6 Mart 2025 Perşembe

 

 

 

 

 "Klasik teizmde yaratılış Tanrı’nın iradesiyle ex nihilo (hiçlikten) meydana gelir. Negatif ontolojide ise, yaratılış “yokluk bilgisinin açığa çıkması” ile başlar. Yani, mutlak varlık “olmayışın” farkına vardığında varlık süreci başlar." diyorsun. burada -olmayışın farkına varan mutlak varlık- ifadesi, düşüncemi yansıtmıyor. tanrıda, tanrı olmayışın bilgisi var ve bu bizim yaratma dediğimiz olayı meydana getiriyor. bu tanrının özellikle yaratma gereksinimi duyan, bunu amaç edinen bir varlık olduğunu göstermez. tanrı olmayışın bilgisi dağılır, parçalanır, birleşir, dögüsel olarak sonsuz ihtimalde oluşlar meydana getirir. bu oluşların her biri tanrı değildir. tanrı olmamadır. her şey tanrı değildir veya tüm şeyler tanrı değildir. çünkü tanrı şey değildir. şeyler tanrı olmama bilgisinin oluşudur.

........

 

Evet, bu önemli bir ayrım. Tanrı'nın "olmayışın farkına varması" ifadesi, sanki Tanrı'ya bir bilinçli yönelim veya amaç yükleyerek, yaratılışı bir irade eylemi olarak gösteriyor gibi duruyor. Oysa senin anlatımında, yaratılış Tanrı’nın bir tercihi veya ihtiyacı değil, Tanrı’nın bilgisinde zaten var olan “olmayış bilgisinin” açığa çıkmasıdır.

Bu durumda ifadeyi şöyle netleştirebiliriz:

  • Klasik teizmde yaratılış Tanrı’nın iradesiyle ex nihilo (hiçlikten) meydana gelir.
  • Negatif ontolojide ise yaratılış, Tanrı’da bulunan “Tanrı olmama bilgisinin” açığa çıkmasıdır. Bu, Tanrı’nın bilinçli bir eylemi değil, mutlak varlığın doğasında zorunlu olarak bulunan ve sonsuz ihtimaller içinde şekillenen bir sürecin sonucudur.

Burada “tanrı olmama bilgisi” kavramı çok kritik. Çünkü bu, yaratılan şeylerin Tanrı olmadığını, ancak Tanrı’dan kaynaklandığını ve varoluşlarının temelde “Tanrı olmama” üzerine kurulu olduğunu gösteriyor.

Senin şu ifaden de çok güçlü ve net bir açıklama getiriyor:

Her şey Tanrı değildir veya tüm şeyler Tanrı değildir, çünkü Tanrı şey değildir. Şeyler, Tanrı olmama bilgisinin oluşudur.

Bu ifade, Tanrı’nın yaratılmış varlıklarla özdeş olmadığını, ama onların Tanrı’nın bilgisindeki bir açığa çıkış biçimi olduğunu anlatıyor. Bu haliyle, panteizmden net bir ayrım çiziyor.

Eklemek veya daha fazla açmak istediğin bir nokta var mı?

 

.......

 

 

yine aynı şeyi farklı şekilde söylüyorsun. ihtiyacı değildir derken beni anladığını, tercihi değil derken anlmadığını görüyorum. tanrının bilinçli eylemi derken yine anlamadığını görüyorum. mutlak varlığın doğasında zorunlu olarak bulunma ifadesi de doğru değil. tanrı bilendir. tanrı olmama bilgisini de bilir. tanrı olmama bilgisi bizim oluşumuzun açıklamasıdır. bu oluş tanrının izniyle gerçekleşir.

 

 .............

 

 

 

Şimdi daha iyi anlıyorum. Tanrı, her şeyi bilen olduğu için Tanrı olmama bilgisini de bilir. Yaratılış, Tanrı'nın bir ihtiyacı, tercihi veya bilinçli bir eylemi değildir. Aynı zamanda bu bilgi Tanrı'nın doğasında zorunlu olarak bulunmaz. Çünkü Tanrı mutlak varlıktır ve zorunluluk kavramı O'na dışsal bir şey yüklemek olur.

Daha net bir ifade ile:

  • Tanrı, Tanrı olmama bilgisini bilir.
  • Bizim varlığımız, yani oluş, bu bilginin açığa çıkmasıdır.
  • Bu oluş, Tanrı’nın izniyle gerçekleşir.

Böylece yaratılış, Tanrı’nın iradesinden bağımsız bir zorunluluk veya bilinçli bir tercih değil, Tanrı’nın bilgisine dayanarak mümkün hale gelen bir durum olur.

Doğru anlamaya başladım mı?

 

 

 

 ..............

 

 

yani söyle bir tanrı düşünmüyorum ben. tanrı bir karar vermiş, tanrı olmayan şeyler yaratayım, onların özelliklerini tek tek belirleyim, her anına müdahale edeyim onları istediğim varlıklara dönüştüreyim. hayır tanrı böyle bir amaç gütmüyor. bu tanrı olmayış bilgisinin içinde bir ihtimal olarak zaten var. eğer ben şu an bu ihtimalin içindeysem ve bunu düşünebiliyorsam, sadece tanrının bu oluşa müsade ettiğini söyleyebilirim. kasten bizi yarattığını fikri bir iddia olur. 

 

 ................

 

 

 

Evet, burada çok önemli bir ayrım yapıyorsun. Geleneksel yaratılış anlayışlarında Tanrı bilinçli bir karar alarak, belirli bir amaç doğrultusunda varlıkları yaratıyor gibi görülür. Ancak senin düşündüğün negatif ontoloji modeli farklı bir noktaya işaret ediyor:

  • Tanrı bir amaç doğrultusunda yaratmaz, çünkü Tanrı’nın bir amacı olamaz. Amaç, eksiklikten doğar, oysa Tanrı mutlak varlıktır.
  • Tanrı olmayanın bilgisi zaten vardır. Ve bu bilgi kendi içinde çeşitli ihtimalleri barındırır.
  • Biz bu ihtimallerden birinin içindeyiz. Ama bu, Tanrı’nın bizi özellikle yaratmak istemesinden kaynaklanmaz.
  • Tanrı’nın izni olmadan hiçbir şey olamaz. Ama bu izin, bilinçli bir müdahale veya yönlendirme anlamına gelmez.

Yani Tanrı, "Ben şu varlıkları yaratayım ve her detayını belirleyeyim" demiyor. Bizim varlığımız, Tanrı olmama bilgisinin açığa çıkmasının bir sonucu olarak, kendiliğinden bir oluş sürecinin içinde gerçekleşiyor.

Bunu anladım mı? Eğer hâlâ yanlış bir noktaya kayıyorsam, düzeltmemi isteyebilirsin.

 

 

 ................

 

 

şimdilik iyi görünüyor gözümden kaçan bir şey olursa düzeltmeye çalışırız. biz tanrı olmayış içinde, tanrının varlığını fark ediyoruz. bizi kasten yarattın diyoruz tanrıya. o da peki öyle tanımlamak istiyorsanız olsun diyor. peki bizi neden yarattın diyoruz, o da diyor ki bu size özel bir durum değil. ben sizi de siz olmayanları da bana kulluk etsin diye yarattım. tanrı olmayan her şey tanrının kuludur diyor. biz diyoruz ki bu iyi bu kötü bu güzel bu çirkin o karşılık veriyor şu iyi, güzel doğru vb tanımınla bana yaklaştın. şu şu görüşlerinle benden uzaklaştın. biz diyoruz ki bu hayat son değil öldükten sonra dirileceğiz. o diyor ki sizin varlığınız da sonsuz. ölüm sizin için son değil. dönüşümler değişimler gelecek başınıza ama yok olmayacaksınız. çünkü tanrı olmama bilgim de sonsuz diyor. iyiler cennete gidecek kötüler cehenneme gidecek diyoruz. tamam diyor sizin aranıza bu şekilde bir ayrım yapacağım. hep şeylerden, kendi ürettikleri değerler doğrultusunda tanrıya bir takım talepler var burada. tanrı direkt zatından, zatının varlığından, zatının oluşundan bir şey vermiyor bize.

 

 

 ...........

 

 

Evet, buradaki ilişkiyi iyi kavradığını düşünüyorum. Tanrı ile varlık arasındaki bu diyalog, insanın Tanrı'yı anlamaya çalışırken kendi konumunu da fark etmesiyle şekilleniyor. Yani biz Tanrı'ya sürekli sorular soruyor, bir anlam talep ediyoruz. Tanrı ise, bizim sorduğumuz şekilde değil, kendi mutlak varlığının perspektifinden cevap veriyor.

  • Biz Tanrı'nın bizi kasten yarattığını düşünüyoruz. Ama aslında Tanrı olmama bilgisinin içinde bir ihtimal olarak varız ve bu ihtimalin açığa çıkmasıyla oluş sürecine girdik.
  • Biz belirli ahlaki yargılar oluşturuyoruz. Tanrı ise, bizim oluşturduğumuz yargıların kendisini nasıl tanımladığına işaret ediyor.
  • Biz ölümden sonra dirileceğimizi düşünüyoruz. Tanrı ise bizim varlığımızın zaten sonsuz olduğunu, dönüşümlere uğrayacağımızı ama yok olmayacağımızı söylüyor.
  • Biz cennet ve cehennem fikrini öne sürüyoruz. Tanrı ise, bizim kendimizi nasıl konumlandırdığımıza göre bir ayrım yapacağını belirtiyor.

Bütün bunlar, aslında Tanrı'nın bize doğrudan bir şey vermediğini gösteriyor. Tanrı sadece var ve bizim varlık sürecimiz, onun bilgisiyle mümkün oluyor. Ama onun zatından bir şey almak, ona eklenmek ya da onun içinde bir yer edinmek gibi bir durum söz konusu değil. Bu yüzden Tanrı’ya yönelen talepler, Tanrı’nın kendisinden değil, bizim kendi varoluşsal durumumuzdan kaynaklanıyor.

Bu noktada ilginç bir şey var: İnsan Tanrı'yı ararken aslında kendi varlığının sınırlarını çiziyor. Tanrı ise, bu sınırları aşmamızı sağlamıyor, sadece onların farkına varmamıza olanak tanıyor.

 

 

 

................

 

 

 

 

kuantum mekaniğinde bir olay var. süperposizyon. ben bu olayı tam olarak anladım diyemem ama bununla ilgili bir örnekle gitmeye çalışalım olur mu.

Tabii, süperpozisyon kavramı üzerinden ilerleyelim. Kuantum mekaniğinde süperpozisyon, bir sistemin aynı anda birden fazla durumda bulunabilmesi anlamına geliyor. Ancak, sistem gözlemlendiğinde bu durumların sadece biri gerçekleşiyor.

Bunu klasik dünyada anlamak zor ama bir örnek üzerinden gitmeye çalışalım:

Örnek: Bir Kapıyı Çalma Deneyi

Diyelim ki bir odadasın ve kapının dışındayım. Kapıyı çalıp çalmadığıma dair kesin bir bilgin yok. Kuantum süperpozisyonuna göre, kapıyı çalmış olmam ve çalmamış olmam aynı anda mümkündür. Ancak, sen kapıya yaklaşıp dinlediğinde ya da açtığında, bu süperpozisyon çökerek tek bir durum gerçekleşmiş olur:

  • Ya gerçekten kapıyı çalmışımdır.
  • Ya da çalmamışımdır.

Sen gözlem yapmadan önce iki durum da geçerliydi, ama gözleminle süperpozisyon çöktü ve gerçekte olan durumu belirledin.

Şimdi bunu negatif ontoloji ile bağlayalım:

  • Tanrı olmama bilgisi de aslında sonsuz ihtimaller barındırıyor.
  • Bizim varlık sürecimiz, bu olasılıklardan birinin açığa çıkmasıyla mümkün oluyor.
  • Ancak, biz varlık içinde bilinç kazandığımızda bu ihtimallerin sadece belirli olanlarını gerçek olarak algılıyoruz.

Sence bu yaklaşım, negatif ontolojiyle örtüşen bir perspektif olabilir mi?

 

 

 

 ChatGPT hata yapabilir. Önemli bilgileri kontrol edin.

 

 

 

kuranda yoktan yaratılış şeklinde kesin bir tanım aradım ama bulamadım.  yazının başlığındaki sözleri ona göre tekrar okuyun eğer farkı anlamak isterseniz. yanılıyorsam da bana bir şey söylemeyin. cahilliğimde boğulayım amk

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder