28 Aralık 2015 Pazartesi
21 Aralık 2015 Pazartesi
peşine düşmek istemiyorum acının
yeryüzünde bıraktığı izlerini sevmiyorum
kağıda yayılıp kalan mürekkep gibi sesim
kanım gibi
karanlıkta parlayan sesim gibi
bir yere kadar sevmek
sonrası
ya adını bilmiş olsaydım
bu kadar kolay olmazdı seni unutmak
adını bilmediğim için unutamıyorum seni
şimdi kes sözünü
sonsuzluk
ne diyeceğini her an düşünmek olsun
birgün gidecek olan birinin ardından
koşarak kalmak istiyorun
10 Aralık 2015 Perşembe
götün biri diyorum
safi göt ne yapayım
özgürlüğünü agasının özgürlüğüne bağlayan göttür
beş dakikadan fazla sevemediğim insan kısmının bir parçasıyım
fakat bu tipleri görür görmez sevemememi
bir türlü yadırgıyamıyorum
gördüğümü bile hatırlamamak istemediğim yaratıklardan işte
senin fedayilerinle övünmedeki salaklığın
bendeki muhteşem sabrı ortaya çıkarıyor
seni cehennem olup sonsuza kadar öldürmek istiyorum göt
seni sürekli bir dirilten var ise
ve sürekli benim karşıma çıkarıyorsa ne yapayım
yarın ıssız bir yere gideceğim
beni takip et
et sana yalvarıyorum
benim için doğu sen isen senin için doğu benim, at zarı
sus
anlatmayı bırak
şimdi ellerimle parça parça edeceğim sesini suratını
nesin sen
dilin dinin ırkın tipin umurumda değil
kendi hayatına karşılık benim hayatımı hiçe saymaya hazır mısın ?
susma
susmayı bırak beynini siktiğim salağı
nesin sen
iki ayağının üzerinde yürümen sürünmen umurumda değil
yarın karşına çıkacağım
fikrinle yüzleşmeye hazır mısın ?
1 Aralık 2015 Salı
30 Kasım 2015 Pazartesi
beni yaralarım öldürmeyecek
vücuduma sapladığınız her ne varsa
saklamaya çalışacaksınız
sizi affetmem size yetmeyecek
tanrı vergisi asil yüreğiniz
kendinizi affetmenize izi vermeyecek
işte burada unutmak istiyorum her şeyi
yere düşmüş ıslak bir şeker gibiyim
beni tatmak için taşa toprağa rızkım diyeceksiniz
iyi bir uygulamaya benziyor
hem devlet hem hükümlü açısından
yanlış hesaplamadıysam
bir gün yani sekiz saatlik çalışma
cezaevinde dört gün yani doksanaltı saate karşılık geliyor
öğle tatilleri de işyerinden ayrılmazsan
iyi niyetli yöneticiler yemeğini karşılıyor sağolsunlar
devlet seninle dört gün dört gece uğraşmak yerine
sekiz saat çalıştırıp kanunun yerini bulmasını sağlıyor
sende akşam oldumu eve gidiyorsun
pıyızını yap türkünü dinle yat
hapisanede ışıklar kapatılmaz
evinde söndür lambanı yat
hapisanelerde yer kalmadı zaten
iyi bir uygulamaya benziyor
para yok para vermiyorlar
para cezasına çevirilmiş hapis cezanı çekiyorsun
sigorta yok hasta olmuyorsun
hasta olursan çalışmadığın günleri kaza ediyorsun
amaç hükümlüyü topluma kazandırmak deniyor
istismar edilebilir mi
belli olmaz
ölümü gösterip sıtmaya razı etmek isteyenler çıkabilir
hüküm giymiş biri bir anda semer giymiş birine evrilebilir
potansiyel suçlusun
birşeyler kaybolsa herkesin gözü bir anda sana çevirilebilir
sakat
biri bıçakla etrafında dolaşabilir
tepende dikilip şaka şaka diyebilir
hapisanede olsa çadır anında karışır
seni bir daha hapisaneye atamazlar
genelde işkence olur biraz
ama işyeri paranoyak olmak için uygun değildir
yoksa seni hapise atarlar
hapise atmadan önce belki işkence olur biraz
buna rağmen üzerine oynarlarsa ne yapılabilir
kaçamazsın yine hapise atarlar
yine de iyi olabilir
tüm kutucukları imzalamadan belli olmaz
28 Kasım 2015 Cumartesi
26 Kasım 2015 Perşembe
23 Kasım 2015 Pazartesi
14 Kasım 2015 Cumartesi
13 Kasım 2015 Cuma
12 Kasım 2015 Perşembe
bisiklet mavi olacak
kırmızı düşünme
son kahvaltını son kahvaltınmış gibi yapma
askerlerle o konuları konuşma
hükümeti ara sıra eleştirme
tehdit telefonlarını ciddiye alma
dış güçlerin oyunlarından bahsetme
terörü dert etme
vatanına değer verme
milletini önemseme
yaşlandığını hissetme
birazdan buz kesecek ayaklarına birden uzanıp
omuzunu acıtma
derdini söyleyip sevdiklerini üzme
her yer buz merdivenden hızlı inme
arabanın buz tutmuş camlarına bakma
çöpçülere günaydın demek isteme
bu soğukta sabahın ayazında
sokakta ekmek parası için çalıştıklarını zannetme
çöpçülerin durduğunu fark etme
sana doğru gelmelerini önemseme
elleri de tertemizmiş deme
silahları da simsiyahmış görme
bileğin kırılsa da çantanı düşürme
omuzunun ağrısını geçirse de o kurşunu sevme
ayak seslerinin kesilmesini bekleme
karsuyuna karışan kanını seyretme
içini kaplayan huzura teslim olma
kırmızı düşünme
bisiklet mavi olacak
ölme
10 Kasım 2015 Salı
tanrı günah işleyenleri sever vazgeçenleri af eder
tanrı günah işleyenleri sever vazgeçenleri af eder
sanki iki azrail duruyordu kapıda
siyah elmastan yapılmış gözleri
korkudan soluksuz kalmış bedenine
tüm parlaklığıyla bakıyordu
çok ölü görmüştü beyaz bezlere sarılı
siyah bezlere sarılı bu kaya gibi adamları
kim dikmişti sabahın köründe kapıya
türküler yeni başlamıştı radyoda çalmaya
sanki iki azrail dikilmişti kapıya
siyah elmastan yapılmış ayakkabıları ile
yaklaştılar ihtiyar bekçiye kararlılıkla
taşların anlamı vardı
mezarlık duvarından dökülen ölü taşların
yılların verdiği yorgunlukla
ölülere yaslanmaya çalışan başucu taşlarının
jilet gibi ütülenmiş elbiseleriyle üzerine gelen bu kayalıkların
ne bir anlamı vardı ne de sanki duracağı
sanki iki azrail dikilmişti karşısına
biri soluksuz kalmış bedenini tutarken
diğeri ruhunu çekip çıkaracaktı
buyrun dedi korkudan kısılmış sesiyle
sanki bedenini tutacak olan bir adım daha yaklaştı
elini cebine atarken
ihtiyar bekçi çay poşetini yere düşürmemek için
kalan son gücüyle tutmaya çalıştı
bir ölüm fermanı okuyordu
bir ismi olduğuna sevindi bir an
çünkü fermanda isim yazmıyordu
soluk almaya başlayan ihtiyar bekçinin aklına
ölüden önce mezarcılar geldi
kazma yürek vereceği işçiler neredeydi
sen kazacaksın bu mezarı dendi
isimsiz bir tarihin mezarını tek başına kazacaksın
ve karşılığını da fazlasıyla alacaksın
iyilerinden kazma ve kürek
genişlerinden yetecek kadar tahta
ve ölüyü mezara sarkıtacakları iple geri döndü
kapının yanındaki büyük siyah araba geldiği gibi sessizdi
parasızların yattığı bu mezarlıkta ne işi vardı bu adamların
mezarlık kapısından uzak
mezarlığın içindeki yola yakın
göze batmayan bir yer gösterdi
isimsiz bir tarih için idealdi
öğleye doğru badem ağacına yaslandı
ilk defa mezar kazmıştı
bir sigara yaktı
cevabı önce sessizlik olan soruyu sordu
gözleri siyah elmas olanlara
ölen kimdi
tamam sormadım dedi
bu gün hiç yaşanmadı
bu gün ne sizi
ne de kendimi gördüm burada
bu mezar da bir garibin olmalı
başka seçeneği kalmamıştı
telefonun kapağı kapandı
ikinci sigarasını söndürüp
ağrıyan omuzunu tutarak ayağa kalktı
toz bulutunun içinden çıkan azraillere baktı
sanki hepsi bir fabrikadan çıkmıştı
gözlerini görebildiği insanlar yaklaştı
biraz rahatladı imamı görünce fakat
onu da bu civarda ilk kez görmüştü
gözlerini görebildiği insanlar üzgündü
tabut yanlarındaki en gösterişsiz nesneydi
istisnasız herkes tabuta bakıyordu
biri mezara indi
iki iple sarkıtılan ölüyü sağına yatırdı
tahtalarla kapattı
ilk toprağı yaşlı kadın attı
sonra genç kadın aldı küreği
yaşlı kadının titreyen ellerinden
ve diğerleri
mezarı tamamen kapatıp
malzemeleri yerine götürdükten sonra
nihayet gelebilmişti kulübesine
yarım kalan çay demleme işine koyuldu
konvoy uzaklaştı
sanki iki hayalet duruyordu kapıda
biri az konuşan diğeri dilsiz
bu günü unutacağı
aklından çıkaracağı
ağızını sıkı tutacağı
şişkin bir zarf almıştı
az konuşan yine dağlar ardından seslendi
yolun ortasında durup ihtiyar bekçiye dönerek
burada neler olduğunu duyacak olursak etraftan
buraya kimlerin geldiğini
ki bizim kulağımız deliktir
seni tekrar ziyarete geliriz
bu sefer sana zahmet vermez
mezarını biz kazarız
hava mı sıcaktı
ürperdiği için miydi
sırtından ter aktı ihtiyar bekçinin
8 Kasım 2015 Pazar
6 Kasım 2015 Cuma
günde beş vakit yatıp kalkınca
senede bir ay güzdüzleri beslenmeyip sevişmeyince
bir cümleyi seslice söylediğimde...
gücü her şeye yeten
ve bunları yapmama ihtiyacı olmayan varlığa borcunu ödersin deniyor
peki neden açlıktan ölmemek için
ölene kadar otoriteye hizmet etmek zorundayım
hiç çalışmasak
sadece patrona yönelip huzurunda yatıp kalksak
sigortamızı yatırsa kiramızı ödese
yağmuru yağdırıp ekini bitirse
ne güzel olurdu
4 Kasım 2015 Çarşamba
3 Kasım 2015 Salı
kanımı hiç kırılmayan bir kadehe doldurun
şarkı başladığında bitiverecek
ölüm gelecek el değmemiş haliyle
kurulacak çilingir sofrasına ömrümün
kalbimi hiç kırılmayan dostluklara koyun
solmaya başladığında bitiverecek
hayatım sonsuza kadar sürecek
benzemiyorsun işte hiç bir söze
zaman ne kakar da aciz
acizliğimi
hiç kurumayan bir gözyaşıyla akıtın
sanırım dinlerinin ilk ritüeli
yakılan ateşe bir parça odun atmaktı
böylece bir et kovuğundan yalnız çıkan insan
bir taş kovuğunda birlikte ısınıp düşünebiliyorlardı yaratıcıyı
yazmaya başladılar yaşadıklarını
okuması için gelecek nesillerin
ateşin etrafındaki bu toplantıya
bir parça odun getirmeyen tembel aristokratı sikeyim
ataları ateş yakmayı bulmuş
sizi odun gibi yakmayan ateşi sikeyim
1 Kasım 2015 Pazar
tanrı'm arzım geniş diyorsun
hiçbir şey kaçmak kadar korkutmuyor artık beni
bana izin versen de buradayım artık
benim için yaratmanı diliyorum senden
yurdunu seve seve ölmek isteyen bir kulun için
adını anıp yalan söyleyenlerin karşısında
en acımasız ölümü ben buradayım
gelirsen memleketime hoşgeldin
gelmezsen cehennem de olsa burası
memleketim yine benim memleketim
31 Ekim 2015 Cumartesi
türkiye cumhuriyeti oy demek değildir
beni ister iyi dinleyin
ya da sike sike iyi dinleyin
biz bu topraklara süs olsun diye gelmedik
biz türk'üz
askerlik bizim için varoluşumuzun sınırları dışındadır
halkımızın bir takım ilüzyonlara kanıp
şer odaklarına meyletmesi iyi niyetli insanlardan oluşmuş olmasındandır
sizin umut ettiğiniz yıkılışı seygileyemeyecek olmamız
bizim şerefli bir mayaya sahip olmamızdandır
biz tanrı'nın paraya hükmetmesi için yaratılmış kulları değiliz
biz ancak hakka ve hukuka hizmet etmek için yaratılmış
asaletini de bu dürüstlük üzerine teslim almış bir milletiz
ne mutlu türk'üm diyene demek budur
haksızsan ananı bellemek için buraradayız
haklıysan anan anamızdır elini öperiz
tamam mı lan beynini siktiğim salakları
29 Ekim 2015 Perşembe
28 Ekim 2015 Çarşamba
ekmek
bir çocuk doğdu
bir lokma ekmek için çalışamayacak kadar özürlü
soruyorum tanrıya
eğer beni yemeye içmeye muhtaç bir varlık olarak yarattıysan
ekmeği suyu sen bana vermezsen gideceğim kim var ?
ekmek parası için çalışan kerizdir
ekmeğini/emeğini çalan kişiye
karın tokluğuna çalışan köledir
eğer beni öldürmek istiyorsan kez rızkımı
eğer bana ceza vereceksen aramıyorum hakkımı
eğer bana arka çıkmayacaksan kes alakayı
sikerim böyle hayatı
sen şarap testimi kırmaya geldin
dilini sap eylemişsin iblisin çekicine
söyle ne koyacaksın yerine
ne ile dolduracaksın kanını akıtıp
parça parça edip yüreğimi
ben onu yeri için yari terk etmişim
buna rağmen bana sabredene
ne diyeceksin söyle
aklımı başımdan alabilecek mi şarap gibi sesin
sen kalemimi kırmaya geldin
sözünü kaybetmiş bir şiir gibi
sayfalardan akıp gideceksin
kalan yine benim olacak göreceksin
vur gücünün yettiği kadar
beni kırdığından fazla kırılacak
içmemenin şarhoşluğuyla parçalanacaksın
bu can benim değil
kırmaya çalıştıkça masanda
hep dolu bir kadeh bulacaksın
27 Ekim 2015 Salı
26 Ekim 2015 Pazartesi
bugün bir yerde yazı yazdım
orada önceden de yazı yazmıştım
yine bir masada oturuyor
çay içiyordum
dört duvar ve dikenli teller yerini
bir kafeteryaya bırakmıştı
bir saraydı
sarayda adalet olur mu aq
ben hapisaneyken yazı yazdığımda da yoktu
o gün birinci olmak için kaleme sarılmamıştım
tek derdim yine yazı yazmaktı
25 Ekim 2015 Pazar
tanrı'nın gücü ele geçirebilmenin yolunu göstermesidir
şeytan ve yandaşları son ana kadar
bu yolu en iyi uygulayabilen yaratıklardır
fakat paylaşmak için değil sahteliklerini zirvede tutabilmek için
düştükleri bu yol onları hayal kırıklığına sürükler
müslüman güce tapmaz
onu gerçek sahibi için taşır
sisifos gibi
elektirikler kesildi amirim
gelir birazdan
baya bi kesildi amirim
kestiler yani
bizim bu aralar köpek ulumanın ayarını iyice kaçırdı ne yapalım
öyle istemişlerdir olum biz işimize bakalım
açayım mı dosyayı
aç bakalım işimize göre birşeyler vardır
evet amirim kader kadar göt bir çözüm ortağımız olamazdı
şu üçünü kuban edelim
ama biri savcı amirim
ne yapayım aq seni kurban etsem bisike yaramazsın
afedersiniz amirim bian idealist şettirverdi bilinçaltım istemeden
tamam bak işine
amirim başarılı bir operasyonla üçü de öldü gündem pert
olur böyle şeyler aslanım
amirim şeyy
ne var lan yine
başka bir savcı
ne olmuş
bize göre gevşeklik yapmaya başladı
atın masasına berkinin dosyasını
size tapıyorum amirim
dua et seni sikmek zorunda kalmayayım
23 Ekim 2015 Cuma
polis olabilir
daha beteri mitçi de olabilir
kesin ikisinden birinin gönderdiği
salak bir karıdır
yok lan
bu sana tav olacak kadar çaresiz biri
bu devlet kime ilgi duyduysan piç etti
sittiret et unut bu işleri
bugün olmadı evet
yarın ölmek için güzel bir gün olabilir
seni olduğun gibi kabul eden
bir mezardan başka
bir eş arama
öl kalemini siktiğim şairi
22 Ekim 2015 Perşembe
kaybettim
buna alışarak yaşamayı başarmışken
tekrar kaybetmeyi göze alabilirim fakat
nasıl yapılıyordu
unutmuşum
belkide hiç bilmediğim için
hep kaybettim
ne diyordum
hiç hatırlamaya çabalamadan kaybetmek
birine alışarak yaşamak
sevmek birilerine alışmaya çabalamak
şaraba öylesine güzel alışmışken
testiyi birilerini düşünerken yere çalmak
aynı kadehten içmemeyi başarmışken
kendini daha nasıl parçalayabilir bir deniz
en asi rüzgarlarla bir olup çarparken kayalıklara
sıçramışım beyaz bir gömleğe
seni her gördüğümde
bir kan damlası gibiyim
ne diyecektim
en iyisi yere bakarak yalnız kalmak
tüm insanların yüzü birgün toprak olacak
erkek fiziksel üstünlüğü nedeniyle
en başından beri köle yapılmak istenmiştir
bir köleden verim almak isteyen
pilastik efendiler şunu farketti
bir erkeğin aklından kadını çıkarırsanız
beyni de kasları da size itaat eder
zincir vurmak maliyetli olduğu için
erkek ile kadın arasına
kağıttan bir duvar örülmüştür
para
erkeğin parası yoksa
kadını da olmaz
erkeğin temel görevi
bir kadına sahip olmak için
para kazanmaya çalışmamak
ve bunun için kimseyi kendine köle yapmamak
söylediklerimi anlayacak insan sayısı neden az
çoğu öldü
kalan da ölmek üzereler
fatma nine
hasan dede
açlık
işçi lokantasını beğenmeyip
yol tepmeyi göze alan züppe ile
bir lokma ekmek bulamayıp
ağlayan garibin geçirdiği ortak zaman duygusu
kedim seni sevmedi ayrılmamız lazım diyen kız
yalan
kedisinin sana çektiği hareketi görünce korkmuştur
çünkü kedisinin en sevdiği kişiyi
kendisi olarak görmek
onun tek tesellisidir
derin yalnızlığında
kedisini hem kıskanmış
hem damdan düşmüştür
acısını kediyi tekmeleyerek çıkaramaz
çünkü onu besliyordur
evden ayrılıken başkasının ayakkabısını giymeden çıkabilirsen
o kızın kapısını bir daha göremezsin
modern insanın en büyük problemi
problemin ne olduğunu söylemek
kolay olabilir
fakat insana bakıp
problemi hala çözemediğini söylemek
daha kolay
mesela adem modern olmak isterken
dişlemiş olabilir elmayı
yarın kimseye sövmeyeyim
aşkama kadar şarap düşünmeyeyim
hava kararınca lambayı yakmadan yatayım diyorum
olmuyor
denemediğim ne kaldı
cesedimi bu dünyadan gecenin bir vakti
şu masanın üzerinde eriyip sönmüş mum gibi kazıyacaksınız
eşek herif bile demediğim günleri hatırlıyorum
üzerime gelmiyorlar mıydı sanki
hep mi hatalı olur bir insan
üstelik dört duvarlı sokaklar içinde bile
adalet varlığını sürdürebilmek için
içime bir kesekağıdı gibi kustu
ne desem olmuyor
midemi bulandırıyor uyanmak
söverek ve korkarak açıyorum gözlerimi aydınlığa
ne olayım
aşık mı olayım
hain mi olayım
insan olamıyorum
tan yeri şarap gibi kırmızı değilse
göt olayım
yalancı ışığını siktiğim güneşi tepeme dikilecek yine
turgut uyar diyince akla ilk gelenler
kitaplarından birinin bir sayfasını bile okumak nasip olmadı
sadece kendisi için hazırlanmış bir radyo programını dinledim
şu yukarda yazanları da okumadım
ben okuyamıyorum
yani çok az ve zor okuyorum
bir gram bal yedikten sonra bir çuval keçi boynuzu sıçıyorum
o radyo programını dinlerken 230 kmyi gördüm
ayağım fired çakmaktaşınki gibi arabayı delip çıkacaktı
hayat hikayesi sarsıcı ve hüzünlüydü
daha da okuyamam ben bu adamın yazdıklarını
canım erkenden ölmek isteyebilir
kendi hayatını yaşayan insan
bu dünyada var olduğuna ve olacağına inanmadığım insandır
mutlaka bir yerde hayatınıza müdahale edilir
ya kabul edersiniz ya da karşı koyarken yitip gider ömrünüz
engeller çıkar hatta çelmeyi takan kişi yine kendiniz olursunuz
kimse kendi hayatımı yaşadım yaşıyorum diyemez
amacım kendi hayatımı yaşamak demeyen birini de bulamazsınız
bana seçenekler arasında en cazip geleni
kimseye boyun eğmemek
kendi hayatımı yaşayamasam da
kimseye hayatımı istediği gibi yaşatmamak
kimileri buna yalnızlığı seçmek diyebilir
çok da sikimdeydi
isterse yeni bir kelime uydurup ona inansın
yeni tanımlar arasın
bu haliyle o da kendi hayatını yaşamıyor olacak
suçu ispatlanana kadar herkes masumdur
yanlış
kumpas kurulana kadar ya da
otoriteyi satın aldığı sürece herkes masumdur
doğrusu bu
fakir çalmasını iyi beceremediği için fakirdir
çalmasını iyi becerene zengin
çalmasını iyi beceremeyen fakir denirse
hırsızlık suç değildir diyebiliriz
yakalanmak suç oluyor bu durumda
soyulmak istemiyorsan soy çal götür malı
yoksa fakir kalırsın öyle mi
kim kimi iyi soyarsa düzeni
kanunların bisike yaramadığını söyleyen halt etmiş
suçluyu hayata bağlayan yegane kurallara kanun denir o zaman
ağlamayana meme vermezler
memesi ağlatmak olan yaratıklar karşısında gözyaşlarınızı saklamayınız
memeniz hazır
bana okumayı ve yazmayı öğreten
daha birinci sınıfta olmamıza rağmen
hasta olan öğrencileri evlerine kadar
bana güvenip benimle gönderen
hayatımda aldığım ilk hediyeyi
-bir kalem bir defter-
bana verip beni çok mutlu eden
haylaz olmama rağmen
bana bir kez vurmayan
karne günü annemi dünyanın en mutlu insanı yapan...
sevgili öğretmenim
nebahat pazarkaya
keşke hep senin öğrencin olsaydım
yaşıyorsan ellerinden öperim
yaratanların en güzeli
insanın beklenti içerisine girmesi nedeniyle
tanrı fikri ortaya çıktı diyelim
peki kuran'ı okurken kimden yana olmalıyız ?
toplumu egosu için kontrol altında tutmak isteyen
ikiyüzlü otoriteden yana mı olacağız
yoksa bu ikiyüzlü otoritenin ezip sömürdüğü
kendi halindeki masum insanlardan yana mı olacağız ?
bu bizim beklentimize göre değişecektir elbette
ümidini kaybetmiş insanların tarafındaysak
mevcut düzeni değiştiremeyeceğimize kendimizi ikna edip
hiç görmediğimiz tanrı'ya kızıp
yazılanları otoritenin lehine algılayacağız
ümidimizi kaybetmemiş olsak bile
mevcut düzenin bekası için otoritenin kutsal metinler üzerindeki
algı operasyonları neticesinde tutunacak bir dal bulamayacak
kader denilen söylentiye kulak asıp sömürüleceğiz
ayetin mealini farklı kişilerin çevirilerinden okudum
şunu söyleyebilirim
sanki pek çok tanrı var
bunlar bir güzellik yarışmasına çıkmış
bizden de en güzelini seçip
ona itaat etmemiz isteniyor
açıkcası bana zulüm eden afrodit'i
bana huzur veren quasimoto'ya değişirim
ortaya bu şekilde anlam çıkaracak çeviriyi redediyorum
çünkü otoriteden yana
hiç görmediğim tanrı'nın güzelliğinden bahsediyor
olabilir ama ihtiyaçlar doğrultusunda düşünecek olursak
tanrı'nın olası fiziksel güzelliği bizim ne işimize yarar
"o güzeli yaratandır" denilirse ne düşünebilirim
tüm insanlardan bir çiçek resmi yapması istense
insanların bir kısmı bunu yerine getirse
her insanın yaptığı resmi bir yaratma olarak görsek
yapılan tüm resimlerin güzel olduğunu söylesek
ve resimleri ve ressamları içine alan resme de
tanrı'nın resmi desek
ortaya çıkan tablo en güzel tablodur diyebiliriz
bunu yaratıcısı olarak da tanrı'ya
"o en güzelini yaratan" diyebiliriz
burada çiçek
iyilik olur yardımlaşma olur
insanlığa değer katacak tüm olumlu hareketler olur
gelelim bu çiçek resmini çizmeye yanaşmayanlara
bir şey kaybetmezler
işin kötüsü bir şey de kazanamazlar
elleri boş kalır
büyük resimde yer alamazlar
"en güzel biçimde yaratılana" katkıda bulunmadıkları için
hüsrana uğrarlar
hatta o resmi bozmaya çalışırlar
kendi çıkarlarının tahlilini doğru yapamayan bu insanlara denir ki
içinde yer alabileceğiniz en güzel tabloyu inkar ettiniz
kaybettiniz
sizden bir çiçeğe bakıp güzel şeyler düşünmeniz istendi
fakat siz çiçeği kopradınız
neye yaradı
diğer insanlar kendilerini düşündü
ve kendilerinden istenen güzel şeyi
ellerinden geldiğince yerine getirdi
bencilliğin ta kendisi bu değil mi ?
ben resim yaparsam diğer resimleri yakarım
yok sayarım yoksa resim mesim yapmam ne demek ?
diğer insanların bakış açısını yok sayacak şekilde
sadece benim dediğim olacak ne demek ?
yaratıcı yapmıyor bunu
yaratıcı gelin hep beraber bir resim yapalım derken
sen neden sadece benim resmim diyorsun ?
kısaca yaratanın en güzelini beraber yaratalım
bunun için yarattım sizi
dinlemeyin bu şaşkınları demesi
benim için en güzeli
hayat çalmak
naber lan sözde kriptocu göt
tanrı'nın kripto kleransı apaçık ortadayken
seninkisi neden köşe bucak saklanıyor
çünkü sende yürek yok tipini dik duruşunu siktiğim çakma komutanı
attığım her adım sen ve geride bırakmayı planladıkların için
ben öldükçe çoğalırım
geliyorum
yine geliyorum
yakana yapışacağımı biliyorsun
korkudan elinin ayağının birbirine dolaşmasına bayılıyorum
hazzımı erteliyorum
gerçek hayatçalan olarak ensendeyim
senin planın varsa benim yok
zaten gözünün önündeyim
hayat çalmak nasıl olurmuş sana göstereceğim
chp'yi proleterya yerine burjuvanın desteklemesi
chp'den başka burjuvanın mağduriyetini giderecek bir parti olmamasından olabilir
vardiyalı çalışmak
insanlık suçudur
tonla para verilse de uygulanamaz
sen karının koynunda yatarken
bu işçiler senin cebini doldursun sabaha kadar
şerefsizliktir
savaşta mıyız ulan
yasaklanmalıdır
karanlık bir odada olmayan bir kara kediyi aramak
şimdi sana gelelim
ne istiyorsun
nur süresi 35. ayet: allah, göklerin ve yerin aydınlığıdır. o'nun aydınlığı, içinde kandil bulunan bir oyuktan ışığa benzer. kandil, bir fanus içindedir. bu fanus, inciden bir yıldız gibi parıldar. ne doğuya, ne de batıya nispet edilmeyen mübarek bir zeytin ağacından tutuşturulur. onun yağı hemen hemen ateş dokunmasa bile ışık verir; nur üstüne nur! allah, layık gördüğünü kendi aydınlığında yürütür. allah insanlara böyle örnekler verir. allah her şeyi biliyor.
nur ne demek ?
nur: sözlükte [n-a-r] kökünden gelir. mastarı "ateşin ışık çıkarması" demektir. aydınlatmak, ışık vermek, ışıklandırmak (inar); sabah olup gün doğmak, gün ışığı belirmek (tenvira's-subha); aydınlanmak, ışığa kavuşmak, ışıklanmak (tenevvür); sövmek, kötü söz söylemek (münavere); aydınlanmak, ışığa kavuşmak, ışık istemek, ışığından faydalanmak, aydın ve kültürlü olmak (istinare); aydınlatma, ışık verme, bilgilendirme (tenvir); ışık kaynağı, ışık kulesi, fener, sınır taşı, sınır işareti (menar); tepesinde mum olan kandil, minare (menareh); manevra, tatbikat (munavereh); ışık deliği, ışık penceresi (menver); projektör, ışıldak, ışık saçan cihaz (minvar); ışıklanmış, aydınlanmış (münevver); ışık saçan, ışık veren, aydınlık, aydınlatıcı, parlak, parlayan, açık, belirgin, (munir); ateş, barut (nar); kızgın ateş (narun hamiyeh); yanardağ, volkan (cebelu'n-nar); ateşli konuşma, çoşkulu hutbe (hutbetu'n-nariyeh); çiçek (nevr); ışık, aydınlık (nur); ay ve güneş (neyyiran); parlak görüşler (arau'n-neyyirah) kelimeleri bu köktendir... *
tamam hocam iyi de
ben doğuştan görme engelliyim
içinde göz kırptığım şeye karanlık diyorsunuz
he deyip geçiyorum
"bakışsız bir kedi kara" diyorsunuz
hani nerede bulamıyorum
nur ne demek ?
hocam bu kitap bana seslenmiyor mu?
21 Ekim 2015 Çarşamba
insanın beklenti içerisine girmesi nedeniyle
tanrı fikri ortaya çıktı diyelim
peki kuran'ı okurken kimden yana olmalıyız ?
toplumu egosu için kontrol altında tutmak isteyen
ikiyüzlü otoriteden yana mı olacağız
yoksa bu ikiyüzlü otoritenin ezip sömürdüğü
kendi halindeki masum insanlardan yana mı olacağız ?
bu bizim beklentimize göre değişecektir elbette
ümidini kaybetmiş insanların tarafındaysak
mevcut düzeni değiştiremeyeceğimize kendimizi ikna edip
hiç görmediğimiz tanrı'ya kızıp
yazılanları otoritenin lehine algılayacağız
ümidimizi kaybetmemiş olsak bile
mevcut düzenin bekası için otoritenin kutsal metinler üzerindeki
algı operasyonları neticesinde tutunacak bir dal bulamayacak
kader denilen söylentiye kulak asıp sömürüleceğiz
ayetin mealini farklı kişilerin çevirilerinden okudum
şunu söyleyebilirim
sanki pek çok tanrı var
bunlar bir güzellik yarışmasına çıkmış
bizden de en güzelini seçip
ona itaat etmemiz isteniyor
açıkcası bana zulm eden afroditi
bana huzur vere quasimoto'ya değişirim
ortaya bu şekilde anlam çıkaracak çeviriyi redediyorum
çünkü otoriteden yana
hiç görmediğim tanrı'nın güzelliğinden bahsediyor
olabilir ama ihtiyaçlar doğrultusunda düşünecek olursak
tanrı'nın olası fiziksel güzelliği bizim ne işimize yarar
"o güzeli yaratandır" denilirse ne düşünebilirim
tüm insanlardan bir çiçek resmi yapması istense
insanların bir kısmı bunu yerine getirse
her insanın yaptığı resmi bir yaratma olarak görsek
yapılan tüm resimlerin güzel olduğunu söylesek
ve resimleri ve ressamları içine alan resme de
tanrı'nın resmi desek
ortaya çıkan tablo en güzel tablodur diyebiliriz
bunu yaratıcısı olarak da tanrı'ya
"o en güzelini yaratan" diyebiliriz
burada çiçek
iyilik olur yardımlaşma olur
insanlığa değer katacak tüm olumlu hareketler olur
gelelim bu çiçek resmini çizmeye yanaşmayanlara
bir şey kaybetmezler
işin kötüsü bir şey de kazanamazlar
elleri boş kalır
büyük resimde yer alamazlar
"en güzel biçimde yaratılana" katkıda bulunmadıkları için
hüsrana uğrarlar
hatta o resmi bozmaya çalışırlar
kendi çıkarlarının tahlilini doğru yapamayan bu insanlara denir ki
içinde yer alabileceğiniz en güzel tabloyu inkar ettiniz
kaybettiniz
sizden bir çiçeğe bakıp güzel şeyler düşünmeniz istendi
fakat siz çiçeği kopradınız
neye yaradı
diğer insanlar kendilerini düşündü
ve kendilerinden istenen güzel şeyi
ellerinden geldiğince yerine getirdi
bencilliğin ta kendisi bu değil mi ?
ben resim yaparsam diğer resimleri yakarım
yok sayarım yoksa resim mesim yapmam ne demek ?
diğer insanların bakış açısını yok sayacak şekilde
sadece benim dediğim olacak ne demek ?
yaratıcı yapmıyor bunu
yaratıcı gelin hep beraber bir resim yapalım derken
sen neden sadece benim resmim diyorsun ?
kısaca yaratanın en güzelini beraber yaratalım
bunun için yarattım sizi
dinlemeyin bu şaşkınları demesi
benim için en güzeli
kötü gün mizahçısı
mizahçılar arasından ender çıkar
levet kırca onlardan biriydi
halk onu kötü günlerinde yalnız bıraktı
fakat o mizahını hep halk için kullandı
amacı halkı güldürmek
halkı sömürenlere ceketi ters giydirmekti
başardı
ölmeden önce elinden ünvanının alınması kanıtıdır
hiçbirimize kırgın gitmedi yinede
tanrı'nın bir sahnesi varsa
onu orada da ayakta alkışlayacağıma eminim
20 Ekim 2015 Salı
sisifos söyleni
tanrı bir değilse
bana bu cezayı veren tanrıları
şaşkına çevirecek bir tanrı olmalı
eğer ben o kayayı her gün itmezsem
ne bir gün ölebilirim
ne de bir tanesi kalana kadar
tanrıları öldürebilirim
düşünmek
gözlerinin içine bakarak konuşmak için fırsat kollayanlar ile
iyiğilini isteyenlerin onlar hakkında neden gözlerini kaçırararak
kötü konuştuklarını anlamak için kendi beynini hunharca sikmek
yakalanmaktır genelde
kıskıvrak sardığınızı sandığınız her neyse
size her şeyi bıraktırmayı başarıp
elinizi kolunuzu kendisine bağlamıştır
bir de gerçek ise
kulağınızı tıkasanız da
içinizdeki tüm sesler
ona esir düşmeniz gerektiğini söyler
kazanmaktır çoğu zaman
sizden hızlı koşan biri
sarılabilmeniz için yavaşlamış ise
sen misin bana yamuk yapan
yok biz aslında altıgen yapıyoruz
istersen dörtköşe de yaparız
bizde yamuk yapılmaz abi
şeytanın kokusu
pis bir kokuyum
güzel kokuların işini yapmasını sever
çiğerinizin
en ücra köşelerini bilirim
paranız bitti mi
burnunuzun direğini kırarım
öyle bir ülkede yaşayayım ki
ülke istemiyorum artık
bir tane bile kalmasın
her yeri yeşerip solan bir bahçe
ülke ne lan
bilinçaltı dünyasının vitamin imalathanesi
bügün acıyacak kedi yavruları yok
istersen sana acıyabilirim
bir duvarın üzerine bu kadar gidilir mi
hepininizi bir sandalyeye buyur etseler
yarısı boş kalır
dünyanın bir parçası değilim
gitmek istiyorum
kalmak isteyen kafa yorsun ne olduğuna
sessiz isimsiz bir filmdi aşk
gözlerin karanlık tünellerinde oynayan
şu camsız pencereden başka
kim gördü beni tanrım
toprağı kazan
biri ölünce dirilen kader
herkes birgün mezarını fetheder
haftalar sonra kar kalktı
güneş ısıtıyor
okula gidiyorum
örnek bir karakol vardı
orada indim
sigara içmek isteyen mavi ceketliler
hastanenin büyük bahçesine bakarak
yürüyorduk ki
birden dikiliverdi karşıma
hiç korkmadım
karşıdaki apartmanların birinde
sevgilisi kilit ve gözetim altındaymış
kurtulup kavuşabilmeleri için
elindeki notun ona ulaşması yeterliymiş
ama nasılmış
beni görünce sensin dedi
bir defter vardı banka bırakıp
tamam dedim ve zile bastım
not avucumdaydı
en üst kattı
asansör çalışır çalışmaz
açılmıştı kapı
kötü kalpli cadının elinden
kurtulacaktı prenses
abi kapıyı yavaşça araladım
elimde not ama
allah deyip kaldırsam
biber gazı olacak
tak zincire takıldı kapı
baya yaşlı bir nine
ve arkasında zıplayıp duran
genç bir kız vardı
ne istiyorsun diye sert yapayım dedi ama
korkmadım
heyecanlanmadım hayret
sayacın numarasını alıp
kapıdan çıkmak üzereyken
nineyle aramıza girdi
avucumu açtım
kağıdı aldı
ve gülmeye başladı
zincir takılmadan önce
kapıda zıplayıp duran kız
arkasında geç içeri diyen
yaşlı bir ses
caddeye çıktım
belediyede stajerdim
bozuk saat numaralarına bakıyorum
o zaman telefonun kendisi lüks
ceplerdeki parayı aldılar
yerine telefon koydular
bankta yanına oturdum
kağıdı verdim deyince
iyice heyecanlandı
damat bey altyapıyı hazırlamış
gelinimizle mesajlaşmış
kaçmalarına az bir süre kalmış diyecektim
ders başlamış
ilki bitmek üzere
zaten devamsızlıktan kalmıştım
güneş sokaklarda gezelim diyordu
tanrının beni terbiye etmek için
attığı hapisaneye bir bak
ben bir direk göremedim
duvar diyemem dağlarına
etrafından yol geçer
gözlerine bakabilmek için
çektiğim eziyete bir bak
gönlümü iki adımlık hücrelere attılar
duvarlara sevgilim dedim de sarılamadım
özlemek nedir biliyorsan öğret
eziyet etmekse niyetin
bilmiyorsun işte bilmiyorsun
bu yürek kimsenin yaşamadığı
fakat etrafında insanların umutla döndüğü
tanrının evine benzemez
niyetim seni oraya hapsetmek değil
kaçmana saklanmana gerek yok
19 Ekim 2015 Pazartesi
yıllardır parmaklıklar önündeyim
demirlerin arasından uzaklaştırıyorum
taşların arasında kalmasınlar diye birşeyleri
bu taraf kelepçeden fazla iz bırakıyor bileklerimde
bir inşaat duvarına dayanıp yazdığı
bir müptezelin kafa dilinden çıkmış
bir hikaye yazıyorum
bir şeyleri itiyorum ellerimle
demirler arası hayattan başkası yok demeyen
bir oyun var mı ?
pkk'ya tepki olarak oluşacak türkçü silahlı örgüt
kozmik oda koridorundaki nöbetinde
ayakta uyuyan asker görür böyle rüyaları
devleti yönetenler
vekiller bürokratlar
bunlar ne mezunu
bunların ne işi var dışarıda
en az yarısının hapiste olması gerekmez mi ?
vatandaş okumamış okuyamamış
günü gelince gitmiş sandığa
aldanmış veya birine basıp geçmiş oyunu
kime vermiş
harvarda oxforda odtüye itüye mi
liyakat nedir
ilkokul mezunları suç işediğinde
eğitim durumlarından ötürü
düştükleri sıkıntıyı onlara layık görebilme rahatlığı mı
bir kağıt parçası alabilmek için harcanan
para zaman emek ile neler yapılmazdı
cezaevinde okuma yazma öğrenen çocuk kimin umurunda
hayal kurmaktan vazgeçme eşiği
kurduğum hayal benden vazgeçebilir
ama ben hayal kurmaktan asla vazgeçmem
sabaha karşı bir bankın üzerinde
ağızımdan salyalarak akarak uyandım
etrafta boş şarap şişeleri
ve saçı sakalına karışmış adamlar arasından
marş söylemekten şişmiş boğazım kısılmış sesimle
sikerim sizin yapacağınız işi diyerek
solcu olmaktan vazgeçtim
kavga var dediklerinde
o morrisin kasasına binip
kampüsün önüne iyi ki gitmemişim
beynini siktiğim salakları
önce bayat pazarından iki takım esbise alınır
bıyıkları uygun görülen iki salağa giydirilir
bir poşet senet ve dolmuş parası verilerek
maksimum gazla sokağa salınır
akşam vatandaşı hırpalamış
üç beş kuruş toplamış olarak dönerlerse
aradığınız kerizleri bulduğunuzun resmidir
eline bir silah verip
halka ucuz ekmek satmak isteyen fırıncıyı
ayaklarından vurdurup vatanı kurtarabilirsiniz
kolay mı öyle sözde ülkücüleri fırt diye sokağa çıkarmak
lisedeyiz
bir sene daha var ama
bizden ne köy olur ne kasaba
arkadaşım da benim kadar umutsuz
üniversite okumak aklımıza bile gelmiyor
o sırada bosna nasıl karşık
katliam üzerine katliam
savaşa katılmaya karar verdik
o zamanlar bu vakıf hızlı
ramazan ayının ortalarına doğru
iftar yemeği verdikleri yere gittik
geniş bir ev büyüklüğündeki salona girdiğimizde
kendimi at penisinde güneşlenen kelebek gibi hissetim
duvardan duvara yeşil bir halı
ve sırtını duvara dayamış oturan
sarıklı cübbeli sarıklı adamlar
minder bile yoktu yerde
kapının hemen girişine çöküp
vhs kasetten video izlemeye başladık
televizyondaki savaş cihat allah deyip duruyordu
birbirimize tamam burası orası dedik
üzerimizdeki renkli giysilerle tektik
sonunda biri şüpheli bakışlarla yanımıza geldi
biraz hoşbeşten sonra
bosnaya gitmek istediğimizi ve
şehit olmak için yanıp tutuştuğumuzu söyledik
yalan aq
bunalmışız bir çıkış arıyoruz
bize bir seyahat firmasına gidip
falan şahsı bulun dedi
iftara çok az kalmıştı
akşam namazı için saf tutmaya başladılar
yanımıza gelen abdestiniz var mı dedi
biz yok deyince kapının oradaki yeri gösterdi
istediğimizi almıştık
kapıdan sıvışıp gittik
ertesi gün adamı bulduk
ne istediğimizi söyledik
bir süre sustuktan sonra
100er mark istedi
silah ve yol parası için
kaçak gidecektik elbette
yaklaşık bir hafta sürdü parayı bulmamız
adamın yanına gidip parayı önüne koyunca
adam ayağa fırladı
sesini yükselterek
lan olum
siz daha askerliğinizi bile yapmamışsınız
sittirin gidin dedi
arkadaşımla parayı bi güzel yedik
o gün bu gündür
ne şehit olasım var
ne de dinci
hoca biz atmayalım
kendisi bıraksın demiş
hak vermemek elde değil
okul bitmişti
babam bir iş buldu
bankonun arkasında
oturduğum yerde bilet kesiyordum
işyeri beyaz bir gömlek
ve kravat vermişti
ayda bir sakal trası oluyordum
başıma gelenleri atlatmaya çalışıyordum
sonra bir polis geldi
terminaldeki polis noktasına gittiler
beş dakika sonra patron geldi
gömleği ve kravatı istedi verdim
büyük ikramiye diye buna denir
askılı atletle otobüs minibüs eve geldim
okul yok para yok iş yok
aile çevre hatta kendim bile
baskıyı öyle bir algılıyordum ki
ayağa kalkabilsem ilk işim
kendimi öldürmek olacaktı
sonra polisi ve patronu
öldürmek geldi aklıma
en güzel elbiselerimi giydim
rezil bir şekilde geldiğim yoldan geri dönerken
gözlerimin dolması geçmemişti
patron gitmişti polis başka polisti
gitmeliydim ama nereye
üvey akrabalarımın bulunduğu şehre
bir bilet alıp beklemeye başladım
bir daha geri dönmemenin
bir yolu olmalı diye düşünüyordum
otobüsten iner inmez aradım
şehirde olmadıklarını söylediler
bir daha da telefonları açılmadı
hiç hucum yeleği giymiş
elinde keleşle gezen bekçi görmemiştim
heryerde kum torbaları
şemsiye taşır gibi ağır silah taşıyan insanlar
bakkalın birine girip sigara almak istedim
adam bakkalda envayi çeşit mermi çekirdeği satıyordu
çocuk muyum terörist miyim bilemedim şimdi
geri dönmemenin bir yolunu bulmuştum
diyarbakıra iki saat uzaklıktaydım
fakat param sadece bilete yetiyordu
hava kararmadan diyordu herkes
hava kararmadan halledelim şu işi
elbiselerim para ederdi
vilayet binasının oralarda gezinirken
bir terzi dikkatimi çekti
selam verip girdim içeri
üzerimdekileri almasını
bana idareten giyecek birşeyler ile
çok acıkan karnımı doyurmak için
biraz para vermesini istedim
beni konuşturuyordu
sorular sorup beni oyalıyordu
acelem olduğunu diyarbakıra gideceğimi söyledim
bana bu saatten sonra bir yere gidemeyeceğimi söyledi
çünkü birazdan hava kararacaktı
bekle dedi ve biraz sonra bir polisle çıkıp geldi
tamam dedim şimdi ayvayı yedik
beni bir karakola götürdü
bunların üçü de senin hemşerin dedi
bir masaya oturmuş üç yıldızlı üç komiser
üçüz gibiydiler
bunlar sanki polis değildi
daha çok insana benziyorlardı
rahatladım açıkcası
memleketten anlat dediler anlattım
derken hava karardı
benim burada kalamayacağımı
askerlerin bulunduğu bir noktaya götürüleceğimi
ve sabah erkenden memlekete doğru giden
ilk otobüse bindirileceğimi söylediler
yanlarından ayrılırken durgunlaştılar üzüldüm biraz
askerlerin yanına geldik
kimseye karnım aç diyemiyordum
can derdine düşmüş insanların arasında utandım
neyseki bir askerin koca bir tepsi içerisinde
çiğköfteyle gelmesi uzun sürmedi
fakat bir eksik vardı
limon
gidip alınması gerekiyordu fakat
bu saatte sokağa çıkıp limon aramak
rus ruleti oynamaya benziyordu
öylece yedik
çoğunu ben yedim
sabah adanaya giden otobüse bindirdiler
adanayı sel başmıştı
terminal sular altındaydı
ankara otobüsüne bindim
bu arada hemşerilerimin bana verdiği
yazılı kağıtla her polis noktasına gidip
bilet ve yemek işini çözebiliyordum
tek kurşun bile atmadan
etkisiz hale getirilmiştim
zengin yahudilerden girip
tüm zenginlerden çıkabilmek isterim
doğayla insan arasına girebilmek için
geliştirmeyecekleri enstrüman yoktur
bunu kendileri yapmasa
diğerleri kendine yapacak yalanını kendilerine söylerler
üstünlük kaygısı taşımaları nedeniyle
maddeyi bir tahakküm aracı olarak kullanırlar
tanrı varsa alayı güme gidebilir
eğer yoksa salaklıklarına doymasınlar
tat alma duyusu
sadece karnı aç olanlar için
terkedilmiş bir çocuğun karnı kadar aç olanlar için
unutmanızda bir sakınca olmayan bir annenin sütü gibi
unutulur annenin göğsündeki duygunun tadı
yeni başlayanlar için iş görüşmesi
gladyatör psikolojisine girme bence
aç kalmaktan korkmaya gerek yok
bu dünya asalak olmaya can atan
hayalperest zeki azimli insanlarla dolu
sustuklarımı duydun mu
sessizlik her şeyi duyar
kalbinin susmasını bekle
ben bile inanamazdım her söylediğime
sen nasıl inandın
sevmediğini söyleyen kalbine
dünyayı dedikodu yönetir
iki kelime konuşmadığımız insanlar hakkında
kitap yazacak kadar bilgiliyiz
nasıl mı
elbette dedikodu
bir insanı kaybetmek istiyorsanız çok sevin
tahterevalliye tek başına binip
zıplamaya benziyor çok sevmek
neredeyse yeni başladığım her işyerinde başıma geldi
çaktığım her çivi işe yaramaz asalaklar tarafından sahiplenildi
üstelik amir müdür geçinenlerin hepsi onlara teşekkür etti
hele biri var ki tam gözümün önünde yaşandı
böyle gösteriş böyle yalakalık görmedim
herif meğer beni takip ediyormuş
yaptığım işi kendisi yapmış gibi
adım adım anlattı
sonuç
al atını sikerim tımarını
ortaokul son sınıftayız
okulun adı cumhuriyet
dersin adı
t.c. inkılap tarihi ve atatürkçülük
öğretmen bir kadın
emekliliği geçmiş bir cadı
tüm son sınıfların dersine giriyor
ilk ders bu kitabı istiyorum
ikinci ders kitabı olmayan derse katılmasın dedi
babam kitabı alırken zorlanmıştı
saman kağıt olmayan tek ders kitabıydı
ayrı sınıfta olduğum fakat aynı dersi gördüğüm
bakkalın oğlu bir piç vardı
sokakta oyun oynardık ama
pek samimi değildik
hava karardıktan sonra zil çaldı
annem camdan kim olduğuna baktı
gelen o piçti
ertesi gün o şirret karının dersi varmış
kitabı alamadığı için benden istiyordu
babamın yüzü asıldı
ama hayır diyemedik
dersten çıkınca kitabı geri vereceğini söyledi
ve kitabı alıp gitti
sonra benim ders günüm geldi
bu piç ortalıklarda yoktu
evine gittim evde de yoktu
okula da gelmiyordu
çaresiz derse kitap olmadan girdim
karı yaşlı olmasına rağmen acayip havalıydı
sınıfa girdiğinde herkes dik oturacak
kitap ve defter sıranın üzerinde olacaktı
en sağda ve en öndeki sıradaydım
yani kapının girişinde
hemen kitabımın olmadığını fark edecekti
arkadaşa ödünç verdim
fakat geri getirmedi diyecektim
masasına oturdu ve direk bana baktı
kendimi yunan askeri gibi hisettim
düşmanlık akıyordu karının suratından
bana doğru geldi
kitabımı sordu
ağızımı açmadan çık dışarı dedi çıktım
muavinin odasına gittik
benim kitap masanın üzerindeydi
kitabın çeşitli yerlerine
kurşun kalemle
bir şeyler çizilmişti
abuk subuk şeyler
piç kitap aldığımda böyleydi demiş
vatan haini ilan edildim
odadan çıkarken tehdit ettiler beni
bu iş uzayacak sen göreceksin gibilerinden
kimseye bir şey diyemedim
okuldan çıkınca kadını takip ettim
evini öğrendim
o zamana göre harika bir evde oturuyordu
daha sonra piçin peşine düştüm
sanırım köye gitmişti bulamıyordum
artık belimde kocaman bir bıçakla geziyordum
tc mc yalan oldu derse girmiyorum
diğer derslerde bıcak sıranın altında
önce piçi sonra o karıyı fırsat bulursam muavini
götüreceğim kafaya koydum
iki üç gün sonra arka sıradaki kız
bıcağı koyarken görmüş
sınıf öğretmenimizin dersinde ona söylemiş
yanıma geldi
beni koridorda bekle dedi çıktım
peşimden o da geldi ve muavinin odasına gittik
sınıf öğretmeni benim bıçağı masanın üzerine koydu
o resimleri yapanın ben olmadığını söyledim
bıçağı kitabın üzerine koydu
o yıl devamsızlıktan sınıfta kalacaktım fakat
konuyu kapattılar ve ben mezun oldum
ne bıçak ne kitap verildi geriye
şimdi bir kitaba kurşun kalemle bir şeyler karalamak istesem
karalandığım o günler gelir aklıma
lise hocalarına yıllar sonra söylemek istenenler
divit hokka taşımaktan nefret ettim dövdün
el yazım kötüydü dövdün
attığın dayaklar yüzünden hırçınlaştım dövdün
o da yetmedi eylüle bıraktın ama geçtim
senden başka türkçe hocası yoktu dövdün
zamir tümleç vırt zırt öğrenemedim dövdün
pergelin ucuyla sıraya kopyalık yazdım
okul müdürüydün kaçamadım dövdün ve ödeştik
beynini siktiğim götü ohhhh
nazarımda eskimeyen kısa bir hikaye
işkenceci bayram lakaplı bir sergardiyan varmış
falakaya yatırdığı mahkumların gözlerini bağlatır
o şekilde sopalatırken artık sebep neyse
onunla ilgili konuşur dururmuş
mahkum artık bitkin hale geldiğinde
iki elini açıp avuç içlerini
sopa atan gardiyanlara doğru göstererek
tamam ellemen yenime vurman yeter dermiş
bu on sopa daha vurun demekmiş
durun etmen falan filan derken
mahkumu bayıltana kadar döver
ayıldıktan sonra da iyi adamı oynarmış
soru işareti
insanın benliğindeki bilinmeyeni ayırıp karşısına almasıdır soru
işareti de ayrı yazılır
bazen bir hiçtir
bazen her şey
sessizliktir
denizin bir çığlığı yutmasıdır
onu sözcüklerden ayırmayı seviyorum
yazının özgürlüğüdür
daha saçmalayım mı ?
bilgiyi değil cesareti ödüllendiren sistem
kamu kurumlarında
özel sektörün büyük denilen firmalarında çalıştım
sırf sistemin berbat oluşu yüzünden
çok işyeri değiştirdim
hilafsız hepsinde hile aldatmaca gırla
cesur sanılan insanların
sisteme ayak uydurmaları
sistemin bir parçası olmayı kabul etmeleri
aslında birer korkak olduklarını göstermez mi ?
18 Ekim 2015 Pazar
kandırılmaya yatkın bir topluluğun yöneticisi olsan düşmanını bekler miydin ?
kandırılmaya yatkın bir topluluğun yöneticisi olsan
düşmanını bekler miydin ?
neden tanrıya inanmıyorsun'a verilecek cevap
tanrı kendisine inananlara değil
güvenenlere yardım eder
boşanmış bir kadınla evlenmek
yere düşen dondurma değildir
vazoya konmuş çiçeklere benzemez
o kayan yıldızlar içinden ölümsüzlüğü seslenir
boşuna dememiş usta
"göğe bakalım"
depremin iq seviyesini düşürdüğü gerçeği
-iki kere iki
--korktum abi
-dokuzun karesi
--sıçtım abi
-olum adın ne
--dur şu entyr gireyim
-sittirin yatın
--uykum kaçtı abi
iletişimi de zorlaştırır aynı zamanda
yeni kutsal kitap yazacaklara tavsiyeler
tanrının en sevdiğim özelliği
her şeyi bilmesine rağmen
hiç birşey bilmiyormuş gibi yapması
ve bunu yaparken
eşsizliğini kimilerinin gözüne sokarak gizlerken
kimilerinin gönüllerine göz göz işlemesi
hareket eden her kalem
havaya bile yazsa
tanrı okur ve benimser
bizim adımıza yapar bunu
biz unuturuz ama o unutmaz
o yüzden ister akım yaz ister pokum
günü gelince okuyacak olan
sensin
aşkını itiraf edemeyen adam kadına ne verebilir
bir keresinde etmiştim
o gün için götüme baka baka
yirmi kilometre yürümüştüm
dönüşte benim durumuma düşmüş bir adam
arabasına aldı da kurtuldum
bir keresinde kafam çok kıyakken
dile getirmişim öyle diyorlar
bir keresinde yine
böyle gider
bir şey de olmaz
bana da gelenler oldu
kötü oluyor be
fazla düşünmemek gerek
olacağına varıyor nasıl olsa
ne verir
vermezsem nah alır
kadının dekoltesine minisine gözü kaymayan erkek
senin için bir değeri/önemi yoksa
benim de sikimde değil demek istiyordur
para insan hayatından değerlidir
yaklaşık yirmi yıl önce
açık sözlü bir avukat tarafından
bana söylenen söz
devamı daha da açık
"adam öldürseydin daha az ceza alırdın"
para puşta yakışır
para canımdan kıymetli miydi ?
hayır yedim gitti
kime gitti ?
cebinde olan puşttur
kefenin cebi varsa
dedeleri de puşttur
türkiye'nin en iyi tarihçisi
sanki kripto kleransınız var
kitaplardaki tarih hakkında ne bilebilirsiniz ki ?
türkiye'den siktir olup gitmek
tanrım neden buradayım dedim hep
dünyaya gözümü burada açtım
hala gider gezerim büyüdüğüm yerleri
eminim her yeri ayrı güzeldir yarattığın dünyanın
her biri ayrı güzeldir aslında insanlarının
avuçlarım burada yüzüldü
dizlerim burada kanadı
tozunu yuttum çamuruna da battım
ama burada ayağa kalktım
biliyorum arzın geniş
birgün gitmem gerekirse
bu sevdiğim sevildiğim topraklardan
ne olur kalanlara dost ol
onları yalnız bırakma
güveniyorum sana
tarihteki ilk rezalet
kendini tanrıdan çok sevmek
kendini tanrı kadar sevememek
aslında kendini sevmemek
isyan
kızdığım için polis
reklam için asker öldürebilirim
ama isyan edeceksem
kalemimi çekerim
ve çalarım hakkını veremediğiniz kaleminizi
aklımın erdiğinden beri
sözlük yazarlarının rüşvet verme anıları
yağmur yağıyor
aslan gibi kafesteyim
sıçan gibi ıslanmak için neler vermezdim
çay demledim
annemin benim için yaptığı çöreklerden vazgeçmeliydim
zile bastım
ne var dedi zındancı
demlikle çörekleri gösterdim
helal olsun dedim rüşvet sayılmaz
kurulanıp ranzaya uzandığımda
kimsenin özgür olmadığını fark etmiştim
narsist kişilerle baş etme yöntemleri
iki çeşit ayna vardır
biri taştan
biri benden
taşı çekiçle kırabilirsin
ama beni kıramazsın
neden mi
ben seni senden önce yok sayabilir
umursamaz bir insan olmanın yolları
birini umursamak mı istiyorsun ?
hadi git umursa o zaman
çarığını kanıyla doldururlar adamın
tübitak'ın sosyal bilim öğrencilerine burs vermesi
itiştikleri konuya bak
sen yiyen ben yicem
o yemesin bu yesin
hepiniz başınızı yeyin
sizden bi bok olmaz
pozitifmiş yok değilmiş
benim bilimim senin bilimini döver
ulan ne yapıyorsanız iyi yapın
yurt dışına giden türkiye üçüncü sınıf ülke diyor
hak vermemek mümkün değil
al pozitifini vur negatifine
sıfır hepinize sürünün
bilinç
o gözünü açtığın kuytudan çıkana kadar
kardeşlerine sarılıp uyudun
annen niye gelmedi bilmiyordun
sen kardeşlerinden büyüktün
önce zayıf olanını yedin o en küçüktü
bunu hepsi uyurken yaptın
anneni de birileri yemiş olmalıydı
kardeşlerini bir bir yedin
susadıkça kanlarını emdin
o kuytuya gelen yaralı kim varsa yedin
o kara gözlü kardeşlerinin gözbebeğindeki kendini
asla unutamadın
seni yemeye geldiklerinde korkmadın
sen ademin çığlığı olup geri gelecektin
...
"egoistlerin iyi bir yanı vardır
başkaları hakkında konuşmazlar"
lucille
ağlamak için yalnız kalmayı beklemek
esaslı bir ağlama için
yanında sana ağlama diyecek birinin olması gerekir
onun da gözleri yaşarmalı sesi titremeli ki
ne varsa akıp gitsin soğuk yanaklarından
ardından derin bir uyku harika olur
hiç uyanmamanın rüyasını görerebilirsin belki
beni neden sevmediklerini buldum
alternatif akım gibiyim çarpıyorum
fakat o boku da bensiz yiyemiyorlar işte
terkedilince ciyak
ciyaklamakla kalsalar iyi
hepsi birer bokatara dönüşüyor uyandıklarında
alışkan olmadıkları şeylere alıştırıyorum onları
benim torbacım benim
taklit edilebilecek olsaydım her şeyi severdim
sevmeyin lan sizden para isteyen mi var
30 yaşında bekar kadın
umutsuzluğun kalbine batar iğnesi aynaların
okyanusa düşen bir kan damlasıdır
otuz yaşında bekar kadın
yuvarlağın köşeleri
bütün köşeleri almanın imkansızlığını anlatır
köşe kapmaca oynamak isteyenlerin hevesini kursağında bırakır
köşe dönme meraklılarını dolap beygiri gibi döndürür
kısaca öldürmez hayal dünyasında yaşayanı süründürür
tanrıya ihtiyaç duymuyorum
bir okul bahçesinin yanından geçtiğinizi düşünün
çocuklar neşe içinde oyun oynuyorlar
öğretmenleri ise bir kenardan onları izliyor
çocuklardan biri yere düştüğünde
diğer çocuklar onu kaldırıyor
biri sobelendiğinde itiraz etmeden ebe oluyor
kimse topu kucağına alıp vermem demiyor
tüm çocuklar sırasını biliyor ve haksızlık yapmıyor
şimdi bu çocuklar dese ki
biz güzel güzel geçinmek için
öğretmene ihtiyaç duymuyoruz
kim ne diyebilir
öğretmen neden onlara müdahele etmeden onları gözetliyor
her şey yolunda gittiği için
ne zaman içlerinden biri arkadaşına vurur
o zaman öğretmen müdahale eder
kime eder vuran çocuğa
neden eder
vuran çocuğun hareketi doğru değildir
müdahalesi kavga isteyen çocuğun iyiliği içindir
öncelikle öğrenemeyen öğrencinin öğretmene ihtiyacı vardır
öğretmen burada müdahale etmezse ne olur
kavga büyür
alın size günümüz dünyası
tanrı kavgayı seçenler için vardır
barış isteyenler zaten tanrı'nın halifem dedikleridir
affetmek
tanrım affedeceğin bir insanı ısrarla cezalandırmaktan korkuyorum
acımasız ve vicdansız kulların karşısında bana muhakeme gücü ver
en çok da kendimi bağışlamak istiyorum bana yardım et
beni kendimi affetmeyeceğim işleri yapmaktan uzak tut
imtihan
benim iyi biri olup olmadığımı öğrenmenizin tek bir yolu vardı
sonunda tanrıyı yaratmak aklınıza geldi de kurtuldum
albert camus
ben senin kalbinde kaybolmuş bir yabancıyım
kalbindeki sokak isimlerine yabancı
tanrı misafiri değilim çalamam hiçbir kapını
kendi aralarında kürtçe konuşan kürtler
sırf bu yüzden yanlarında durmaktan nefret ediyorum
lan ne dediğini anlamayan biri var ortamda
ortak dil ne ise onu konuşursun
ya da kendi aranızda konuşun durun
anlamamı istiyorsanız sike sike türkçe konuşacaksınız
sizin için kürtçe mi öğreneceğim bu saatten sonra
japonca öğrenirim daha iyi
kuran okumak
ilk okumaya başladığımda bir şey anlamadım
sonra okurken gözlerimi kitaptan çevirip boş boş bakmaya başladım
daha sonra okuduklarımın bir kısmı beni korkuttu
okurken gözlerimi etrafta gezdiriyor
bu insanların hiçbir şeyden haberi yok diyordum
müthiş bir açlık duygusu kaplıyordu benliğimi
artık kimin ne yaptığıyla pek ilgilenmiyordum
sürüden ayrılırken kurtların benden korktuğunu fark ettim
çelişkilerle boğuşuyor kendimle kavga ediyordum
bu kitabı okumanın tek bir kuralı vardı
vicdanındaki ses ile tanrının sesi tartışırken
sana düşen sadece dinlemek
en nihayetinde bir çeviri okuyorsun
çeviriyi kusursuz ilan edersen onu tanrı yaparsın
farklı çevirilere yöneldim haliyle
kimsenin müslüman olmadığını fark etmem uzun sürmedi
öyle bir ortamda müslümanım demek
bütün saçmalıkları kabul etmek olabilirdi
sizin ki müslümanlıksa ben değilim demek imansızlık
baklava çalan çocuğun elini kesmek saçmalıktı
fakat toplanan vergiyi çalan bakan bozuntusunun
elini kesmek bana makul geldi
burada elini kesmekten
kamuyu ilgilendiren tüm işlerden elini kesmek/uzaklaştırmak
zararı ödetmek anlamı da çıkabilir
amaç zulme engel olmak
ona bir daha güvenmemek
sorumluluk vermemek
oysa öyle mi
mahkemelerden çıtır cezalarla yırtıp
paraları çatır çatır yiyorlar
hayal peşinde koşarken kaybolmak
madem bu şekilde kaybolacağım
neden uzaklara gitmeyeyim
sürekli aynı yerde kaybolmaktan nefret ediyorum
kapı kapatmaktan başka ne işe yararsınız siz
güvenmeyin bana artık sevmiyorum beklentilerinizi
eğer gerçekten hayalse bile bırakın beni
artık uzaklarda kaybolmak istiyorum
duvarlarınıza sarılın bundan sonra
ben sadece gitmek istiyorum
denizin karşı kıyısına
hikayelerimin yanına
dalgın dalgın yürüyordum
direğin dibindeki çöp poşetlerinin arasındaki kediyi
son anda fark ettim
bana bakıyordu kaçmaya hazırdı
ama duruşu bakışı bırak karnımı doyurayım der gibiydi
insan o an hareket etmeye korkuyor
önce bakışlarımı çevirdim sonra bedenimi
kaçtıysa bile vicdanım sızlasın istemiyordum
o yöne bakmadan yavaşça yürüdüm
gerçekten salağın tekiyim ben
korkutuyorsunuz insanı asıl siz korkutuyorsunuz
bir dediğiniz bir dediğinizi tutmuyor
hareketleriniz hep kafa karıştırıcı
dokuz dolambaçlı yolları geçeli yıllar oldu
gideceksem uzaklara gitmeliyim hepsi bu
yalnızlık
ipiyle kuyuya indiğin insanlar
hep yukarıda bekledi değil mi ?
ne bulduysan beğenmediler
o ipi üzerine bırakmadıkları için
onlara hep güvenmiş olman
senin yalnızlığın
susuzluktan ölmeyi göze almam
benim yalnızlığım
bir kadın için bütün kadınlardan vazgeçmek
geçmişte bir kadın için bırak diğer kadınları
kalan tüm canlılardan vaçgeçtim
bilen bilir özellikle işleri bozulanların içinde hala yaradır
kurduğu bir cümle için yaptım bunu
bir kağıda dört kelime yazmıştı hepsi bu
yıllar sonra eline geçtiğinde hırsından paramparça etmiş
o günün akşamında verebilseydim o notu
şimdi gerçekten dedeydim belki
onlar kadar rezilleşsem abi dediklerinizin kıçına parmak atarsınız
sadete gelmek
dünyanıza açılan pencereyi
ilgi alanıma alamamam eksikliğim olabilir
üzgün müyüm
belli değil diyebilirim
ama söyleyeceklerim var
ağızınızı iyi açın
çünkü tüm gücümle sıçacağım
tanrı bize bir kulp takmış
canımız onu çeker durur
peki ben ne istiyorum
siz tanrıyı istiyorsanız
ben onun yok olmasını istiyorum
-burada tanrı bana göz kırpıyor-
onu nasıl yok edebiliriz hanımlar beyler
amınızı götünüzü havayi fişek gibi patlatmak işinize gelmesin
o bunu istemiyor
ben size gönderilmiş bir elçi değilim
nefsime yenildiğim için çok acı çektim
içinde bulunduğunuz durum neye benzer
bir boka benzetemiyorum açıkcası
yıkılın yenilin umudunuzu yitirin
ben buradayım
-burada tanrıdan kopya çekiyorum-
aç kalın çaresiz kalın savrulun
çılgınlık yapın ağlayın
ama sakın unutmayın
unutamazsınız zaten
unutabilseydiniz size seslenmek beni sizden farklı kılmazdı
bana gelin
-işte şimdi seni tepeledim mevlana-
hahahaaaaaa
hala anlamadınız değil mi ?
bir türlü gelmek istemiyorum sadete
çok güzel sizin taptığınızı bırakıp ona yönelmek
o kim mi
söylersem biter oyun
ben bu oyunun bitmemesine bağımlıyım
boşalmayı bilmeyen canlılar
kimliğini cinsiyetini bızıklayan yaratıklar
girdiğiniz tepkime köle etmiş sizi
gel diyorum
mevlanaya giderseniz salaksınız
altıyüz sene sonra bana gelmeyin
sonradan aklınız başınıza gelirse
tanrı bilir yine salaksınız
bana gelen şimdi gelsin
kısa kesecektim oysa
seni seviyorum
17 Ekim 2015 Cumartesi
girişim varlık yönetimi
bunlar mıydı hatırlamıyorum
geçmişte bir kartım patlamıştı
ana borcunu öderim faiz ne lan dedim
tamam dediler ödedim
şimdi aportta bekleyen altı yedi dosyam var
ulan şerefsiz oğlu şerefsizler
insan hayatının değersiz
paranın değerli olduğunu bana ve kalanlara göstermek için
beni zındana atan siz değil misiniz ?
hayatımı siktiğiniz için özür dileyip
al bu parayı helal et hakkını diyeceğinize
peşime mafyamatik tahsilatçıları göndermeye utanmıyor musunuz ?
elli yüzbin sizin için lira ne ki adiler
işsizim gidin işsizlik fonunda biriken paradan alın
devleti de hırsız bankası da
lan nasıl bir dümenin içine düştüm ben
kendi ayakları üzerinde durmak
onbinlerce işçinin sırtına çıkıp dik dururken
kendi ayaklarını kullanan patronu sikeyim
bir işe giriyorsun işçisin
işin omuzlarında sırtında birini taşımak
tependeki ister ayakta dursun
ister yan gelip yatsın
soru sormayacaksın
borç ödeyeceksin
zamanını onun ayakları üzerinde durabilmesi için heba edeceksin
bu mu lan kendi ayakları üzerinde durmak
devletten karşılıksız krediyi al
tezgahı kur
köleler gelsin
seni kudretli ayaklarının üzerinde onurlu kılsın
ekmeğini ben veriyorum diyerek bir de tanrıcılık oynasın
çalışsan da sürünüyorsun
çalışmasan da sürünüyorsun
toplumun büyük bir kesimi böyle
asıl kendi ayakları üzerinde duramayanlar kanını emiyor dünyanın
sevmeden sevişmek
yemek yemek nefes almak vs. doğal ihtiyaçlar
yerine getirmediğimiz taktirde ölüyoruz
sevişmek doğal ihtiyaçlar sınıfına girer mi ?
sevişmezsek ölür müyüz ?
sevişmediği için ölen var mı ?
ölüm orucu ile seks orucu arasında nasıl bir bağlantı var ?
sevmediğiniz bir yemeği yediğiniz gibi
sevmediğiniz bir insanla sevişebilir misiniz ?
içgüdülerimiz köreldiğinde ihtiyaçlarımız doğallığını kaybeder mi ?
-------------------------
"insan bir şeyi sevmeden anlayamaz" demiş goethe
sevişmeyi anlamak için seviştiğini sevmen gerekmez mi ?
sevdiğim kadınla sevişmeyi seviyorum
aksi taktirde sevişmenin ne anlamı var ?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)