5 Eylül 2022 Pazartesi

9 - kaf - kamer - tevhid






KÂF SURESİ  ( 1 - 15 ) T

SEVGİ VE MERHAMETİ SONSUZ ALLAH 'IN ADIYLA
[ Kaf . Dile gelsin şanlı Kur 'an !
Kâfirler içlerinden bir uyanışa çağıran çıkmasını şaşkınlıkla karşılayıp
" Bu çok tuhaf bir şey " diyorlar .
Ve ekliyorlar ; " Ölüp toz toprak olduktan sonra tekrar dirilmek ha ?
Hiç olacak iş mi bu ? "
Biz toprağın onların cesetlerini nasıl çürüttüğünü çok iyi biliriz .
Yanımızda içinde her şeyi koruyup saklamış bir kitap vardır .
Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman yalan dediler .
Kafaları ise aslında karma karışık .
Tepelerindeki göğe bir baksınlar .
Onu nasıl dayapıp süslemişiz , hiçbir gediği yok .
Altlarındaki yeryüzüne baksınlar ,
nasıl da yayıp sağlam dağlarla donatmışız ,
üzerinde her cinsten güzel bitkiler bitirmişiz.
Vicdanından gelen sesi görebilecek ve özünü hatırlayacak her kulun
O 'na yönelip ibret almasını sağlamak için . . .
Baksınlar gökten nasıl bereketli su indirip onunla bağlar bahçeler ve ekinler bitiriyoruz .
Baksınlar salkım salkım meyveleriyle şu uzun hurma ağaçlarına .
Bunlar kullara rızık olsun diyedir .
Onlarla ölü topraklara hayat veriyoruz , işte ölülerin dirilmesi de böyledir .
Önceki çağlarda Nuh 'un kavmi , Ress halkı ve Semud da bütün bunlar yalan demişti .
Ad , Firavun ve Lut 'un halkı da , Eyke halkı ve Tubba ' kavmi de .
Bunların hepsi gönderilen elçileri yalandılar ve haber verilip durulan afetlere yakalandılar .
İlk yaratma ile yorulup emekliye mi ayrıldık ?
Hayır , boyuna yeniden yaratmaya bir türlü inanamayan kendileridir . ]


yaratıcının kitabım dediği eserin
binlerce yıllık insanlık tarihi boyunca yazıla geldiğini
en başından beri yok edilmeye çalışılarak karanlığa gömülmek istediğine inananlardanım
iyiliğin güzelliğin doğrunun ve de gerçeğin azılı düşmanları
bu yolda öylesine hesaplı hareket ettiklerini düşünüyor ve yaptıkları her zulümden sonra
öylesine kendilerinden emin bir şekilde
kendilerine yetecek olduğunu düşündükleri geçici şeylere sımsıkı sarılarak
var oluşun tek hakimi olduklarını öne sürüyorlardı ki
karşılarında yaptıkları haksızlıkları işledikleri günahları
en küçük ayrıntısına kadar hatırlatıp hesap vereceksiniz diyen birini gördüklerinde
tüm bu olanlara inanamadılar ve bir anlam vermekte çok zorlandılar
evvelden beri uyguladıkları zulmün kesin çözüm olduğuna şüpheleri yoktu
hakkın yanında yer alan masum insanları vahşice öldürmüşler
hikayelerini bedenleriyle birlikte toz edip havaya savurmuşlardı
işledikleri suçların karşılarına getirilmesi mümkün değildi
bu durumda onlara göre gözden kaçırdıkları bir şey
işin içinde bir iş vardı
ancak akıllarına ne bir olan yaratıcıyı ne de onun elçilerini getirmek istemiyorlardı
kendileri gibi bir hilekarın kurduğu kurnazca bir düzen olabileceğinden şüphelenerek
iyice yoldan sapıyorlardı
anlaşılan o ki doğrunun yanında yer alan bazı insanlar
yaratıcının yardımıyla bu kötülük düzenine karşı kendi yollarını çizmiş
ve bu doğrultuda bilgiyi koruyarak en güvenli şekilde aktarmış
korunan bu bilgi
zamanın insanlık için damıtarak bir kitaba dönüştürdüğü gerçeklerin özü
yani insanın özüdür
işin aslını kendilerine sakladıktan sonra etrafa hurafe ve yalan yayan zalimlerin rezil durumu
çok net bir şekilde ortaya seriliyor
toprakta çürüyenin ne olduğunu kendilerinden daha iyi bilenler olduğu hatırlatılıyor
bu hatırlatma karşısından zihinleri allak bullak olan inkarcılara
en güzel şekilde yaratılmış olan gökyüzüne bakarak yaptıkları planların kof olduğu
yaratılıştaki kusursuzluk ile
verdikleri yanlış hükümlerin asla birbiriyle uyuşmadığı gösteriliyor
aynı şekilde yeryüzündeki doğal düzenin
kesinlikle çirkin yalanlayıcı yaklaşımlarıya bağdaşmayacağı söyleniyor
ki bu doğru sözler karşısında kendilerinin bile için için inanmak istedikleri biliniyor
suyun dünyaya nasıl hayat verdiğini
onunla çeşit çeşit yiyeceklerin oluştuğunu gören herkes
bir yaratıcı olduğunu kolayca düşünüp davranışlarını sorgulayabilir
inkarcılara bu örnek verilerek şöyle denilmek isteniyor olabilir
katlettiniz gerçeğin üzerini örttünüz
bir daha karşımıza çıkmaz nasıl olsa diyerek günah işlediniz
ama bakın o tozdan çürüyüp dağıldığımız topraktan tekrak ayağa dikilerek karşınıza geçtik
bizi zamanında yalanlayıp yok saymaya çalışan ama başarılı olamayan
nice zalim kavmin başına gelenleri bildirmek için yine karşınızdayız
eğer uyarılarımıza kulak vermezseniz
benzer bir sona ulaşmakta olduğunuzu haber vermek için buradayız
yakıp yok ettiğiniz masum kişileri tekrar karşınızda görmeyeceğinizden emindiniz
ama bak yeniden doğmak dirilmek nasıl bir şeymiş size gösteriyoruz işte
ne yani
her şeyin sürekli yeniden peş peşe yaratıldığını bilmekle övündüğünüz bu dünyada
bizim bundan muaf olduğumuza yoksun bırakıldığımıza mı karar verdiniz
bu işin takipçisi biziz aklınızı başınıza alın
kendinize gelin abeciler


KÂF SURESİ  ( 16 - 23 ) •

[ Açın kulağınızı ! İnsanı Biz yarattık , nefsinin ona ne fısıldadığını çok iyi biliriz .
Biz insana şah damarından { HABLU 'L - VERİD } daha yakınız .
Sağlı sollu sağlamca akan iki kavuşturucu { İLTİKA } toplayıp attıkça
insanın söylediği her şey kendinde { LEDEYHİ } yankısını bulur .
Sarhoş eden o ölüm gerçeği gelince de ona işte , kaçıp durduğun buydu ' der .
Derken diriltici soluk eser ; işte sözü edilen gün buydu !
Her insan kendini kötülüğe sevk eden dürtüleri
ve bunlara şahitlik eden vicdanı ile beraber huzura gelir .
Ona ' Doğrusu sen bu günü unutup gitmiştin .
Şimdi perdeni açtık . Artık bugün bakışın daha keskindir ' denir .
İçindeki vicdanı dile gelerek " İçimde hâzır ve nazır olan işte buydu " der . ]


kalbin tüm vücuda kan pompalayışı
devirdaimi sürdürecek şekilde kesintisiz atışı
bu döngüde beynin işlevini sürdürebilmesi için kana muhtaç oluşu
yaratılışın maddi ve manevi yönleri arasında büyük bezerlikler olduğunu gösteriyor olabilir
bilginin dolaşımı sırasında maruz kalacağı bozunma
tekrak çıkış noktasına varmadan önce tabi tutulması gereken arınma
ve bu bilgiyle amel edecek olan insanın vereceği kararlar
kan dolaşımının izlediği yol örneklenerek açıklanmak isteniyor sanki
bilgi aktarımının ilk görevlileri elbette vahiyle ilk kez tanışan elçiler
ve elçilerin etrafını samimiyetle saran dürüst mert dirayetli kişilerdi
insanın yaratılışındaki en önemli hususlardan biri
soran sorgulayan zihnin üzerine aldığı bilgiyi doğru analiz etmesi
ardından gelecek olan nesillere ne eksik ne fazla olduğu gibi nakledebilmesiydi
vahiy alan elçi dışında yaratıcının sahiplendiği sözleri duyan insanlar
yaklaşımlarının yaratıcı tarafından resmen onaylanmasa bile
doğru sözü tanıyabildiklerini
yorumlarının vahye uygun olup olmadığını bilebildiklerini fark ettiler
vahiy ile elde edilen gücün büyüklüğünü düşünecek olursak
bunun istismara uğramayacağını beklemememiz mümkün değildir
özellikle aklında binbir türlü çağrışımla olup biteni anlamlandırmaya çalışan insanın
hata yapacağını nefsine uygun yanlış hükümler verebileceğini hesaba katarsak
doğrunun gerçeğin aktarımı sırasında bazı tedbirler alınmak zorunda kalındığını görebiliriz
içkin olan bu olumsuz dürtüler karşısında yine içkin olan iyi duyularımız devreye girer
ömrünü bu bilgi trafiğini sekteye uğratacak şekilde geçirenlerin kırılma noktasıdır ölüm
nihayetinde bastırılan yok sayılan yapılsal doğruluk son nefeste gücünün en üst sınırına ulaşır
ve kişiyi yaptığı hatalarla acımazsızca yüzleştirecek kadar ön plana çıkar
insanın bu noktada kendini görüp değerlendirişi muazzamdır
ikinci bir görüşün şahitliğinin yapacağı tespitin
çok çok üzerindedir kendisi hakkında söylecekleri
unuttuğu unutmak istediği her güzel ya da çirkin şeyi hatırlar
etrafını saran sayısız düşmandan daha yakındır kendine zalim insan
insanın savunmasız olacağı yegane kişi
yine kendisine düşman olan kendisidir
o anda aklına gelen ilk şey de budur
ben
kendime ne kadar dostum
ölüm bu duygusuz sayılabilecek sorgulamayı
herkesin kendisiyle yapmasını sağlar
bilginin ortaya çıkıp yayılması
onu kişisel çıkarları için kullanmak isteyenler tarafından ele geçirilmek istenmesi
ve bunun olmaması için mücadele edenlerin yaşı neredeyse aynıdır
iyiler düşmanlarını inkar etmez
kötülerin inkar edişi de kendilerini hüsrana sürükler
bu noktada şu soru sorulabilir
vahiy yaratıcıya iftira edenlerin sözlerine bir karşılık olarak mı geldi
yoksa küfür
vahiy geldikten sonra
yaratıcının sözlerini çıkarları için kullanmak isteyenler tarafından mı icat edildi



KÂF SURESİ  ( 24 - 34 ) •

[ " Atın , atın cehenneme her inatçı nankörü ;
Hayra engel olan { MENNÂU 'L - HAYR } , şüphe yayan mütecaviz saldırganı .
Allah ile beraber başka bir ilah mı edinmişti ?
Atın , atın şiddetli azap içine ! " der .
Ona ' Doğrusu sen bugünü unutup gitmiştin .
Şimdi perdeni açtık .
Artık bugün bakışın daha keskindir ' denir .
Vicdanı " Ey Rabbimiz onun { TÂĞÛT } olmasını sağlayan ben değildim ,
fakat kendisi sapıklığa düştü " der .
" Huzurumda çekişmeyin . Ben , size önceden uyarı göndermiştim .
Benim katımda söz değiştirilmez ve Ben kullara zulm edici değilim " der .
O gün cehenneme " Doldun mu ? " deriz .
O da " Daha var mı ? " der .
Cennet ise sakınanların önlerine serilir .
İşte denir , Allah 'a yönelen ve onu hiç unutmayan ,
görmediği halde Rahman 'ın korkusu ve titremesi içinde
canı gönülden O 'na yönelenlere söz verilen cennet işte buydu .
Barış ve esenlik içinde girin .
Bu , ebedi hayatın başladığı gündür .
Orada istedikleri her şeyi bulurlar ; hatta katımızdan daha da fazlasını ... ]


resmi vahiy kayda değer bir özgür iradeye kavuştuğunu
onunla yatarıcıyı yaradılışı en güzel şeklide tanımlayabileceğini öne süren canlılara geldi
insanlar sürülerden ayrılarak ahlaki değerleri olan bir toplum oluşturmaya doğru giderken
içlerinden bazıları aileyi ve aile bireylerinin birbirleriyle olan ilişkilerini önemseyerek
yaşamın belirli kurallar dahilinde sürdürülmesi gerektiğine karar vermiş olmalı
yaşam koşullarının daha zor sayılabileceği o ilk zamanlarda
hayatta kalmak için birbirleriyle daha fazla yardımlaşmak zorunda olduklarını kabul edebiliriz
haliyle yaratıcın ilk sözlerinin
yaratıcının mülkünden faydalanırken birbirlerinin haklarını gözetmeye
zorlukların üstesinden gelirken birbirleriyle dayanışma içinde olmalarına
paylaşırken adilce davranmalarına yönelik olduğunu düşünebiliriz
peki bu şekilde yaşamaya başlayan insanlar arasındaki üstünlük iddiaları ne zaman
nasıl ve hangi nedenlerden ortaya çıktı
yoksa vahiy varolan haksızlıkların nasıl giderilebileceğini sorgulayanlara mı geldi
insanın tagutlaşmaya başlamasının
yine kendi içi dinamikleri neticesinde meydana geldiği söylenebilir
kitapta geçen cehennem anlatılarını
aslında tagutlaşan zalimlerin mazlumlara yaptıkları zulmün iade edilmesi şeklinde anlıyorum
zorbalar karşısında eşitliğin adaletin savunulmaya başlandığı ilk günden bugüne kadar
bu tür korkunç olaylar katliamlar yaşanmış ve yaşanmaya da devam ediyor
zalimlerin çarpık yaklaşımında bir değişiklik yok
iktidarlarına sömürü düzenlerine karşı gelenleri ateşe atmayı sürdürüyorlar
kötülüklerine engel olmaya çalışanları
baskıdan işkenceden kurtulmak için yardımlaşmalarını bir tehdit olarak görüyorlar
vicdanlarına kulak verenleri kendilerine karşı başka bir otorite uydurmakla suçluyorlar
saltanatlarını yıkmak için dedikodular hurafeler uyduduklarını söylüyorlar
mutlak güç olarak bir başkasına yönelmeyi ölüm nedeni olarak belirliyorlar
işte cehennem anlatılarından benim vardığım sonuç
aslında bu dehşet verici manzaralar
zalimlerin mazlumlara yaptıklarının bir hatırlatması
ölüm anında kişinin kendisini tarafsız bir şekilde değerlendireceğini
zalimlik yaptıysa hiç çekinmeden kendisine zalim diyeceğini söylemiştim
ölüm anındaki bu zihinsel parçalanış sırasında
kişi kendini savunmak için bir parçasını feda etmek isteyebilir
tamamen kötü olmadığını öne sürerek
başka çaresi kalmadığını anlayınca uydurduğu iyi yanının arkasına saklanıp
karşı karşıya kaldığı beladan paçayı kurtarmanın peşine düşebilir
o an kişinin kendisini görmemek için çektiği perde kalkar
özüyle baş başa kalan insan bugünün geleceğine dair duyduğu sözleri hatırlar
yaratıcı bu noktadan sonra kişinin mazeretlerini duymak istemez
zalim insan geçmişte eğer bir çukur kazdırıp içinde ateş yaktırdıysa
sonra da masum insanları ateşe attırdıysa aynısı kendisine yapılabilir
ardından adamlarına dönüp boş ver kaldı mı diye sorduysa
adamlarının boş yer var cevabının ardından
ateşe daha çok insan attırdıysa bu kötü davranışlar aynen kendisine tatbik edilebilir
kısasın kaçınılmaz olduğu hallerde zulümden söz edilemez yaratıcı zalim değildir
bu manzara karşısında ölümü bekleyen masum insanların
hak adalet bekleyen mazlumların yaşadıkları korku ve titremeyi düşünüyorum
onların başlarında her şeyin sonsuza kadar böyle süreceğini düşünen
istedikleri her şeyi hesap vermeden yapacaklarına inanan zalimleri hayal ediyorum
suçsuz insanların tüm içtenlikleriyle yaratıcıya sığınışını ondan vazgeçmeyişlerini
tüm bunların hesabının sorulacağını o güne kavuşmayı umduklarını görebiliyorum
aradıkları huzura mutluluğa ve çok daha fazlasına doğru yol aldıklarını biliyorlardı



KÂF SURESİ  ( 36 - 45 ) T

[ Önceki çağlarda nice uygarlıkları yok ettik .
Onlar bunlardan çok daha güçlüydüler .
Fakat şehirlerde kaçacak delik aradılar .
Var mıydı ki kaçacak bir yer ?
Bu söylenende kalbi olan için , yani vicdanının sesini duyup onu görebilen için
kendi özünü hatırlatma vardır .
Gerçek şu ki Biz , gökleri , yeri ve arasındakileri altı günde yarattık .
Bizi bir yorgunluk da tutmadı .
Şu halde onların lâflarına karşı göğüs ger .
Rabbini güneş doğmadan önce ve batmadan önce övgü ile yücelt  .
Geceleri ve secdelerin ardından da onu an .
Çok yakında yankılanacak o sesin duyulacağı günü bekle .
Hakka / adalete / gerçeğe çağıran o haykırışın yankılandığı gün çıkış günüdür .
Öldüren de dirilten de Biziz , Biz !
Dönüp dolaşıp Bize geleceksiniz !
Yerin yarılacağı ve hızla fırlayacakları gün . . .
Bu Bizim için çok kolay bir toplanış günü olacak .
Biz onların ne söylediklerini çok iyi biliyoruz .
Sen onları zorla inandıracak değilsin .
Şu halde söz verilen böylesi bir günden korkacaklar için ,
Kur 'an ile hatırlatmaya devam et . ]



hayvani bir içgüdüyle etrafına saldıran karnı doysa bile durmak nedir bilmeyen
şuursuzca sahiplendiği bölgede kendisi dışında bir başkasına hayat hakkı tanımayan canlılar
onlardan uzaklaşarak huzur içinde yaşamaya karar verenler
paylaşanlar yardımlaşanlar teşekkür edenler
seçim yapma haklarını olduklarını düşünerek
kaosu anlamsız bulan birileri çıkmasaydı
vahşiliğini ön plana çıkararak hayatta kalmayı dileyenlerle
hiyerarşi mücadelesi vermekten öteye gidemezdi varlığımız
aramızdan birileri çıkıp bu böyle olmaz diyene kadar
yaratıcı neden bizi bulunduğumuz bataklıktan çıkarsın ki
içimizden birileri onu hakkıyla anmak istemediği sürece
neden bizi anıp kendi üzerine yazdığını bize duyursun ki
peki anlamsız çekişmelerden kutulmak üzere çekildiğimiz cennet köşelerde
yaratıcından istediğimiz ve onun da rıza gösterdiği hayatı yaşayabildik mi
yoksa mesnetsiz üstünlük kurma hırsımıza her yenik düştüğümüzde helak mı edildik
ki bilmek eskiden daha zordu yani zalimlerin işi eskiden daha kolaydı
ama harabeler yine de kimsenin bu perişan edici sondan kaçıp kurtulamadığını söylüyor
vicdanına kulak veren kalp atışını duyduğu gibi duyar geçmişin acı dolu çığlıklarını
söyle kim yaratır birbirini
iyinin olmadığı yerde kötü var oldum diyebilir mi
altı kez yıkılıp ayağa kalktı bu insanlık
tam her şey bitti denirken bile biz yine oradaydık
insana dair bilgiyi taşımaktan hiç ama hiç yorulmadık
şimdi insanı aldatması daha zor
ama açıp okuyan araştıran soran sorgulayan pek az
yani bizlik bir şey değil insanın ziyan içinde olması
boş sözlere kulak assaydık bugünleri de göremezdi insanlık
medeniyetlerin doğuşu ve batışı gibidir şu güneş
öncesinde ve sonrasında biz yaratıcıyı hep andık
yeniden doğuşlara tanıklık etmek için geceler boyunca onu yücelttik
ve hükmü kaşısında yere kapananlarla birlikte biz de yere kapandık
o sesin nasıl bir şey olduğunu biliyoruz
yaklaşanı günler öncesinden görebilecek gözlere sahiptik
hakkın yerini bulması için yankılandığında nelerin meydana geldiğini gördük
bir topluluk olarak baktığımızda size
defalarca ölüp her seferinde yeniden dirildiğinize şahit olduk
inkar etmelerine alay ederek yalanlamalarına rağmen
o çığlığı duyar duymaz tanıyıp bulundukları yerden fırlayanları gördük
dönüp dolaşıp dediğimize geldiler
biz uyarırken bize ne dediklerini de unutmadık
hiçbirini zorla inandıracak değildik ki arzuladıkları gibi yine kendileri bildiler
hayat şimdilik devam ediyor
o günün hesabından korkanlar için biz de görevimizi yerine getirmeye devam ediyoruz
hatırlatmaktan yorulmadığımız uyarıların yer aldığı kitap elimizde





KAMER SURESİ   ( 1 - 8 ) T


SEVGİ VE MERHAMETİ SONSUZ ALLAH 'IN ADIYLA
[ Saat yaklaşıyor , ay yarılacak ! { İNŞAKKA 'L - KAMER }
Böyleyken bir ayet görseler burun kıvırıp , " Söylenip duran büyülü lâflar bunlar " derler .
Yalanladılar , arzularına uydular . Oysa her iş olacağına varır .
Onlara menedici { MÜZDECE } haberler geldi .
Bilgelikle dopdolu haberler geldi .
Fakat uyarılar fayda vermiyor . Sen onlara aldırış etme .
Bir gün bir ses yankılanacak .
Onları daha önce hiç görmedikleri bir şeye çağıracak .
Gözleri dehşetten fırlarcasına cesetlerinden çıkacaklar
ve çekirge sürüsü gibi sağa sola kaçışacaklar .
 O kâfirler şaşkınlık içinde yankılanan sese doğru koşacak  , " Bu zorlu bir gün " diyecekler . ]


ayın hareketleri
özelikle yarım ay durumu hangi toplum için
daha doğrusu hangi toplumun zalimleri için
neden bu kadar önemliydi bilmiyorum
tehdit vurgusuyla bu hatırlatmanın yapılması
zamanında ayın hareketleri dikkate alınarak
masum insanların böyle günlerde hedef alındığını düşünebiliriz
gök cisimlerinin hareketlerine bakılarak verilen yanlış hükümlerin zulme neden olduğu
diğer bir deyişle
zalimlerin herkesin akıl erdiremediği ancak açıklanabilir doğa olayları arkasına saklanarak
kötülük yapamağa devam etmektede olduklarıdır
ilk kez gördükleri bir doğa olayını şakınlıkla izleyenleri nefisleri için kullananlar
hiç karşılaşmadıkları bir belaya doğru hızla yaklaşmaktadırlar
işin aslının açıklanmasına razı olmayan açıklamak isteyeni yalanlayıp büyücülükle suçlayanlar
aslında gerçeğin üzerini örten doğru bilgiye ulaşımı engelleyen kimselerdir
bu günahkar kişilerin durumu açıklanırken
doğrunun karşısında birer ölüden farkları olmadıkları söylenir
yalanlarla iftiralarla yaradılışa ait bilginin önüne geçilebilir
ancak asla önünde sosuza kadar durulup yok edilemez
bunlara kulak asmadan yolunda kararlılıkla ilerleyen gerçek doğru bilgi karşısında
nihayet toplum ay gibi hurafeciler ve bilimin izinde gidenler olarak ikiye ayrılıverir
safsatanın ekmeğini yemek için ölü taklidi yapan sahtekarlar
bu aydınlanmanın meydana getirdiği gümbürtünün aleylerine olduklarını hemen anlar ve
birdenbire gözlerini açıp kendilerine gelerek kaçacak delik ararlar
fakat bilgiden uzaklaşmaya çalıştıkça daha çok kendilerini belli ettiklerini fark edince
inkar dolu yürekleriyle gerçeğe doğruya korku içinde yönelerek eyvah derler
eyvah bu zorlu günden yakayı kurtarmanın bir yolu yok



KAMER SÜRESİ  ( 9 - 17 ) T


[ Önceki çağlarda Nuh 'un halkı da yalanladı.
O kulumuza " Bütün bunlar yalan , senin aklî dengen yerinde değil " dediler , çok incittiler .
O da sonunda Rabbine " Ben yenik düştüm , bana yardım et " diye dua etti .
Biz de göğün kapılarını açıp su boşalttık . Yerden de su fışkırttık .
Derken iş olacağına varıp sular birleşti .
Nuh 'u tahta ve çivilerden yapılmış bir gemi üzerinde taşıdık .
Gadre uğramış kimseye mükâfat olmak üzere
gemi koruyup kollamamız altında yüzüp gitti . . .
O gemiyi ibreti âlem için bıraktık , yok mu ibret alan ?
İşte bak nasıl oldu uyarılarıma kulak asmayanlara yönelik azabım ?
Açın kulağınızı ! Kur 'an'ı düşünmek için kolaylaştırdık , yok mu düşünen ? ]


pek çok tarihi metinde göndermeler bulunulan nuh tufanının
nerede ne zaman yaşadığına dair bilgiler bilimsel araştırmalara bağlı olarak ortaya çıkabilir
benim fikrim bu doğa olayının lokal ve öngörülebilir bir afet olduğu yönünde
belkide periyodik bir iklim değişikliği bir fırtınanın zamanıyla örtüştü
bunun neticesinde karada da olağanüstü bir su hareketinin yaşanacağı anlaşıldı
doğal su sedlerinin yıkılışı ile sıcaklıktaki ani değişim bulunulan konumun deniz seviyesi
yani pek çok bileşenin aynı anda oluşturacağı bir felaketin yaklaştığı
bazı insanlar tarafından görülebiliyordu
bu tahimi yapabilmek için kesinlikle bir bilgi birikimine ihtiyaç vardı
ayrıca bu bilgiyi analiz edip doğru tahminde bulunabilecek kadar aklı kullanmak gerekliydi
işte nuh ve hatta yanında bulunanlar bunu yaptılar
tüm iyi niyetiyle yaşadığı toplumu uyaran elçi iftira ve hakarete uğradı
bu durum karşısında çaresiz kalaran elçi üzüntü içinde yenilgiyi kabul etti
ardından beklenen felaket gerçekleşti ve her yer sular altında kaldı
bilime uyan doğru söze itibar edenler suda boğulmaktan kurtuldu
nuh un gemisi yani en azından arta kalanlar bir arkeolojik kazıda ortaya çıkarılır mı bilmiyor
fakat ben ne zaman güven içinde su üzerinde yol alan bir gemi görsem bu olay aklıma gelir
ve tabii uyarılara kulak asmayanların acıklı sonları
kitabın kolaylaştırılması vurgusu ise sanırım
bilginin aktarımı sırasında ve yöntemiyle ilgili olarak güvenlik nedenli bazı şifrelemelerin
ya da zamanla oluşan kültürel farklılıkların açıklanması
anlama yönelik kısıtlamalarının ortadan kaldırılmasıyla ilgili


KAMER SURESİ  ( 18 - 22 ) T

[ Ad halkı da yalan bütün bunlar dedi .
Fakat bak nasıl oldu uyarılarıma kulak asmayanlara yönelik azabım ?
Uğursuz mu uğursuz bir günde şiddetli bir kasırgaya yakalandılar .
Öyle ki insanları hurma kütüklerini söker gibi kökünden söküp atıyordu .
İşte bak nasıl oldu uyarılarıma kulak asmayanlara yönelik azabım ?
Açın kulağınızı ! Kur 'an'ı düşünmek için kolaylaştırdık , yok mu düşünen ? ]


günümüzde hava durumu tahmini yapmak için geliştirilen pek çok alet edevat var
yaklaşan doğa olayınının resimlerini kare kare yayılayan haber kanalları var
simülasyonlar üzerinden yapılan değerlendirmelerin arkasında büyük bir bilgi birikimi var
ayrıca iletişim neredeyse ışık hızında sağlanabiliyor ve anbean tedbir almaya çağrılıyoruz
bunun binlerce yıl önce farklı yöntemlerle sağlanabileceğini düşünmek bana saçma gelmiyor
belki tefeon açıp anında bir uyarıda bulunamıyorlardı
ancak atıyorum güvencinlerle bu iş on onbeş günde yapılabiliyor olamaz mı
ki bu fırtına kasırga olayları bir yönüyle yıkıcı sosyal patlamaları da işaret ediyor olabilir
belkide ikisi aynı anda veya peş peşe yaşanmıştır
nihayetinde ad kavmi de uyarılara kulak vermemiş ve perişan olmuş
binlerce dilin yorumun gelip geçtiği bu dünyadaki yolculuğu sırasında ve sonunda
kitabın her zaman son okuyanın anlayabileceği halde tutulmasındaki hikmet
yine altı çizilerek vurgulanıyor
yok mu düşünmek isteyen



KAMER SURESİ ( 23 - 32 ) T

[ Semud halkı da bütün uyarılarımıza yalan bütün bunlar dedi .
" İçimizden bir insana mı uyacağız ? Bu düpedüz ahmaklık " dediler .
" Vahiy almak içimizden kala kala ona mı kaldı ?
Bilakis o haddini bilmez yalancının biridir " dediler .
Haddini bilmez yalancı kimmiş çok yakında öğrenecekler .
" Onları sınamak için şu dişi deveyi salıyoruz .
Bak ne yapacaklar , sen yeter ki güçlüklere göğüs ger .
Onlara da suyu aralarında eşitçe { KISMET } etmelerini söyle , sırası gelen içsin " dedik .
Bunun üzerine ele başlarını çağırdılar . Adam bıçağını çekip deveyi küstahça boğazladı .
Fakat bak nasıl oldu uyarılarıma kulak asmayanlara yönelik azabım ?
Üzerlerine tek bir çığlık gönderdik .
Çalı çırpı gibi süpürülüp toplanacak hale geldiler .
Açın kulağınızı ! Kur 'an'ı düşünmek için kolay laştırdık , yok mu düşünen ? ]


ciddi uyarılarla gelen elçilerin ciddiye alınmayışlarının nedeni
zulmeden hak yiyen kendini üstün gören kesimden çıkmadıkları için olabilir mi
sanki içlerinden biri doğruyu söylese uyacaklardı tek yapabildikleri mazeret aramak
semud halkı da elçinin sosyal konumu ve kimliği üzerinden zalimce bir ön yargı üretmiş
vahyi ona yakıştıramamışlar onu yalancılıkla suçlayıp ona uymayı aptallık olarak görmüşler
daha önce deve diyerek yapılan hatırlatma devenin dişi olduğu açıklanarak yinelenmiş
bu aynı yerde yaşamak durumunda kalan iki topluluğun
çevredeki kaynakları adilce bölüşememesi sonucunda yaşanan felaketi anlatıyor olabilir
gerilimin merkezinde yer alan dişi deve haksızlığa uğrayan tarafın hakkını temsil ediyordu
dişi devenin hakkaniyet gereği sırası gelince kaynaklardan yararlanması
bir anlaşma neticesinde mi
yoksa yapılan bir anlaşma teklifi sonucunda mı uygulanmak istendi bilmiyorum
karşı tarafın elebaşı ister anlaşmayı bozmak ya da anlaşma teklifini kabul etmemek üzere
dişi deveye yani adalet talep eden tarafın isteklerine yaşama hakkı vermemiş
bunun sonucunda bir doğal afetten çok sosyal bir patlamadan savaştan
ani bir baskından hazırlıkları önceden tamamlanmış bir isyandan söz edilebilir
ben bazı teknolojik keşiflerin icatların
bize anlatılan tarihlerden çok çok önce bulunduğunu düşünenlerdenim
bu nedenle bahse konu patlamanın
günümüzde kullanılan bazı patlayıcıları andırdığını söyleyebilirim
oluşan manzarayı da bu doğrultuda değelendiriyorum
ve yinelenen nasılmış azabım tadın bakalım söyleminin
tarihte yer alan azılı bir zorbanın sözleri olduğunu düşünüyorum
mazlumları katlederken kullandığı bu hitap
kötülerin izinden giden haydutların yüzlerine çalpılırken
aynı zamanda masum insanların uğradıkları katliamın unutulmadığını
ve hesabının muhakkak sorulacağını belirtmek için seçilmiş gibi görünüyor



KAMER SÜRESİ ( 33 - 40 ) T

[ Lut halkı da uyarılara kulak asmayıp yalan bütün bunlar dedi .
Biz de başlarına taş yağdırdık .
Sadece Lut 'la beraber olanları bir seher vakti kurtardık .
Tarafımızdan bir nimet olarak . . . İşte şükredene böyle karşılık veririz .
Aslında Lut onları tutup yakalamamız konusunda uyarıp durmuştu .
Fakat uyarılara hep kuşkuyla yaklaştılar .
Gelen misafirlerini tacize kalkıştılar .
Biz de onları böyle körkütük bir halde bırakarak
"Uyarılarıma kulak asmamaya karşılık tadın bakalım azabımı " dedik .
Nitekim olan oldu ve azap kendilerini bir sabah yakalayıverdi .
Uyarılarıma kulak asmamaya karşılık tadın bakalım azabımı !
Açın kulağınızı ! Kur 'an'ı düşünmek için kolaylaştırdık , yok mu düşünen ? ]


yine bilim yine bilim
hep bilim
yaratıcı vahiy gönderme zamanını
kime gönderceğini belirleme konusunda kimseden emir almaz
elbette zalimlerin başlarına gelecek felaketi belirleme konusunda da eşsizdir
lut kavmi zaten bombanın kucağında oturuyormuş
bir ihtimal yaratıcı elçisine vazife vermiş
ettiğiniz zulüm yeter
farkında değilsiniz ama bütük bir felaket de kapınızı çalmak üzere
gelin elçinin sözüne uyun
hem yaptığınız pis işlere bir son verin
hem de canınız kurtarıp her şeye yeniden başlayın
dinler mi inkarına tükürdüğüm zalimi
dinlememiş
dinlememişler
sonunda yaratıcının yaratışındaki ilmi inceliği görerek şükredenler hayatta kalmış
elçiyi küçük düşürmek için konuklarına musallat olanlar belasını bulmuş
elçi de zaten bunların yola gelmeyeceği hususunda çoktan beri görüşünden eminmiş
sonuç yine aynı
bir sabah zalimler uygulamaktan keyif aldıkları sona bizzat kavuşmuş
bak üzerinden binlerce yıl geçmesine rağmen
nasıl da kolayca okuyup anlaşılabiliyor kitapta yazanlar
yok mu başka düşünmek isteyen



KAMER SURESİ ( 41 - 42 ) T

[ Firavun 'un âvanesine de
kendilerini neyin beklediği { İNZÂR } konusunda uyaran elçiler geldi .
Ayetlerimizin hepsine yalan bütün bunlar dediler .
Biz de yaptıklarına üstün ve güçlü birine yaraşır bir şekilde karşılık verdik . ]

firavun ve yandaşlarının başlarına gelenin
fazla ayrıntıya girilmemesine rağmen
kendilerine gelen elçileri yalanlamaları neticesinde
hiç iyi olmayacak şekilde sonuçlandığı anlayabiliriz
sanki bekleyin sıra size de gelecek denmiş ve kısa kesilmiş mevzu
okudukça göreceğimize eminim



KAMER SURESİ  ( 43 -55 ) T

[ Şimdi sizin kâfirleriniz onlardan daha mı iyi ?
Yoksa beraat ettiğinize dair yazılı bir belge mi var ?
Demek " Biz birleşmiş güçlü kuvvetli bir topluluğuz " diyorlar ?
Kuvvetleri yakında dağılacak ve tabana kuvvet kaçacaklar .
Onları çok daha acı ve feci bir son ( saat ) bekliyor .
O günaha batmış olanlar şaşırıp afallayacaklar .
Yüzü koyun ateşi boylayacakları gün . . .
" Ateş nasıl yakarmış , tadın bakalım . "
Biz her şeyi belirli bir kapasiteyle yarattık .
İşimiz göz kırpması gibi anlık bir iştir .
Açın kulağınızı ! Sizin gibi nice gurupları helak ettik , yok mu düşünen ?
Yaptıkları her şey kayda geçti. Küçük , büyük hepsi tek tek yazıldı .
Sakınanları ise cennetler , pınarlar bekliyor.
Doğrular için ayrılmış yerler karşı konulmaz güç ve mülk sahibinin katında onları bekliyor . ]


elçi sure boyunca tarihi olayların arka planlarıyla ilgili bilgiler vererek
kendisini yalanlayanlara çok önemli ve ciddi hatırlatmalarda bulunmuş
her toplumun zulmü uzun süre kaldıramayacağını
zalimlerin gücü karşısında haklı isyanın da katlanarak büyüyeceğini
sonda patlak verecek olan elim olayların
ölçünün dikkate alınmaması sonucu kesinlikle yaşanacağını vurgulamış
böyle bir şeyin başlarına gelmeyeceklerini öne sürerken
zalimlerin kendilerini önceki kavimlerden çok güçlü görmelerinin
bir anlam ifade etmediğini belirtmiş
birbirlerini dolduruşa getirmek veya bundan maddi bir çıkar temin etmek için
yaratıcıya ifitra atarak hazırladıkları uyduruk belgelerin
aslı astarı olmayan uyduruk vaadlerin işe yaramayacağını söylemiş
inkar ettikleri son ile karşılaştıklarında kaçmaktan başka çareniz yok dediği zalimlerin
bir zamanlar masum insanları yüzü koyun ateşe atarak eğlendikleri zamanlar hatırlatılmış
aynısın başlarına gelmesi için zamanın sabırla işlediği gösterilmiş
geçmişte yapılan katilamların kayıtları nasıl her ayrıntısına kadar tutulduysa
kendilerinin yaptığı her hareket sözledikleri her söz not alındı denmiş
işlerinin bitirilmesinin an meselesi olduğu ve hiçde zor olmadığı yüzlerine vurulmuş
mülk ve gücün tek sahibi olan yaratıcının
zalimlerin kendilerine has gördükleri tüm nimetleri
sadece kendisine gönülden bağlanıp kötülükten sakınanlara vereceği ilan edilmiş




TEVHİD SURESİ  ( 1 - 4 ) •

SEVGİ VE MERHAMETİ SONSUZ ALLAH 'IN ADIYLA
[ İlan et : Allah birdir ! { EHAD }
Bölünmez bir bütündür ! { SAMED }
Doğurmaz ve doğurulmaz !
Hiç bir şey O 'na denk olamaz ! ]


son elçi ve tabii ki tüm elçiler tarafından
en başından beri yaratıcının tek bir varlık olduğunun söylenmesi
zulüm düzeninden çıkar sağlayanların kabul etmek istemediği en önemli gerçektir
alenen veya örtülü bir şekilde şirk koşmadan kimseyi sömüremezler
bu nedenle yaratıcıya yönelişi parçalara ayırarak
araya üçüncü sahısları taşları putları vs sokarak işlerini kolaylaştırır
imanı insanları kandırabilecekleri bir zemine çeker
ve geçici menfaat elde edebilecekleri bir kalıba sokarlar
yaratıcı değişmez hükmüne muhalefet edecek başka bir merci
kendisine karşı gelecek bir güç odağı oluşmasına izin vermez
ve hiç bir şey yaratıcıyı sahip olduğu kudret ile üstün kılamaz
o gücü kendinde sabit eşsiz bir varlıktır
o dilediğe güç ihsan eder diledini de aciz bırakır
o kimse ile kıyaslanamaz
teslim olmak isteyen onu anlamaya çalışarak düşünür
fazlasına göz koyan zalim de gerçekleri saptırarak geçici olanın peşinde koşar
yaratıcının ezeli ve ebedi olduğunu görmekten kaçarlar
herkese söyle ki duymadık demesinler







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder