyor kendi kendine koşuşuyor ne zaman kadar
ta ki söylediği sözlerden biri yaratıcı tarafından seçilene kadar
bence vahiy almak bu
vahyin oku diyerek başlamasına yani ilk beş ayete gelirsek
abi direkt oku diyor işte
yani pek çok anlama gelebilir hikmeti düşünüldüğünde
benim anladığım ilk anlamı olan oku
işte kitap oku onu oku bunu oku aç oku
belkide peygamber yeni yeni okumayı öğreniyordu
ve sanki biraz isteksizdi
kendisine okuma yazmayı kim öğretiyordu veya kimden öğrenmişti
benim bakış açımdan ilerlersek
peygamberin mağarada düşürken
bu sözleri kendine söylemesinin nedeni acaba ne olabilir
galiba kendisine gelen kitapları okumakta zorlanıyordu
ve kendisini bunu aşmak için ikna etmeye çalışıyordu
belkide okuduğu ilk kitap insanın nasıl yaratıldığına dair bir kitaptı
zamanın bir biyoloji kitabından çok etkilemiş de olabilir
bilim ile yaratıcın varlığı hakkında bilgi edinilebileceğini düşünüyordu
kendine ne olursa olsun okumalıyım öğrenmelim diyordu
bilimden çok etkilenmişti
ne bileyim aklında bunun yaratıcıyla olan ilgisi alakası vardı
işte tam o anda olan olmuş olabilir
diğer türlüsünü benim aklım almıyor
damdan düşer gibi biri konuşmaya başlayacak
görmüyorsun neye benzediği bilmiyorsun
daha mikrofon hoparlör icat edilmemiş
merhaba demeden kendini tanıtmadan yok abi
o sesi böyle duyacaksın
şöyle etrafında bakıp kimseyi göremeyeceksin
o mağaradan fırlayıp koca dağdan yuvarlanarak iki saniyede iner insan
vahyin nasıl gerçekleştiğine dair
kesin bir bilgi varsa söylensin öğrenelim
ben olayı ancak böyle canlandırabiliyorum kafamda
elbette şimdilik
""""""""""""""""""""""""""""""""""" 6 9 2022
KALEM SURESİ ( 1 - 7 ) f
SEVGİ VE MERHAMETİ SONSUZ ALLAH 'IN ADIYLA
[ NUN ! Kalem dile gelsin ! Satırlara dizilen gelsin !
" Rabbinin nimeti sayesinde sen cinlerle konuşan değilsin! "
Bu sana lütuf ve ikram dışında { GAYR-I MEMNUN } hak ettiğin bir karşılıktır .
Şüphesiz sen çok büyük bir ahlâk üzeresin.
Yakında göreceksin, onlar da görecekler.
Hanginizi gizli güçler kullanıyormuş ?
Senin Rabbin yolundan sapanın ve doğru yolda yürüyenin kim olduğunu en iyi bilendir . ]
bu ayetler bana elçinin bir kişiyle istişare ettiği izlenimini uyandırdı
hatta ayette geçen sözleri elçi bu kişiden duyarak not almış veya alınmış
tanrı da bu not alınan sözlerin bir kısmını benimseyerek ayet haline getirmiş olabilir
daha önce tarih boyunca
bilginin iki koldan saklanıp aktarıldığı fikrinine katıldığımı söylemiştim
kötücül olan kol hedefleri doğrultusunda bu bilgiyi defalarce kullanmış olmalı ki
elçinin bilgiyle ortaya çıkısı buna benzetilerek etkisiz hale getirilmek istenmiş
gizli güçlerin emrine amade olarak bilinen kötücül aktarıcılar
vahiy alan elçi ve arkadaşlarıyla aynı kefeye konularak
önemsizleştirilmeye sıradanlaştırılmaya çalışılmış
elçinin bilgiyi ve tüm gerçekleri olduğu gibi nakleden
bir dostu veya dostları olduğunu düşünmemek elde değil
hanginiz derken elçi ve bilgi kaynağı kastediliyor sanki
ayrıca elçinin seçilme hikayesine bir atıf var
saat geldiğinde elçiden daha muteber bir kişinin olmadığı söyleniyor
elçinin itham edildiği bir başka konu ise doğru yolda olmadığı şeklinde
bu ithamlar ilk görüşmenin yapıldığı azgın zat ve eşrafı tarafından yapılmış olabilir
nihayetinde elçi ve birlikte hareket ettiği insanlar arasında geçen diyaloğun
bir özeti varılan bir kararı gibi okunabilecek ayetler 20:39
KALEM SURESİ ( 8 -1 6 ) T
[ Yalanlayanları tanıma , itaat etme onlara !
İsterler ki yağcılık yapasın da { MÜDAHENE } onlar da sana yağ çeksinler.
Çokça yemin eden aşağılık âdi , küçük gören , dedi koducu ,
Hayrı engelleyen , günahkâr zorba , kaba saba ve asalak ...
Mal ve oğullar sahbi diye karşısında ayetlerimiz okunurken " Eskilerin
masalları " diyor . Yakında onun burnunu yere sürteceğiz ! ]
elçinin ikinci görüşmesini yaptığı kişilerin de
zulüm düzenini kurup işleten kişiler olduğu anlaşılıyor
bu kişiler de için için bilmektedirler ki yanlış yapıp hak yemektedirler
saati gelince karşılarına birinin dikileceğini dur diyeceğini biliyorlardı
şiddet kullanarak kolayca aşmayı planladıkları bu sorun
elçinin kimliği ve toplumdaki konumu nedeniyle boşa çıktın
çünkü böyle bir ortamda elçiye karşı güç kullanmaktan çekindiler
geçmişin bilgisine tarihsel olaylara dair donanımsız değildiler
bu nedenle önce elçiyi popohladılar ve nezaketen aynı şekilde karşılık beklediler
umduklarını bulamamış olmalılar ki ardından elçiyi ve yanındakileri alaya aldılar
sanırım amaçları elçinin etrafında toplananların umutlarını kırarak
kendilerine karşı başlayan hareketi küçük düşürerek etkisiz kılmaktı
ne de olsa bu kalkışmaya soyunanlar fakir güçsüz ve asil değillerdi
bu nedenle nüfuslarını servetlerini ön plana çıkararak üstün olduklarını
elçinin bildiğini kendilerinin de bildiklerini öne sürerek
bahsettikleri şeylerin masaldan ibaret olduğunu söylediler
görüşme sonrası elçi ve arkadaşlarının yine bir istişare yaptığını düşünebiliriz
yine bir durum tesbiti yapılmış ve bir karar alınmış gibi görünüyor
görüşülen zatların birer utanmaz haydut olduğu vurgulandıktan sonra
mücadeleye yılmadan devam edileceği belirtilmiş
ayetlerimiz denilmesi elçinin yakınlarıyla bu toplantıları sürekli yaptığı anlamına gelebilir
elçi tanrı tarafından onaylanan cümleleri
kelimesi kelimesine ayetler halinde yazarken ve yazdırırken
görüşlerini yakınında bulunan kişilerin fikirleriyle harmanlayarak oluşturduğu söylenebilir
KALEM SÜRESİ ( 17 - 35 ) •
[ Onları bahçe sahipleri { ASHABU ' L - CENNE } gibi sınayacağız .
Hani o bahçe sahipleri ürünlerini sabah erken gelip toplamak için sözleşmişlerdi .
Oysa Allah 'ı hiç hesaba katmıyorlardı .
Derken onlar uyurken öyle bir afet geldi ki bahçeye kıran girdi , sabaha her şey sararıp soldu.
Sabaha yakın birbirlerine seslendiler ; " Haydi , erkenden gidip ürünü toplayalım . "
Yolda gelirken aralarında şöyle konuşuyorlardı ;
" Yoksulun biri gelip de istemeden hepsini toplayalım . "
Sırf yoksula vermeyi engellemek için erkenden gittiler .
Fakat bahçeyi gördüklerinde " Yanlış gelmişiz " dediler .
Mırıldanarak " Yo , kesinlikle burası ! Ama galiba asıl engellenen biz oluyoruz . " dediler .
İçlerinde en insaflı olanı ; " Ben size Rabbinizi hesaba katın dememişmiydim ? " dedi .
Anladılar işi ve
" Rabbimiz gerçekten çok büyüksün ! Açıkçası bizler sana haksızlık etmişiz " dediler .
Sonra dönüp birbirlerini suçlamaya başladılar ;
" Yazıklar olsun bize ; nasıl da gözümüz dönmüş ?
Sonunda " Belki Rabbimiz ondan daha hayırlısını verir .
Allah ' tan ümit kesilmez ; O ' nu hesaba katmayı öğrenmeliyiz " dediler .
İşte böyledir afet ! Ahiretin / geleceğin azabı ise çok daha büyüktür , ah bir bilselerdi !
Sakınanları Rabbinin yanında mutluluk cennetleri bekliyor .
Biz teslimiyet gösterenleri { MÜSLÜMAN } günaha batmışlar gibi yapar mıyız ? ]
bu hikayeyi doğrulayacak arkelojik kanıtlar bulundu mu
bulunduysa herkese açık mı yoksa bir bahçe sahibinin gizli kasasında mı bilmiyorum
tanrıya teslim olmayı reddetip yalanlayan bahçe sahipleri eskilerin masalları dedidiğine göre
gerçeklerden yola çıkılarak anlatılan bu hikayenin onların da kulağına gittiği kesin
tanrının mülkünde
kimsenin payı olmadığına hükmederek
hak iddia eden bahçe sahibine deniyor ki
yanılıyorsun
zulmediyorsun
tanrının mülkü kimsenin olamaz
faydalanılacaksa herkes faydalanacak
öyle burası benim
ne çıkarsa topraktan hepsi benim demek yok
ihtiyacın kadarını alacaksın
kalanını ihtiyaç sahipleriyle paylaşacaksın
yoksula bir pay vermeyecek misin
bir sabah uyanmışsın ki hiçbir şeyin yok
akıllı ol
yatarıcını yaratıcının görüşünü hesaba kat
bu noktada yoksul şöyle diyebilir mi
bu şerefsiz bahçe sahibine kalırsa benim payıma düşen bir hiç
madem benim payıma düşen bir hiç
onun da payına hiç düşmesi için harekete geçersem
tanrı bu konuda beni haksız bulur mu
yoksulun bunu ürüne zarar vererek yapması son çare olabilir
öncesinde bir hak kazanabilmesi için ise
bir çatışma ortamına girmesi kaçınılmaz gibi görünüyor
ayrıca bu dünyanın nimetlerini kalıcı ve yeterli görerek kimseyle paylaşmayanların
ahirette esas nimetlerin dağıtımı sırasında avuçlarını yalamaları kaçınılmaz diyor
ne acıklı bir kayıp
bu dünyada tanrıyı hesaba katarak yaşayanlar için ne büyük bir mutluluk 20 08 2022 12:30
KALEM SÜRESİ ( 36 - 45 ) T
[ Size ne oluyor ? Nasıl hüküm veriyorsunuz ?
Yoksa sizin bir kitabınız var da ondan ders mi görüyorsunuz ?
" Keyfiniz neyi istiyorsa o caizdir " diye mi yazıyor o kitapta ?
Yoksa elinizde " Kıyamete kadar siz neye karar verirseniz o olacak " diye
Bizden alınmış bir teminat mı var ?
Sor bakalım onlara , içlerinden hangisi buna garanti verecek ?
Yoksa iddialarını destekleyecek birileri mi var ?
Eğer iddialarında samimî iseler o destekçileri getirsinler bakalım? ]
ayetleri ortaya çıkaran olayları nasıl bilebiliriz
bilmemize gerek var mı
ayetleri dikkatlice okuduğumuzda
diyalogların oluşabileceği bu olayları zinhinizde canladırmak
günümüz şartlarında nelere karşılık gelebiliceğini bulmak mümkün olur mu
önceki ayetler üzerinde düşünecek olursak
elçinin yaşadığı şehrin zalim ileri gelenleriyle görüşmeler yaptığı sonucuna varılabilir
yukarıdaki ayetlerden ise bu görüşmelerin daha farklı kişilerlerle sürdürüldüğü anlaşılabilir
bu kişiler kahin büyücü şair denielebilecek türden
bazı tarihsel anlatılara ve yazılı metinlere hakim kişilermiş gibi bir izlenim veriyor
belkide bu kişiler bilgiyi tekeline almış asıl kötücül alimlerin
taşeron olarak kullandığı ağzı laf yapan kolay yalan söyleyebilen tipler
ayetlerin hitap şeklinden çıkarılabilecek sonuç
bu kişilerin de bir kitaba veya kitaplara bakarak hüküm verdiği görülebilir
ellerindeki kitabın içinde gerçeğe dair kırıntılar bulunmasının yanında
tanrının buyrukları dikkate alındığında
tamamen belirli kişilerin bazı çıkar odakları oluşumların menfaatleri doğrultusunda
safsataya hurafeye ve yalana dayalı
haktan adaletten uzak yagılar içerdiğini anlamak mümkün
elçi bu ayetleri dile getirirken
yine tanrı yolunda olan dostlarıyla istişare ettiği
toplantıda yapılan konuşmalara atıfta bulunarak
konun özetini ve önemini ortaya koymuş görünüyor
KALEM SÜRESİ
[ Can boğaza dayanıp yatağa düşünce
imana gelmek için vakit çok geçtir ; artık isteseler de yapamazlar .
Çünkü gözlerinin feri gitmiş , zavallı bir duruma düşmüşlerdir.
Oysa sıhhat ve sağlık yerindeyken imana çağrılıp duruluyorlardı . ]
anlaşılan o ki görüşülen heyet arasında
ölüme hızla yaklaşan okumuş yazmış görece itibarlı ve görüşleri etkili biri var
bu kişi yanlış yolda olabileceğine dair bir şüphe içine düşmüş
ancak bir türlü kendisine gelen doğru teklifi kabul etmiyor edemiyor
elçi bu kişinin kazanmaya çalıştığı zamanın aslında aleyhine olduğunu beyan ediyor
sağlığında tanrıya ve elçisine muhalefet edip insanları doğrudan uzaklaştırıp
öleceğini anladığı an hayır öyle değildi demenin kendisini kurtaramayacağını söylüyor
KALEM SÜRESİ
[ O halde Bana bırak bu söze yalan diyenleri !
Onları ne olup bittiğini anlamadan yavaş yavaş uçuruma yuvarlayacağız.
Onlara mühlet veriyorum .
Hesabım çok sağlamdır { KEYD-İ METİN }
Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da ,
bu yüzden onlar ağır borç altında mı eziliyorlar ?
Yoksa gaybın sırlarına vakıf oldular da oradan mı konuşuyorlar ? ]
elçinin ve dostlarının karşısına çıkan heyetin
görüşme sonucunda elçiyi yalanlamış olduğunu anlıyoruz
bu görüşmeyi kabul eden heyetin iki önemli amacı olduğu düşünülebilir
birincisi elçiyi bilgi ve amaç konusunda test etmek
ikincisi ne olursa olsun söylediklerini yalanlayıp inkar etmek
heyeti oluşturan ve finanse eden zalim haydutlar istediklerini almış gibi görünüyor
borçlandırarak gebe bıraktıkları heyet üyeleri
minnet borçlarını ödemek veya hasetlerinden
fire vermeden elçiye itiraz etmiş
onu yalanlamış ve sonucu belli olan düzmece toplantıyı
elçinin aleyhine sonuçlanacak şekilde sonlandırmışlar
hatta bunu yaparken
kendilerinin elçiden daha bilgili olduklarını öne sürecek kadar ileri gitmişler
ancak dayandıkları bilginin saptırılmış ve kof olduğunu bilen elçi
kendisine destek olan tanrının bir müddet sonra
bu gidişata dur diyeceğinden emin bir şekilde
yalan ve iftiranın en ağır şekilde cezalandırılacağını ilan etmiş 20 08 2022 20:30
KALEM SURESİ ( 48 -52 ) T
[ Şu halde Rabbinin hükmüne sabret de balık sahibi gibi olma .
Hani o sıkıntıdan yutkunarak seslenmişti .
Eğer ona Rabbinden bir nimet ulaşmasaydı ,
aşağılanmış bir şekilde ıssız tenhalara atılmış halde kalırdı .
Fakat Rabbi onu alıp iyilik , güzellik ve doğruluk için çalışanlar arasına koydu .
O kâfirler bu hatırlatmayı her duyduklarında neredeyse gözleriyle seni devirecekler .
" O delidir , kesin gizli güçlerin adamıdır " deyip duruyorlar .
Hâlbuki bu insanlığa özünü hatırlatmadan başka bir şey değil ! ]
zalim çetelerin elebaşları tarafından tertiplenen toplantıya katılan elçinin
istediği ve beklediği sonucu alamadığı gibi
yakınında olan
veya yaklaşma eğiliminde olan kişilerden bazılarının şüpheye düştüklerini söyleyebiliriz
bu durum elçiyi hayal kırıklığına uğratmış sanki
içindedeki inzivaya çekilme arzusu kabarmış
ümitszliğe kapılacak gibi olmuş olabilir
ancak balık sahibi örnek gösterilerek
geçmişte kendisi gibi mücadele eden elçilerin çektiği sıkıntılar hatırlatılmış
sabır etmesini istenerek yaratıcının hükmünü beklemesi istenmiş
başarırısız olduğunu düşünmesi için bir neden olmadığı
bunu en kolay karşı heyetin doğrular kaşısındaki
yüz ifadelerinden takındıkları tavırdan anlayabileceği belirtilmiş
elçi tüm gerçekleri olduğu gibi anlatırken
renk vermemeye çalışsalar da
inkarcıların gözlerinde sadece nefret görülebilmiş
ezelden beri süre gelen sistemleri kötülük faaliyetlerini
elçinin üzerine atarak toplantıya şahit olanları etkilemeye çalışmışlar
yalanlayanlara çıkarlarına göre tahrif edip hurafeye boğdukları aktarımların
asılları sunulup hatırlatılınca
günahlarıyla yüzleşmenin yükü altında ezlilerek adeta deliye dönmüşler
MÜZZEMMİL SURESİ ( 1 - 9 ) •
SEVGİ VE MERHAMETİ SONSUZ ALLAH'IN ADIYLA
[ Sen ey büyük işi yüklenen !
Gece yarılarında kalk !
Ortasında , başında veya sonunda .
Kur'an ' ı düşüne düşüne oku !
Biz sana ağır bir sorumluluk yükleyeceğiz.
Bu nedenle gece vakti , ruh dinginliği ve sağlıklı okuma için daha elverişlidir .
Çünkü gündüz seni zorlu bir uğraş bekliyor .
Rabbini asla unutma ve bütün varlığınla O 'na yönel .
O doğunun ve batının Rabb 'idir ,
O 'ndan başka ilâh yoktur { LA İLAHE İLLAHU }
O 'na dayan . ]
tanrı tarafından benimsenip sahiplenilen bu ayetlerin
nasıl bir diyalog sonucu oluştuğunu düşündüğümde
elçinin görevi boyunca karşılaşacağı zorlukları aşabilmesi için
tarihi olayların kendinden önceki elçilerin çok önemli hikayelerin yer aldığı
çok kapsamlı bir yazılı kaynaktan yararlanması gerektiği sonucuna varıyorum
henüz üçüncü suresin başında
daha tamamlanmamış kurandan bahsederken
başı sonu ortası diyerek öneride bulunuyor
benim buradan çıkadığım sonuç
elinin altındaki kaynakların tarihçesinden söz ediliyor olunduğu
yani o ana kadar bildirilmiş toplam üç sayfayı bulmayan ayetlerden değil
kuranın içinde öbek öbek dağılmış olduğu onlarca kitaptan bahsediliyor
bir toprak yığının içindeki cevher gibi düşünebiliriz kuranı
işlenip çıkarılması saflaştırılması gereken ayetler
güvenilir tanrı dostlarından tarafından saklanan eserler arasında duruyor
elçi toplanacak olan kuran ayetlerini tanrının yardımıyla bulup çıkaracak
kurana girmesi gereken ayetlerin oluşunda da yine bu bilgileri kullanacak
okuyacağı kitaplar arasında diğer elçilerin hayatlarına dair ayrıntılar
tarihi olaylara ait sağlam aktarımlar
dünyanın diğer bölgelerineden gelen teyit edilmiş duyumlar
ve daha nice önemli bilgi elçinin önüne serilmiş
elçiden de bunları okuyup özümsemesi istenmiş
karşısında duran külliyatı dikkatlice okuyup hazmetmesinin önemi vurgulanmış
bunu yaparken tüm içtenliğiyle sadece tanrıyı düşünmesi gerektiği belirtilmiş
gündüz daha daha çok hayatın telaşı içinde bulunacağı hatırlatılarak
bunu en kolay gecenin bir vaktinde uyanıp
sakin bir kafayla yavaş yavaş yapabileceği söylenmiş
elçinin okuması için sunulan kitapların
hem doğu hem de batı medeniyetlerine dair pek çok bilgiyi de içerdiğini söyleyebilirim
bir nevi arşiv sahih tutanak benzeri bu kitap yığınını okuyup üzerine düşünmenin yanında
diğer işlerle uğraşmanın kolay olmayacağı
ve bu mücadelenin çok uzun yıpratıcı bir süreç olacağı
bu süreçte sadece bir ve tek olan tanrıya güvenip dayanması gerektiği açıklanmış
benim tahminim benzer bir arşivin
elçiyi yalanlayıp şiddetle karşı çıkan
kötücül alimlerin elinde de bulunduğu yönünde
ancak bu alim geçinen sahtekarlar
bilgiyi işlerine gelecek şekilde çarpıttıktan sonra açığa vuruyor
veya sadece seçtikleri kişiler dışında herkesten saklıyorlar
sonuncu elçi olması ve sonuncu kitabı
daha doğrusu ilk elçiden bugüne indirilen kitabı
tahrif edilemeyecek şekilde bir araya getireceği düşünüldüğünde
bu görevin gerçekten çok muazzam bir iş olduğu görülebilir
elçinin bu vazifeyi samimiyetle üstlendiğini anlıyorum
MÜZZEMMİL SURESİ ( 10 - 14 ) T
[ Aleyhinde söylenenlere katlan ve onlardan uygun şekilde uzaklaş .
Nimet sahiplerini { ULİ 'N - Nİ 'ME } ve o yalanlayıcıları bana bırak ve onlara biraz mühlet ver .
Bizde onlar için hazırlanmış kelepçeler ve ateş var .
Boğaza düğümlenecek bir yiyecek ve acı bir azap var .
O gün yeryüzü ve dağlar sarsılacak .
Dağlar savrulmuş kum yığınına dönecek ! ]
nimet sahipleri şeklinde sınıflandırılan kimseler
bahçe sahiplerinin yanında semiren kişilerin oluşturduğu bir grup olabilir
bu gruba dahil olanların zalim elebaşları önderliğinde elçiye karşı bir olup
elçiyi ve yanındakileri yalanmaya devam ettikleri anlaşılıyor
geçmişte kendilerine gelen elçileri yalanlayanların akibetleri hatırlatılıyor
kurdukları çetelerle masum insanları zindanlara çürüttükleri
aç bırakıp işkence ettiklerinden bahsediliyor
ve ardından başlarına gelen felaketlerden
un ufak oluşlarından söz ediliyor
elçinin karşısına geçtiği çetenin silahlı ve acımasız üyeleriyle birlikte
bilgili oldukları kadar sahtekar olan alimleri de ne denmek istediğini çok iyi anlıyor
fazlasıyla rahat bir yaşam için halkı baskı ve zor kullanarak sömürdüklerini
yalanla kandırarak çıkar haksız kazanç elde ettiklerini adları gibi biliyorlar
elçiden bu güruhla tartışma ortamına girmeden usulünce uzaklaşması isteniyor
önceki zalimler gibi azaba yakalanmalarının artık zaman meselesi olduğu
o güne kadar sükunetini koruması ve sabırla beklemesi gerektiği söyleniyor
MÜZEMMİL SURESİ ( 15 - 19 ) •
[ İyi dinleyin !
Firavun'a elçi gönderdiğimiz gibi size de üzerinize şahit olacak bir elçi gönderdik .
Firavun elçiye isyan etti . Bu halde onu kıskıvrak yakaladık .
Eğer kâfirlik ederseniz , çocukların saçlarını ağartan o günde kendinizi nasıl koruyacaksınız ?
Göğün param parça olacağı ve Allah ' ın sözünün gerçekleşeceği o gün !
İşte bu bir hatırlatmadır , artık dileyen Rabbi ile yol tutar ! ]
sanırım baştaki ayetleri duyduktan sonra inkar edenler alaya alışlarını azıtarak sürdümüşler
elçi de firavun ve avanesinin helakıyla ilgili bir hatırlatmada bulunarak
benzer bir akıbete uğramaktan sakınlarlara kurtuluş yolu olarak tanrının yolunu gösteriyor
burada yol ve saçlarını ağaran çocuklar vurgusu
elçiye isyan eden firavunun peşine takılarak kurtuluşa doğru gittiğini zannedenlerin
şok bir azapla karşılaştıkları ve az bilinen bir ayrıntı olarak kafiledeki çocukların
ya yaşanan dehşet karşısında saçlarının beyazladığı
veya gerçekleşen helak sonrası ortaya çıkan tabloda en acıklı enstantanenin
siyah saçları toz toprakla küllerle kaplanan çocuklar olduğundan söz ediliyor
belkide elçi bu ayrıntılara girerek
kendisini fütursuzca yalanlayanlara
olayın aktarımına dair bilgiler sizin de elinizde var diyor
ayrıca bu acıklı sonu kıyamet günüyle özdeşleştirerek çok ciddi bir uyarıda bulunuyor
MÜZEMMİL SURESİ ( 20 ) T
[ Rabbin , senin ve beraberindekilerin uykusuz geceler geçirdiğini biliyor .
Oysa gecenin ve gündüzün ölçüsünü koyan Allah ,
bu konuda epeyce zorlanacağınızı bildiği için , size lütuf ile muamelede bulunuyor .
Artık Kuran ' dan kolayınıza geleni okuyun .
İçinizden hastaların , Allah' ın fazlından aramaya ve
yeryüzünde sefere çıkacakların olabileceğini bilmektedir .
O halde Kuran ' dan kolayınıza geleni okuyun .
Destekleşmeyi / dayanışmayı ayağa kaldırın , ihtiyaç fazlasını { ZEKÂT } vererek arının .
Allah ' a güzel bir borç { KARZ - I HASEN } v e r i n .
Kendiniz için ne { HAYR ] yaparsanız , karşılığını Allah katında daha büyük olarak bulursunuz .
Daima Allah ' tan bağışlanma dileyin .
Allah çok bağışlayıcıdır , sevgi ve merhamet kaynağıdır . ]
bazı kaynaklarda elçinin kuran yazılırken yalnız olmadığı
en başından beri hatta çok daha ölcelerinden
bilgiye ulaşması konusunda deskteklendiğini okumuştum
okuduğum çeviriyi yapan yazarın tefsir derslerini takip edemediğim için
bu konu hakkında ne düşündüğünü ayrıntılı bir şekilde bilmiyorum
ancak yabana atmadığına dair bir fikrim var
kuranı kendisi yazmış olsa bile itibar ederdim sözü kalmış aklımda
öte yandan bugüne kadar bu konuya değinen başka yazarlar ve
görüşleri hakkında bir araştırma yapmış da değilim
özgün fikir üreteceğimi sanmıyorum
en fazla bu konu hakkında düşünüp yorum yapanların söylediklerine benzer şeyleri
farklı kelimelerle dile getireceğim ama sanki böylesi daha iyi
ana fikire katılarak ancak eş değer ve yakın yorumlardan fazla etkilenmeden
ne anladığıma dair düşüncelerimi duru bir şekilde yazmış olacağım
belki bitirdikten sonra bu konuya dair yorumları okuyup bir kaşılaştırma yapabilirim
surenin son ayeti elçinin yalnız olmadığını söylüyor
en azından ben öyle anlıyorum
dahası günler geçtikçe çoğalan bir ekipten söz edilebilir
buna paralel okunması gereken kitapların çoğaldığını da düşünebiliriz
okumaların bazen birlikte yapıldığına dair işaretler var
sanki nereden başlayacaklarını bilemez hale geldikleri olmuş
kitapları rastgele paylaşıp okumaya çalışmışlar ancak
her okuyucunun ilgi alanı farklı olduğu için zorlanmışlar sanki
bu nedenle de okuma konusunda kitap seçiminde bir genişlik tanınmış
okuma toplantılarına katılımda bir serbestlik getirilmiş
ilk önceleri sadece geceleri buluşulup uykuyu hesaba katmadan yapılan istişareler
gündüzü de kapsayacak şekilde uzamaya başlamış
eldeki kaynakların artışı dikkate alındığında
dünyanın kalanıyla bir irtibat halinde olunduğu düşünülebilir
veri akışını hızlandıran olayın vahiy sonrası girilen mücadelenin
yankılarının diğer kıtalara ulaşmış olduğu söylenebilir
gelen bilgiyi değerlendiren kişilerin
çeşitli nedenlerle sürekli rosatyon halinde olduğu sonucunu çıkarabiliriz
bu durum olumsuz karşılanmamış
herkesin elinden geleni yaparak birbiriyle yardımlaşması
dayanışma içerinde bilgi açısından donanımlı hale gelerek
elçiye görevini layığıyla yerine getirebilmesi için destek vermesi uygun görülmüş
destek çıkma noktasında herkesin maddi olarak da katılımı istenmiş
toplantıya katılanlara vererek arının dendiğine göre
hepsinin kazançlarının tanrı tarafından hoş görülen işlerden olmadığı akla gelebilir
bu noktada unutulmaması istenen hususlar
yeni bir başlangıca adım atıldığı
bu yolda geçmişteki hataların telafi edilebileceği
tanrının dileği doğrultusunda hareket edildiği takdirde
tanrının önceki günahları bağışlayacağı
dahası yapacakları her iyi her güzel işin karşılığının
tanrı tarafından fazlasıyla geri verileceği
ihiyaç sahibine vermenin tanrıya vermek olduğu
bu sayede kişinin kendisi için yapabileceği en doğru şeyin
tanrının rızası için paylaşmaktan bölüşmekten geçtiği şeklinde sıralanmış
MÜDDESSİR SURESİ ( 1 - 10 ) •
SEVGİ VE MERHAMETİ SONSUZ ALLAH'IN ADIYLA
[ Sen ey yalnızlığa bürünen !
Kalk ve uyanışı başlat !
Rabbini { TEKBİR } et !
Güzel ahlâkı kuşan !
Pisliğe bulaşma !
Servet { MENN } yığma { İSTİKSÂR } hayallerine kapılma !
Daima Rabbinle birlikte ol ve güçlüklere göğüs ger !
Unutma ki diriltici soluk üflendiği zaman ,
Çok zorlu bir gün olacak !
Kâfirler için hiç de kolay olmayacak ! ]
tanrının elçisine bilmediği şeyleri öğretmesi demek
elçinin kulağına olan biteni fısıldaması demektir şeklindeki tanıma katılmıyorum
elçi de mücadele ettiği kişiler gibi bilgiyi aynı yöntemle
yani düşünerek okuyarak araştırarak elde eder
hele ki son elçi gibi resmi vahiy paradigmasını nihayete erdirecekse
kendisinden önceki olayların iç yüzüne hakim olacak kadar bilgi sahibi olması gerekir
kendisine destek verenlerle birlik gece gündüz okuyan ve tefekkür eden elçi
bu süre zarfında epey içine kapanmış
okuduklarını özümsemek için yalnız kalmaya ağırlık vermiş gibi görünüyor
üstenlediği büyük ve zorlu görevi yerine getirmek için
mesajı yaymak üzere sokaklara yani halkın karşısına çıktığında nasıl hareket edeceği
ancak edindiği bilginin doğru yorumlanmasıyla mümkün olabilirdi
uzun sayılabilecek bir sessizlikten sonra
elçi ulaşmak istediği fikir ve güç dinginliğe varmış olmalı ki
derin uykuda olarak tarif ettiği insanları uyandırmak için harekete geçiyor
tanrının büyük olduğunu söylerek ayağa kalması ve işe koyulması isteniyor
buradan mücadele edeceği kişilerin kendilerini tanrıdan
ve dahi herkesten her şeyden büyük görenler olduğu anlaşılabilir
nefislerine hoş gelecek şekilde hüküm vererek
büyüklük taslayan bu kişilere hayır durun derken ve dedikten sonra
nasıl bir tavır segileyeceği nerler yapması gerektiğine gelince
öncelikle bugüne kadar yaşadığı gibi
özü sözü bir dürüst adaletli yani güzel ahlaklı olmaya devam etmesi isteniyor
mesele çete başlarıyla konuşup çözülemediği için
bir halk hareketiyle sonuca varmak durumunda kalan elçinin
kuracağı sağlam ilişkiler ulaşacağı güç hesaba katılarak
her zamanki gibi pisliğe bulaşmadan
pisliğe bulaşanlara uymadan yolunda ilerlemesi söyleniyor
maddi açıdan destekleneceği öngörülecek
emrine verilecek olan malı mülkü parayı
eleştirip uyardığı yanlış bulduğunu kişiler gibi biriktirip yığmaması gerektiği hatırlatılıyor
bu telkinlerden sonra sadece tanrıdan destek beklemesi
ve güçlükler karşısında direnerek asla pes etmemesi gerektiği vurgulanıyor
elçinin şu andan itibaren yapacakları diriltici soluğa
yani kıyamet gününün başlangıcında olacak olanlara benzetiliyor
meydanlara çıkıp halka zalimlere karşı gözünüzü açın demek zorlu bir iş
zalimlerin bu durum karşısında maruz kalacakları baskı da hafife alınacak bir durum değil
bundan sonra yaşanacaklar bir nevi kıyamet günü provasına dönüşecek denilebilir
MÜDESSİR SURESİ ( 11 -15 ) T
[ Tek başına yarattığım o adamı bana bırak
Uzayıp giden mal verdiğim ,
Gözünün önünde oğullarıyla ,
Nimetimi döşedikçe döşediğim o adamı . . .
Hala gözü doymuyor ; verdiğimden daha fazlasını istiyor . ]
bazı ayetlerin hatta önemili bir kısmının birden fazla anlam taşıdığı
birden fazla sonuca götürecek çağrışımlar yaptığı fikrine katılıyorum
ayet tanrı bu adamı yaratırken tek başınaydı
bu adamın eş koştuğu gibi ortakları yoktu şeklinde anlaşılabilir
bu durumda bu adam yine yalnız biri olarak tanrısya dönece
ortak koştuklarını asla yanında bulamayacak anlamı çıkar
ayet diğer açısından ele alınırsa
mal mülk zenginlik zürriyet denildiğinde
parmakla gösterilecek tek adam olmasının nedeni
tanrının ona akıl sağlık afiyet ve ömür vermesidir denilebilir
sonuçta bu adamın bir türlü doymak bilmediği söyleniyor
nereye kadar
ölüp gideceğini elinin altındakilerde başkalarının hakkı olduğunu bildiği halde
hala fazla daha fazla demesinin manasızlığı vurgulanıyor
kendisin olduğunu öne sürdüklerini geride bırakacak
ve hepsinin asıl sahibin huzuruna çıkacak
bu adamın sonu nasıl iyi olabilir
MÜDESSİR SURESİ ( 16 -30 ) T
[ Hayır ! O ayetlerimize karşı inat etti .
Onu dimdik bir yokuşa süreceğim .
Düşündü, ölçtü, kahrolsun nasıl da ölçtü.
Canı çıksın nasılda ölçtü .
Çevresine bakındı , kaşlarını çattı , surat astı .
Sonra sırtını döndü ve küstahça böbürlendi ;
" Bunlar eskiden beri söylenip duran göz boyayıcı laflardan başka bir şey değil ,
bu bir insan sözü , başkası değil " dedi .
Onu ateşe atacağım . Ateşin ne olduğunu bilir misin ?
O öyle bir ateş ki geride bir şey koymaz . Derileri yakıp kavurur ,
Başında ondokuz muhafız vardır . ]
daha önce elçi ve yanındakilerin görüştüğü zalim çete resilerinden biri var yine karşımızda
elçinin ikinci kez görüşme istediğini
inatla kabul etmediğini düşünebileceğimiz bu çete reisinin
ilk görüşmedeki hareketleri herkese detaylı bir şekilde anlatılarak ifşa ediliyor
eskilerin masalları demeden önce takındığı tiksindirici tavır ne kadar tanıdık değil mi
elçinin söylediklerinin insan sözü olduğunu söyleyerek karşı çıkması önemli bir ayrıntı
bu yaklaşım çete reisinin bilgi sahibi biri olduğunu veya bilgili birinden akıl aldığını gösteriyor
en başta söylediğim gibi
vahyin tanrı tarafından sahiplenilmiş insan sözü olduğunu düşünüyorum
ardından gelen ateşe atılma tehditi ve ilginç bir şekilde ateşin ne olduğu sorusu geliyor
bu soruyla çete reisinin geçmişte işlediği bir cinayete veya cinayetlere atıf yapılmış olabilir
veya çete reisinin akıl aldığı kimselerin bilebileceği bir cinayete göderme de olabilir
önceki elçilerden birinin
ya da zalimlere karşı gelen insanların katledilişine dair verilen bilginin
şifresinin de ondokuz muhafız vurgusu olduğunu söyleyebiliriz
geçmişte masum insanların sistematik bir şekilde öldürüldüğünü düşünebileceğimiz gibi
önemli bir şahsiyetin ondokuz kişilik bir ölüm mangası tarafından
geriye bir iz bırakmayacak şekilde ateşe atılarak öldürüldüğünü de düşünebiliriz
katillerin kısas gözetilerek cehennemde aynı şekilde cezalandırılacağı söyleniyor
bu hatırlatma karşısında çete reisi ve sahtekar alimlerin afalladığını tahmin etmek zor değil
ayrıca ayetleri duyan halkın da cinayet şebekelerine karşı bilinçleneceği öngörülebilir
böyle bir durumda olayların arka planı kulaktan kulağa çok hızlı bir şekilde yayılarak
uyanışın şehrin üzerine çöken çetelerin yollarını yokuşa süreceğinden emin olunabilir
MÜDESSİR SURESİ ( 31 ) T
[ Biz o ateşin muhafızlarını hep melekler yaptık .
Sayılarını inkarcılar için bir sınama vesilesi kıldık .
Kitaba muhatap olanlar inansın , iman edenleri / güvenenlerin de imanını artırsın diye .
Kitaba muhatap olanlar ve müminler şüphelenmesin ,
kalplerinde hastalık bulunanlar ile kâfirler " Allah bu örnekle ne demek istiyor ? " desin diye.
İşte böyle Allah müstahak gördüğünü saptırır ,
lâyık gördüğünü de doğru yolda yürütür .
Rabbinin ordularını sadece kendisi bilir .
Ve o insanoğluna bir hatırlatmadır ; hepsi bu ! ]
elçi ve yanındakilerin okuma dönemini çok iyi geçirdikleri
kitaplardan edindikleri bilginin yanında istibarata da önem verdikleri anlaşılıyor
direkt hedef aldıkları malk mülk sahibi zengin adamın arkasında
bilgiyi çıkarları doğrultusunda kullanan uluslararası bir şebeke olduğu düşünülebilir
bu şebeke dini siyaseti ticareti yönlendiren büyücü alim kahin denilen tipler olabilir
uygun gördükleri zalim kişileri detekleyerek ön plana çıkaran bu tipler
sırra dönüştürdükleri doğru bilgileri gerçekleri kullanarak herkesi aldatıyorlar
daha önce belirttiğim bir olası bir cinayet olayının açığa vurulmasına ilişkin ayetlerin
bir açıklaması ve meydana gelebilecek sonuçlarına dair açıklamalarla devam ediliyor
melek denildiğinde aklıma üçüncü bir varlık gelmediğini söylemiştim
melek tanrının koyduğu kural işleyiş ve oluşlar bütünü göz önünde bulundurularak
alınan tedbirler yapılan yatırımlar bilimsel çıkarımlar demek
meleklerden yardım almak melekleri bir işe memur kılmak demek
yaratıcının yöntemlerine paralel hareket etmek demek
bir insan tanrının çizdiği yolda yürürse melekler yardımcısı olur demek
tanrının kanunları o insana hizmet eder ilerlemesine yardımcı olur demek
buradan tanrının bir zalimi cezalandıracağı zaman
muhafız gibi bir yaratığa ihtiyaç duymayacağı sonucunu çıkarabiliriz
suçluyu mahkum edeceği ortamın çevreleyen yapının işleyisi
suçlunun asla dışarı çıkamayacağı bir şekilde düzenlendi mi tamamdır
oradan kurtuluş çıkın mümkün değildir
gerçekleşmiş olduğunu düşündüğüm cinayetin
sömürü düzenine karşı çıkan masum birine veya bir elçiye karşı olduğunu belirtmiştim
bu şöyle de olmuş olabilir
yirmi kişilik bir ileri gelen inkarcı kurulu var
bu kurulun üyelerinden biri yapılan uygulamayı yanlış bularak kurulu eleştirdi
veya dışarıya bilgi sızdırırken yakalandı
diğer üyeler de bu üyeye önce işkence yaptılar daha sonrada ateşe atıp küle çevirdiler
hem gözdağı olması hem de kötücül birlikteliklerini pekiştirmek için bu cinayeti
bir ritüel havasında işleyerek ihanetin feci sonunu göstermek istediler
bu sır elçi tarafından nokta atışı yapılarak ifşa edildi
yani sömürü düzenin reisleri arasında yine bir sızıntı var
elçinin bu şekilde direkt zulmün kaynağını hedef almasının amacı üzerine düşünülebilir
bu ifşa sonrasında insanlar arasında bazı sınıflandırmalar yapılıyor
kitaba muhattap olanlar denirken galiba önceki elçilere ve kitaplara tabi olanlar
müminler iman edenler de son elçiyle birlikte hepsine inananlar kast ediliyor olabilir
bu ifşanın arkasından gelecek olan gerçeği işin aslını öğrenme isteği
samimi olanları tanrıya ve elçisine yaklaştırması
bir şeyden haberi olmayan dahası merak etmeyen inkarcıları da
sapkınlıkta sürüklemeye devam ettirmesi bekleniyor
yaratıcı gizli olduğu düşünülen bu bilgiyi elçisi ile açığa vurarak
kendisine inananların inançlarının kuvvetleneceğini
kendisini yalanların da daha fazla batağa saplanacağını biliyor
herkes amelinin kaşılığını tatsın diyerek mücadelenin sürmesini diliyor
işte yaratıcı bu şekilde yolundan çıkanı pisliğe
yolunda yürüyeni kurtuluşa erdiriyor
yaratıcının ordularını sadece kendisi bilir demek ise
bu tür kritik bilgileri doğru yolda kullanmak için ele geçiren iyi kişilerin kim olduğunu
ancak yaratıcının bilebileceği söyleniyor
yani istediğiniz kadar kötülük yapmak için bir araya gelin
istediğiniz kadar gizli kalmaya günahlarınızı saklamaya çalışın
dünyanın en kötü ama güvenilir zalimlerini toplayın
mutlaka tanrıya hizmet eden biri durumunuzu açığa çıkarır ve hesap sorulur
bunu hangi iyi insanın yapacağını tahmin edip önlem alamasınız
çünkü siz yatartıcın rıza göstereceği şekilde işler yapmıyorsunuz
bu nedenle yaratıcının meleklerinin yardımından mahrum kalacak
ve önünde sonunda tökezleyip düşeceksiniz
bu geçmişte böyleydi bugün ve yarın da böyle olacak
bugünün zalimleri kendilerinden önceki zalimlerin başına neler geldiğini duymadı mı
insan olan dalga geçmeyi bırakır ve hatırlar
MÜDESSİR SURESİ ( 32 - 48 ) T
[ Hayır ! Ay dile gelsin !
Biten gece dile gelsin !
Ağaran tanyeri dile gelsin !
Hiç şüphesiz o gerçekten büyük bir olaydır !
Bu insanoğluna bir uyarıdır !
İyiyi veya kötüyü seçmek isteyen herkes için bir uyarı !
Her insan kazandığının esiridir .
Ancak iyiyi seçenler cennete girecek .
Oradan suçlulara soracaklar ; " Sizi ateşe sokan nedir ? "
Şöyle diyecekler ; " Biz { MUSALLÎ } değildik . Yoksulu { MİSKİN } doyurmazdık
Dalanlarla beraber dalanlardık . Din gününü yalan sayardık .
Hak olan ölüm gelinceye kadar hep böyleydik . "
Heyhat ! Artık çok geç , aracıların torpili { ŞEFAAT } fayda vermez . ]
eğer yanılmıyorsam zalimlerin bir tören havasında katlettikleri kişi
ayın belirli bir gecesinde öldürülmek için zinda atılmış
o gece geldiğinde sabaha kadar işkence yapılıp sorugulanmış
gün doğumunda da ateşe atılarak yakılmış
canına kıydıkları kişin başından geçenler büyük bir olay olarak hatırlatılıyor
zalimler güneş doğarken tüm işkenceye rağmen iyilikten vaz geçmeyen kişiye soruyor
seni ateşin içine soka ne biliyor musun
doğru yoldan dönmeyen kişi cevap veriyor
birazdan gireceğim şu ateşin sürekli yanarak herkese faydaları olması için
ona üşenmeden odun taşıdım ve bu dayanışmadan hiç yüz çevirmedim
bu işi yaparak yaratıcıma yaklaşabilmeyi umdum
darda kalanın yardımına koştum gücü yetmeyenlerin karnını doyurdum
harama dalanlarla bir olup kimsenin hakkına tecavüz etmedim
tekrar dirileceğimi inkar ederek yaptığım yanıma kar kalacak diyerek yaşamadım
bu ateşin karşısına gelene kadar böyleydim
tarifsiz acılar tattığım bu gece boyunca da fikrim değişmedi
işte ben ateşe bunlar yüzünden gireceğim
ardından zalimler tarfında
tanrıya olan bağlılığın kurtaramadı seni diyerek ateşe atılmış
büyük bir ihtimalle bu hatırlatmadan sonra
çete reisleri elçiye bir aracı gönderip
daha fazla konuşmaması için ne istiyorlarsa yapacaklarını söylemişler
ancak kıyamet gününde ortak koştuklarından medet umduklarında nasıl elleri boş kalacaksa
aynı şekilde elçi tarafından reddedilip elleri boş bırakılmışlar
MÜDESSİR SURESİ ( 49 - 56 ) T
[ Şu halde onlara ne oluyor ki bütün hatırlatmalardan yüz çeviriyorlar ?
Sanki aslandan kaçan ürkmüş yaban eşekleri gibiler .
Her biri kendisine özel nama yazılı davetiye istiyor .
Hayır ! Onlar ahiretten korkmuyorlar .
Hayır ! Bu bîr hatırlatmadır ! Dileyen onun üzerinde düşünüp öğüt alır .
Allah lâyık görmedikçe de düşünüp öğüt alamazlar .
Düşünüp öğüt alan ise sakınanlardan ve bağışlananlardan olur . ]
sessizliğini zalim çete reislerine korkunç gelecek şekilde sonlandıran elçi
en başta ne söylediyse aynısını yine kararlı bir şekilde söylemeye devam ediyor
elçinin elindeki bilgiyi nasıl edindiğini bir türlü bulamayan inkarcılar
doğruyu söylediğini kabul etmekle birlikte
elçinin de kendileri gibi kumpasçı sahtekar bir oluşumun parçası olabileceğini düşünüyorlar
korkularının nedeni inanmadıkları ahiret günü başlarına gelecek olan değil
şimdi yaşarken uğrayacakları bozgun ve yıkımdır aslında
çünkü kendilerine hatırlatılan şeylerin benzerleri geçmişte yaşanmış
kendileri gibi olan kötülerin başına çok kötü şeyler gelmiş
bir ayrıcalık bir taviz bekledikleri varlık aslında tanrı değil
bizzat elçinin kendisinden sözlü ve yazılı beyan istiyorlar
bunun için elçiye ne istiyorsa vermeye hazırlar
ondan sonra yine bildiklerini işlerine geldiği gibi okuyacaklar tabii
bu hatırlama neticesinde öğüt alıp kendilerini düzeltme peşinde değiller
aksine tanrı buyrunun ve elçininçıkarlarına göre revize edilmesini bekliyorlar
tanrı böyle bir şeyi bu haydutlara layık görür mü
asla
aklını başına alan bağışlanır ve kurtulur
bu kadar açık
22 08 2022 17:56
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder