19 Ekim 2015 Pazartesi
hoca biz atmayalım
kendisi bıraksın demiş
hak vermemek elde değil
okul bitmişti
babam bir iş buldu
bankonun arkasında
oturduğum yerde bilet kesiyordum
işyeri beyaz bir gömlek
ve kravat vermişti
ayda bir sakal trası oluyordum
başıma gelenleri atlatmaya çalışıyordum
sonra bir polis geldi
terminaldeki polis noktasına gittiler
beş dakika sonra patron geldi
gömleği ve kravatı istedi verdim
büyük ikramiye diye buna denir
askılı atletle otobüs minibüs eve geldim
okul yok para yok iş yok
aile çevre hatta kendim bile
baskıyı öyle bir algılıyordum ki
ayağa kalkabilsem ilk işim
kendimi öldürmek olacaktı
sonra polisi ve patronu
öldürmek geldi aklıma
en güzel elbiselerimi giydim
rezil bir şekilde geldiğim yoldan geri dönerken
gözlerimin dolması geçmemişti
patron gitmişti polis başka polisti
gitmeliydim ama nereye
üvey akrabalarımın bulunduğu şehre
bir bilet alıp beklemeye başladım
bir daha geri dönmemenin
bir yolu olmalı diye düşünüyordum
otobüsten iner inmez aradım
şehirde olmadıklarını söylediler
bir daha da telefonları açılmadı
hiç hucum yeleği giymiş
elinde keleşle gezen bekçi görmemiştim
heryerde kum torbaları
şemsiye taşır gibi ağır silah taşıyan insanlar
bakkalın birine girip sigara almak istedim
adam bakkalda envayi çeşit mermi çekirdeği satıyordu
çocuk muyum terörist miyim bilemedim şimdi
geri dönmemenin bir yolunu bulmuştum
diyarbakıra iki saat uzaklıktaydım
fakat param sadece bilete yetiyordu
hava kararmadan diyordu herkes
hava kararmadan halledelim şu işi
elbiselerim para ederdi
vilayet binasının oralarda gezinirken
bir terzi dikkatimi çekti
selam verip girdim içeri
üzerimdekileri almasını
bana idareten giyecek birşeyler ile
çok acıkan karnımı doyurmak için
biraz para vermesini istedim
beni konuşturuyordu
sorular sorup beni oyalıyordu
acelem olduğunu diyarbakıra gideceğimi söyledim
bana bu saatten sonra bir yere gidemeyeceğimi söyledi
çünkü birazdan hava kararacaktı
bekle dedi ve biraz sonra bir polisle çıkıp geldi
tamam dedim şimdi ayvayı yedik
beni bir karakola götürdü
bunların üçü de senin hemşerin dedi
bir masaya oturmuş üç yıldızlı üç komiser
üçüz gibiydiler
bunlar sanki polis değildi
daha çok insana benziyorlardı
rahatladım açıkcası
memleketten anlat dediler anlattım
derken hava karardı
benim burada kalamayacağımı
askerlerin bulunduğu bir noktaya götürüleceğimi
ve sabah erkenden memlekete doğru giden
ilk otobüse bindirileceğimi söylediler
yanlarından ayrılırken durgunlaştılar üzüldüm biraz
askerlerin yanına geldik
kimseye karnım aç diyemiyordum
can derdine düşmüş insanların arasında utandım
neyseki bir askerin koca bir tepsi içerisinde
çiğköfteyle gelmesi uzun sürmedi
fakat bir eksik vardı
limon
gidip alınması gerekiyordu fakat
bu saatte sokağa çıkıp limon aramak
rus ruleti oynamaya benziyordu
öylece yedik
çoğunu ben yedim
sabah adanaya giden otobüse bindirdiler
adanayı sel başmıştı
terminal sular altındaydı
ankara otobüsüne bindim
bu arada hemşerilerimin bana verdiği
yazılı kağıtla her polis noktasına gidip
bilet ve yemek işini çözebiliyordum
tek kurşun bile atmadan
etkisiz hale getirilmiştim
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder